MASUMİYET 14.BÖLÜM
Bırakmam...
Bir insana söylenebilen en güven veren cümle... Ama ne yazık ki insanoğlu verdiği sözlerin arkasında duramayan basit bir varlıktı. Babam da annemi bir ömür boyu seveceğine dair söz vermemiş miydi? Peki sonuç? Koca bir hiçti. Tutulmamış sözlerde kaybetti annem masumiyetini, asilliğini...
"Bir gün beni bırakacaksın! "diye fısıldadım. Ve kolumu Kenn'den öfkeyle çektim. Kenn kolumu bırakmazken beni kendine daha çok çekti ve kendimi onun bedenine yapışık buldum. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp tehlikeli bir yakınlıkta durdu.
"Geçmişini öğrenmem neden seni bu kadar öfkelendirdi?" diye sordu. Nefesini dudaklarımda hissettiğimde tuhaf bir şekilde gerildim ve kaşlarım çatık bir şekilde karşımdaki adama baktım.
"Geçmişimdeki şeyleri ben anlatmadığım sürece bilemezsin!" diye meydan okudum.
"Senin şu önüne konulan dosya sadece bir evin dış yüzeyi.Ve ben bir evin dış yüzeyiyle o evin iç dekorasyonu hakkında hiçbir zaman tahminde bulunamadım." Kenn söylediklerim ile tek kaşını kaldırıp bana baktı.
"Bu araştırmayı kendi şirketim için yaptım. Senin hayatının iç yüzeyini öğrenmek gibi bir niyetim yok!" Kenn'in beni aşağılar bir şekilde konuşması ile gözlerimi kıstım. Kenn fazlası ile zeki bir adamdı. Konuyu kendi lehine çekmeyi iyi biliyordu.
"Kendi şirketin için." diye sordum kinayeli bir şekilde. Söylediğim ile Kenn'in dudağında bir tebessüm belirdi ve kafasını olumlu anlamda sallayıp
"Şirketim için." dedi. Benimle oynamak Kenn'e zevk veriyordu. Bunu net bir şekilde görebiliyordum. Bu durum daha çok sinirlenmeme sebep oldu. Alt dudağımı dişleyip kolumu Kenn'in elinden çekmek için yeni bir hamle yaptım.
"Kolumu bırak!" Ve evet Kenn'e resmen emretmiştim. Sinirlerim, aklım ile duygularım arasına bir perde koyuyordu. Ve bu perde, beni ben yapıyordu aslında.
"Bana emretme!" Kenn kolumdan beni çekip arkamda bulunan koltuğa sertçe oturttu.
"Bana bak İpek,haddini aşıyorsun!" diye tıslayan adama alaycı bir ifade ile baktı. Gerçekten inanamıyordum.
"Alla alla adama bak ya..." diye hayıflandım Türkçe bir şekilde. Kenn söylediğim ile gözlerini kıstı ve benim söylediğimi anlamaya çalıştı.
"Küfür etmiyorsundur umarım." diye mırıldandı bir çocuk gibi. Söylediği bir anda yumuşattı beni. Bütün öfkem bir toz bulutu gibi dağıldı.
"Küfür etmem ben!"
"Küfür etmezsin." diye sordu. Demin benim yaptığım gibi kinayeliydi ses tonu. İnanmamıştı.Sonra inandırmak için bir çaba sarf etmeme kararı aldım ve kafamı eğip önüme baktım. Şu anda bu kadar çabuk yumuşamamam gerekiyordu.
"Şu projedeki mescit meselesi ne? Anlat bakalım!" dediğinde yanımdaki boşluğa oturdu. Bu hareketi beni hiç beklemediğim bir anda Kenn ile ilk tanıştığımız güne götürdü. Anılar bir karabasan gibi üstüme üstüme çöktüğünde Kenn'den uzaklaştım.
"Ne oldu?" Kenn'in meraklı ses tonuna karşın sustum ve karanlığa saklanmış daha bir çok anımla yüzleştim.
Önce iğrenç bir içki kokusu burnuma doldu.Daha sonra Kenn'in nefesini hissettim boynumda. Ve belime sarılan o eller ile delirmişim gibi kafamı olumsuz anlamda salladım. Bir hışımla yerimden kalktığımda niyetim kesinlikle geçmişimden kaçmaktı. Ve geçmişim bir Azrail'in pençesindeydi. Bu adam benim Azrailim olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...