Multimedia'da Pelin var :) İyi okumalar!
Eğitim için geldiğim İstanbul adeta mezarım olmuştu. Dersten başka her şeyle ilgileniyordum resmen. Ne anlamı kalmıştı ki burada olmanın? O kadar insanı bunun için mi geride bırakmıştım?
Kendi kendime söylenirken Limon’un kapısının önünde durdum. Az sonra ciddi anlamda bir yüzleşme yaşayacaktım ve kapıda beklediğim birkaç dakika içerisinde defalarca hazır olup olmadığımı sorguladım. Yanıt belliydi, bilmiyordum.
Derin bir nefes alıp sırtımı dikleştirdim ve içeri girdim. İçerisi normale göre biraz daha sessizdi sanki, ama normaldi. Ne de olsa okuldan fırlayıp buraya gelmiştim. İnsanların gelmesine daha zaman vardı. Hem böyle daha rahat ederdim, insanların bakışları beni çileden çıkarmaya başlamıştı.
Kasanın yanında Batuhan’ı gördüğümde iç sesimi susturdum ve çekinerek yanına doğru yürüdüm. Geldiğimi fark ettiğinde kafasını kaldırmadan sessizce “hoş geldin” dedi.
Evet, korktuğum gibi olmuştu. Yüzüme bakmamasından belliydi bana ne kadar kızdığı, kırıldığı. Belli ki saklamaya çalışıyordu bir şeyleri. Ama hayır, böyle kalmasına izin vermeyecektim. Şu aptal gidişata bir son vermeliydim. Ben çıldırmadan önce bir şeyler yolunda gitmek zorundaydı.
Tek kelime etmeden iyice yaklaştım. Tam yanında durduğumda tek elimle kolundan tuttum.
“Senden sadece beni dinlemeni istiyorum. Sonrasına istersen konuşma, anlayışla karşılarım”
Cümlemi bitirdiğimde göz ucuyla bana baktı. Gözlerindeki kırgınlık boğazımı yakarken hafifçe yutkundum.
“Ne olduğunu biliyorum. Bulut anlattı”
Evet, çok güzel. Ne demişti acaba? Yumruk yediğine göre muhtemelen fazla ileri gitmişti. İçimden söylenirken sessizliğimi korudum ve gözlerimi ona diktim.
“Havuza düşmüşsün, o da seni kurtarmış. Sonra da hasta olursun diye evine götürmüş. Kıyafetlerin ıslak olduğu için geceyi onun evinde geçirmişsin”
Tam olarak olmasa da özet olarak ben de aynı şeyleri söylemeyi düşünüyordum. Kafamdakileri özetlemişti resmen. Bir an üzerimden yük kalktığını hissettim. Yüzüne diktiğim bakışlarıma karşılık verdiğindeyse suçluluk duygusu tekrardan tüm bedenimi kapladı.
“Her şey çok ani gelişti. Ben.. yüzemem. Küçüklükten gelen bir korkum var. Ben şoka girince o da ne yapacağını bilemedi” dediğimde gözlerinde ızdırap bir an hafifler gibi oldu.
Ben susunca ikimiz de bir müddet bir şey söylemedik. Ne söylenebilirdi ki? Gerisi ona kalmıştı. Ya unutacaktı ya da.. öbür türlüsünü düşünmek istemiyordum.
“En çok bu kadar dikkatsiz olmana kızıyorum. Seni yanlış anlaşılmalardan kurtarmak için tehlikeli işlere kalkıştık zaten, tek yapman gereken Bulut’tan uzak durmandı” dedikten sonra bir müddet sustu.
“Suçsuz olsan bile olayların bu şekilde gelişmesine sinirleniyorum sanırım, elimde değil”
Haklıydı. Fazlasıyla rezil olmuştu insanlara benim yüzümden ve hala beni suçlamıyordu. Acıyla karışık bir sıcaklık kalbime hücum ederken aklımdan ilk geçen şeyi yaptım.
Yavaşça ellerimi beline dolayıp başımı göğsüne yasladım.
Fazlasıyla şaşırmıştı, açıkçası haklıydı. Ben de kendimden böyle bir hareket beklemiyordum nedense. Ama bakışları öylesine yumuşaktı ki… Kendimi affettirmek zorunda hissetmiştim kendimi.
Şaşkınlığından sıyrılıp o da bana sarıldı. Güven duygusu bedenimi kaplarken tüm gerginliğim yok olmuştu. ‘Demek ki tek ihtiyacım olan beni affetmesiydi’ diye düşündüğümde suçluluk duygusundan tamamen kurtulmuştum.
“Özür dilerim”
“Şşş, unut gitsin” dediğinde kafamı kaldırıp gözlerine baktım. O da benim gibi rahatlamıştı. Yine de kafamda soru işaretleri vardı.
Mesela aralarında ne geçmişti de kavga etmişlerdi?
Ve Bulut neden bana karşı bu kadar değişmişti?
Tam cevapları öğrenmek için ağzımı açacaktım ki dükkanın kapısının açıldığını duydum. Kafamı çevirdiğimdeyse önce Mete’yi gördüm. Arkasından Arda girdi içeri. Ardından korktuğum başıma geldi. Bulut içeri adım attı ve anında fark etti bizi.
Şaşkınlıktan kendimi geri çekememiştim, hala Batuhanla fazla yakındık. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki. Kısa bir süre baktıktan sonra diğerlerinin peşinden yürüdü. Yanımızdan geçerken Mete’yle Arda çapkın bir bakış attılar Batuhan’a. Ben şaşkınlığı üzerimden atmaya çalışırken Bulut kafasıyla Batuhan’a selam verdi ve hep birlikte bahçeye geçtiler.
Beynimin içinde yankılanan ‘neler oluyor’ sorusuyla birlikte donakalmıştım. Hayat bana nasıl bir oyun oynuyordu böyle, sanırım hiçbir zaman anlayamayacaktım.
Kalbime çöken ağırlıkla birlikte fark ettim ki rahatlamamıştım.
Sadece kendimi kandırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...