Part 60 - İkilem

74.9K 2.8K 112
                                    

Heey keyifli bir bölümle karşınızdayım. Aslında bu bölüme birlikte geçirdikleri geceyi de dahil edecektim ama fazla uzun olduğundan bir sonraki bölüme erteledim. Olayların birbirine girdiği gergin bir dönemden geçiyor karakterler. Bu bölüm ve bir sonraki bölüm kafa dağıtmalarına izin verdim diyelim. Keyifle okuyun istedim, özellikle bir sonraki bölüm için başlarına gelecek şeyler yüzünüzde tebessüm bıracak diye umuyorum.

Bu arada Bulut içinde boğuştuğu şeyleri bir sonraki bölüm sonunda bir karara bağlayacak. Alacağı karar birden çok insanı etkileyecek. Değişik biçimlerde.

Bir güzellik yapıp bu bölümü vaktinden önce yayımlıyorum. O yüzden yorum lütfeeen! :) Bölüm özelinde olmak zorunda değil, genel olarak da yorumda bulunabilirsiniz.

Multimedia Özge. İyi okumalar :)

Çıkışa on beş dakika kala tekrar telefonumu kontrol ettim. Ne mesaj ne de arama vardı. Bulut iki ders önce kimseye bir şey demeden okuldan çıkmıştı. Aramalarıma da cevap vermemişti. İster istemez merak etmiştim.

Öte yandan dedemden de haber yoktu. Dün mesajıma cevap vermemişti. Belki de görmemişti. Çıkınca tekrar arayacaktım.

Zil sesini duyduğumda dakikalar önce topladığım çantamı kapıp sınıftan çıktım. Bir ihtimal Bulut gelmiştir diye umuyordum.

Merdivenlerden inerken Hazal ile Özge'yi beni beklerken buldum. Batuhan, Mete ve Atakan ile birlikte koridorun sonundaki sınıftan çıkıp merdivenlere doğru yürüyorlardı. Adımlarımı hızlandırıp merdivenleri inmeyi tamamladığımda "Mete geliyor" diye mırıldandım. Hazal'ın eli ayağına dolanırken gergin bir şekilde saçını kulağının arkasına verdi.

Özge hafifçe sırıttığında gülüşünü saklamak için başını eğdi. Ben de dudaklarımı dudaklarıma bastırarak bakışlarımı Hazal'a diktim.

"Bugün Mete'yi sana bakarken yakaladım" dediğimde birden irkildi. Mete bu kadar yakındayken bu konuyu açmam adilikti biliyordum ama kendimi de tutamıyordum. Hazal amacımı anladığında hafifçe kolumu çimdikledi.

"Yine atarlardasın bakıyorum"

Atakan'ın dalgayla karışık sesini duyduğumuzda hepimiz birden onlara döndük. Mete hafif bir tebessümle kızarıp bozaran Hazal'a baktı ama bir şey söylemedi.

"Şakalaşıyorduk" dedim gülümseyerek. Atakan tabi tabi dermiş gibi bir ifadeye büründüğünde hepimizi şaşırtarak konuyu dağıtıp Özge'ye döndü.

"Özge Sinangil" de burdaymış. Özge muhabbetin odağı haline gelmenin verdiği şaşkınlıkla şaşkın şaşkın Atakan'a baktı ve kendini toplayıp savunmaya geçti.

"Nerden öğrendin soyadımı?"

"Sinangillerden olduğunu saklaman çok saçma" dedi Atakan gözlerini devirerek. "Kendine burslu izlenimi vermen. Bilemiyorum. Değişik"

"Kimseye söyleme sakın" dedi Özge öfkesini kontrol etmeye çalışarak.

"Biz söylemeyiz söylemesine de konu olduğunda Naz ile Bengi de oradaydı. Çoktan kim olduğunu bulmuşlardır" dedi Mete tek elini ensesine götürürken. Haklıydı da. Babamın Alman olduğunu öğrendiklerinde de aynı şeyi yapmışlardı.

Özge başına geleceği bilyormuşçasına iç geçirdi. Gerçi benim için çok önemli bir ayrıntı değildi Özge'nin soyadının Sinangil olması. Buralı olmadığım için bir şey ifade ettiğini bile söyleyemezdim. Yine de neden burslu gibi gözüktüğünü merak etmiyor değildim.

"Doruk Sinangil neyin oluyor?" dedi Atakan yüzünde çapkın bir ifadeyle. Bir türlü vazgeçmiyordu. Hazal ortamın gerildiğini anlamış olacak ki tam ben müdahale edecekken Atakan'a çıkıştı.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin