Olaylar, olaylar. En uzun bölüm bu olabilir :)
Multimedia'da Bulut var, iyi okumalar!
“İdare eder”
Sabah beri ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum ve Özge de hiç yardımcı olmuyordu. Her denediğime bir kılıf uyduruyordu. Gözlerimi devirerek ona baktığımda yorulduğumu anladığından emindim.
Hafifçe gülümserken dolabımdan bir elbise daha alıp tersini yüzünü çevirdi.
“Hiç düşünmedik ama siyah da olabilir” derken elbiseyi bana uzattı. “Bu son olsun bari” diye eklediğinde derin bir nefes aldım ve banyoya girdim.
Çıktığımda aynanın karşısına geçip hafifçe Özge’ye baktım. İfadesi memnun ediciydi.
“Keşke en başında siyah düşünseydik. Tamamdır bence”
Düzlerimin birkaç parmak üstündeki belimi saran siyah elbisemi iyice süzdüm. Kolları ve sırtımın bir kısmı tüldü. Yakasıysa köprücük kemiklerimi açacak şekilde tasarlanmıştı. Sanırım ben de Özgeyle aynı fikirdeydim.
Düzleştirdiğim saçlarımı topuz şeklinde topladıktan sonra siyah bir külot çorap giyip kararlaştırdığımız çantayı da elime aldım. Özge’nin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra Hazal’dan ödünç aldığım siyah topukluları aceleyle ayağıma geçirip odadan çıktım. Her ne kadar beni yorsa da seçim konusunda inanılmaz yardımcı olmuştu, fazla tatlıydı bu kız.
Yurdun kapısından çıkarken danışmada oturan Sevim hanıma başımla ufak bir selam verdim. Böyle giyinmiş nereye gittiğime dair kafasında tahminler üretiyordu muhtemelen. Yine de yurtta çalışan herkesle iyi geçinmeye çalışıyordum, kara listelerine girmek istemiyordum. Selamıma karşılık verirken her zamanki gibi hafifçe gülümsedi. Ben de duraksamadan kapıdan çıktım ve okula doğru yürümeye başladım.
Pek tarzım olmasa da gece kulübüne gitmemiz gerekiyordu, gruptaki öğrenciler fazla ısrar etmişlerdi. Müzik başımı ağrıtacaktı ama katlanacaktım artık bir şekilde.
Kendi kendime söylenirken bir an duraksadım. Tam köşede üç genç vardı ve bana bakıp aralarında bir şeyler konuşuyolardı. Tereddütle birkaç adım daha attım ve bakışlarımı önüme çevirdim. Köşeyi döndüğümde okulun sokağına girmiş olacaktım. Bir şey deseler bile hemen okula kaçardım, hem belki de hiçbir şey demeyeceklerdi.
Birkaç adım daha atıp yanlarından geçerken son ihtimali düşünmekle bile ne kadar aptallık ettiğimi anladım.
“Böyle güzel güzel giyinmiş nereye gidiyorsun?” dediklerinde biri önüme geçip yürümeme engel oldu.
Ben cevap vermeyince birbirlerine bakıp güldüler.
“Kavalyen yok mu yoksa?”
Kafamı kaldırdığımda duvara yaslanmış şekilde bana bakan çocuğu gördüm. Esmer ve boyluydu. Koyu kahverengi gözleri bana alayla karışık bir bilinmezlikle bakıyordu. Ne kadar büyük bir aptallık ettiğimi saniyeler geçtikçe daha iyi anlarken daha acı bir şey keşfettim.
Beni göndermeye hiç niyetleri yoktu.
Panik tüm vücuduma yayılırken boğazımın kuruduğunu hissettim. Bir şeyler söylemem gerekiyordu. Beni rahat bırakmalarını sağlayacak bir şey.
“Erkek arkadaşım beni bekliyor” dediğimde yaratıcılığıma hayret ettim. Korkunca güzel fikirler bulabiliyordum demek ki.
Duvara yaslanmış bir çocuk ufak bir kahkahayla başını öne eğdi. Fikir güzeldi ama yeterince inandırıcı değildim muhtemelen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...