Multimedia Elsa. Sondaki notu mutlaka okuyun. Güzel haberlerim var:)
Sanki zaman durmuştu. İyi ki doğdun sesleri ve şakalar boğuklaşırken tepki vermek için kendimi zorladım. Sadece... Sadece inanamıyordum. Öyle ki ne söylesem yanlış olacakmış gibiydi.
Boş gözlerle Elsa'ya baktım. Mavi iri gözler, mükemmel bir burun ve süt beyazı tenini çevreleyen kızıl saçlar. Daha ne kadar güzel olabilirdi ki? Onu böyle Çağrı'ya yakınken izlemek zar zor edindiğim özgüvenimi tümden alıp götürmüştü.
Çağrı bu ani sürprizin şokunu üzerinden atmaya çalışırken gülümseyerek bana baktı. Öyle bir gülümsemeydi ki, altında binlerce duygu gömülüydü. Kararsızlık. Gerginglik. Heyecan. Şaşkınlık.
Çok geçmeden ortamdaki bakışlar da bana dönmüştü. Elsa'nın turkuaz rengi büyüleyici bakışları dahil.
"Pelin benim okuldan arkadaşım" dedi Çağrı Almanca konuşmaya başlayıp belirsizliği gidermeye çalışarak. "yoldayken yağmura yakalandık da"
Elsa "Adın Pelin mi?" dediğinde bana kararsız bir şekilde bakıyordu. Çağrı ile aramızda olanları yanlış anlamıştı muhtemelen. Haklıydı da. Sonuçta sevgilisinin başka bir kızla gece yarısı eve gelmesinden rahatsız olması doğaldı.
Diğer ilginç bir nokta ise Elsa'nın soruyu Türkçe sormasıydı. Çağrı kadar iyi değildi telaffuzu ama yine de çat pat konuşuyordu.
"Evet" dedim Almanca cevap vererek ve ekledim: "Almanca biliyorum"
Kısa bir sessizlik oldu. Kafamda binlerce senaryo dönüyordu sanki. Ve nedense tüm senaryolar Elsa'nın bana düşmanca davranacağını öngörüyordu.
Derken öyle bir şey oldu ki kafamda kurduğum her şey alt üst oldu. Elsa'nın ince kolları Çağrı'nın boynundan ayrıldı ve bana sarıldı.
"Merhaba Pelin"
Yağmur , soğuk ve Çağrı hakkında öğrendiklerim bir yana şimdi de bu çıkmıştı. Bir süredir Çağrı'nın rafındaki resme bakıp hakkında tonlarca şey düşündüğüm o kızıl saçlı kız şimdi bana samimi bir şekilde sarılıyordu. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak fikrim yoktu ama bir şeyden emindim. Şu an içinde bulunduğum durum kafamdaki yapbozun hiçbir parçasına uymuyordu. Bir gariplik vardı. Ya da atladığım bir detay. Öbür türlü bana bu denli samimi sarılmasının bir açıklaması olamazdı.
Kararsızca Çağrı'ya baktığımda her şey yolunda dermişçesine hafifçe gülümsedi. Ben de kararsızlıktan kurtularak Elsa'ya sarıldım. Değişik bir kızdı. Gerçekten değişik.
"Merhaba" dedim daha fazla ıslanmaması için kendimi geri çekerek. Ardından tekrardan Almancaya döndüm. "Adın Elsa'ydı değil mi?"
"Evet" dedi içten bir gülümsemeyle. Ben de gülümsemek istedim bir an ama o kadar zordu ki. Aslında bana kötü davransa her şey daha kolay olabilirdi ama onun Çağrı için ne kadar önemli olduğunu bilerek iyi anlaşmaya çalışmak benim açımdan işi çıkmaza sokuyordu.
Gerçeği görmemek için kör olmak lazımdı. Bariz bir şekilde Elsa'yı kıskanıyordum.
"Böyle üşüteceksiniz" dedi Ayşe teyze geldiğimizden beri ilk kez konuşarak. "Üzerinizi değiştirin bir an önce"
Hızlı adımlarla yanıma gelip beni banyoya doğru itelediğinde olduğum yerde kalarak Çağrı'yı işaret ettim. "Benim üzerimde palto var. Önce Çağrı değiştirsin üzerini"
Çağrı bir an itiraz edecek gibi olsa da Ayşe teyze dediğimi ikiletmedi ve Çağrı'yı banyoya doğru sürükledi. Salondaki çocuklar çoktan aralarında muhabbete başlamışlardı bile. Ben de teknik olarak Elsa ile yalnız kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı 1 : İstanbul
Teen FictionPelin İzmir'de yaşayan yarı Alman yarı Türk bir kızdır. Dedesiyle büyümüş, ne intihar eden annesini ne de Alman babasını tanıyabilmiştir. Bir gün başarısının fark edilmesiyle İstanbul'daki saygın liselerden birinden burs kazanır ve hayatı değişir. K...