Part 33

88.3K 4.2K 140
                                    

Londra'dan selamlar. Yerime alıştım gibi, ayrıca yeni bölümler artık bu sıklıkla gelecek muhtemelen. Boş vaktim olduğu an yazmaya çalışıyorum.

Multimedia'da Bulut gifi var. Bölüm parçası Get Lucky :) Yorum ve vote lütfen!

İyi okumalar!

Pelin

Güneş ışıkları göz kapaklarımın arasından sızarken yavaşça gözlerimi açtım. Birkaç saniye nerede olduğumu anlamaya çalışırken içime çektiğim kokuyla her şeyi bir bir anımsadım.

Bana güvendiğini söylemişti. O kadar içten söylemişti ki, o an hiçbir şey düşünememiştim. Bahsettiği güvenin ölçütünü kimseye anlatmadığı şeyleri benimle paylaşmasından anlayıp daha da garip olmuştum. Kelimeler ağzından çıktıkça aramızdaki buzdan duvarlar eriyip gitmişti sanki.

Tahminimde yanılmıyordum. Yalnızdı ama daha önemlisi sevgisiz büyümüştü. Bu türlü durumlarda insanlar ikiye ayrılırdı. Sevgiyi dışarıda arayanlar ve ona kapılarını kapatanlar. Bulut ikinci yolu tercih etmişti.

Gözlerimi kırpıştırdığımda hala kucağındaydım. Dün geceden beri bir an olsun bırakmamıştı beni, uyurken bile sıkı sıkı sarılmıştı. Kafamı kaldırıp güneşin aydınlattığı yüzüne baktım. Işığın vurduğu kirpikleri  ve saçları her zamankinden daha sarıydı. Geçen seferki gibi saçları karışmıştı ama hala fazla yakışıklıydı.

Uykulu bakışlarımı üzerinde gezdirirken göğsümde bir ağırlık hissettim. Güvenebileceğimi söylemişti ama buradan çıktığımızda yine bir yabancı mı olacaktı? İhtimali bile canımı sıkmaya yetiyordu. Önceden olduğu gibi canım acısın istemiyordum. Birlikte çok şey paylaşmıştık sonuçta. İki kez birlikte uyumuştuk. Beni iki kez içine düştüğüm zor durumlardan kurtarmıştı. Bir şekilde hayatımda olmasını istiyordum. Bir şekilde.

Dalgın dalgın ona bakmayı sürdürürken hafifçe gözlerini araladı ve bakışlarımız buluştu. Zamanlaması gerçekten harikaydı. Hep ben onu izlerken bakmak zorunda mıydı? Uyurken bile fırsatları kaçırmıyordu. Şaşkın.

Şaşkın. İlk iç sesim onun için ukala, aptal, buz kütlesi dışında bir kelime kullanmıştı. Fark ettiğim an iç organlarımın yer değiştirdiğini hissettim. Bende inanılmaz bir etki bıraktığını kabul etmek zorundaydım.

Birkaç saniye sonra gülümseyerek tek eliyle saçlarımı karıştırdı. Ardından beklenmedik bir şekilde saçlarıma bir öpücük kondurduğunda tüm şüphelerim kafamdan uçup gitti. Hala dün geceki Buluttu.

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık. Heyecandan kalbim küt küt atarken üstümdeki şeyi hatırladım. Tanrım. Resmen yarı çıplak bir şekilde çocuğun kucağında uyumuştum, hala da oturmaya devam ediyordum. Yanaklarımın kızardığını hissederek huzursuzca yerimde kıpırdandım. Sonra yine aynı şey oldu. Sanki zihnimi okuyormuş gibi gözlerini gözlerimden ayırmadan nazik bir hareketle elini üstümdekine götürdü. Yavaşça aşağı çekip bacaklarımı kapatırken hafifçe ürperdim.

Bunu yapmak zorunda mıydı gerçekten? Utandığımı bildiği halde ikinci kez aynı şeyi yapıyordu. Kızaran yanaklarımı görmemesi için kafamı eğerken hızlı bir hamleyle kollarından sıyrıldım.

“Kıyafetlerim umarım kurumuştur. Bir saate okulda olmamız lazım, daha yurda uğrayıp üstümü değiştirmeliyim” derken ısrarla gözlerine bakmadım. Zaten dün gece yaptığım saçmalıklar için yeterince utanıyordum bir de böyle dokununca..

Sahi, dün herkese rezil olmuştum. Şimdi ne dedikodular dönüyordu kim bilir? İnsanların bakıp bakıp fısıldaşlıkları günlere geri dönmüştük işte. Al başına belayı.

Mum Işığı 1 : İstanbulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin