Yazınca bekleyemiyorum ya, buyrunuz yeni bölüm. Umarım beklediğinize değmiştir, bir sonraki bölüm de bunu aratmayacak.
Çağrı hakkında az çok fikir yürütüyorsunuzdur elbet ama kafamdaki kurgu tahminlerin biraz ötesinde olacak. Sürprizlere hazır olunuz yani. Yine de yorum yaparsanız ne düşündüğünüzü daha iyi bilebilirim ve spoiler verebilirim tabi. Size kalmış tamamen.
Bu arada yeni kapak yaptım güç bela, beğendiniz inşallah.
İyi okumalar :)
Telefonu kulağıma götürdüğümde gergin bir şekilde ayağımı yere vurmaya başladım. Çalıyordu çalmasına ama açmıyordu. Birkaç dakika içinde telefondan ne kadar uzaklaşmış olabilirdi ki?
İçim içimi yerken istemsizce dudağımı kemirdim. Çağrı sakin bir şekilde beni izliyordu, o da ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Dedemle aramdaki bağı bilmediği için biraz şaşırmış olması normaldi.
"Açmıyor" dedim nefesimi dışarı vererek. "Mesaj göndereceğim. Umarım görür de okur"
Dedeciğim uygun olmadığımdan açamadım. Aradım ama ulaşamadım, umarım her şey yolundadır. Lütfen beni en kısa zamanda haberdar et. Seni çok seviyorum.
Yazdığım mesajı tekrar okuyup duygulanırken hızlıca gönder tuşuna bastım.
"Dedenle çok yakınsın sanırım" dedi Çağrı dalgınlığımı bozarak. Gözlerinde beni anlamaya çalışır bir ifade vardı. Evet anlamında kafa salladım. "Başka kimsem yok" dediğimde telefonuma baktım. Şarjım bitmek üzereydi.
Bir an aramızda bir sessizlik oldu. Bakışlarını bir an olsun benden ayırmıyordu.
"Biliyor musun ben de yarı Alman sayılırım. Babam Almanmış." dedim açıklama gereği duyarak ama sonra olayın içinde çok fazla detay olduğunu fark ettiğimden sustum.
"Biliyorum" dediğinde şarjı tamamen biten telefonumdan kafamı kaldırıp anlamak istermişçesine gözlerine baktım. Daha önce söylediğimi sanmıyordum. Nasıl biliyordu ki o zaman? Tam konuşacak gibi olduğunda başka bir ses araya girdi.
"Bak sen, kimler buradaymış"
Bakışlarımı Çağrı'dan deyim yerindeyse koparıp sesin geldiği yere döndüğümde vücuduma bir soğukluk yayıldığını ve delicesine ürperdiğimi hissettim. Sanki o güne geri dönmüştüm. Bulut'un beni son anda kurtardığı o güne.
Çağrı koruma refleksiyle kolunu belime dolayıp beni geriye çektiğinde ciddi anlamda titriyordum. O da bunu hissetmişti ama sebebini anlamaya çalışıyordu.
"Korkma tatlı kız sana zarar vermem, seninle daha çok işimiz var" dedi gözlerini bacaklarıma dikerek. "Ama yanındaki için aynı şeyi söyleyemem"
Çağrı neler olabileceğini az çok anladığından aşırı derecede sinirlenmişti. Her an bir kavga çıkabilirdi ve ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Gözüm geçen sefer karşımızdaki adamla birlikte olan diğer iki adamı aradı ama ortada yoktular. Bu iyi bir haber olabilirdi. Bir tanesiyle baş etmek daha kolay olacaktı en azından. Çağrı'nın kaslarının gerildiğini hissediyordum. En ufak bir harekette adamın üzerine atlayacak gibiydi.
"Şansın varken git" dedi Çağrı daha önce hiç duymadığım ölümcül bir ses tonunda. Titreyen vücuduma rağmen sesindeki tonu fark etmiştim. Söylediği her kelimede fazlasıyla ciddiydi. Giderek daha fazla korktuğumu hissettim.
Adam Çağrı'nın yüzüne bakıp hafifçe sırıttı. Sonra bize doğru yürümeye başladı.
"Sana şimdi dediğimde Wings'e doğru koşmaya başla" diye fısıldadı Çağrı bakışlarını adamdan ayırmayarak. Kanımın donduğunu hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Roman pour AdolescentsPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...