17.BÖLÜM

101K 5.6K 271
                                    


MASUMİYET 17.BÖLÜM

Alışkanlık, damardan alınan bir uyuşturucu gibiydi. Önce her şey etrafımda döndü, sonra saçma sapan bir şekilde rahatlık geldi bedenime. Halbuki yaşadığım hayat, bu rahatlığa izin veremeyecek kadar acımasızdı. Ve ben; yaşadığım bu hayata istemeden de olsa alışıyordum. Kenn... O güçlü, soğuk adam... Ne yaparsa yapsın ona bile alışıyordum. Hiç olmadık yerlerde bir anda karşıma çıkması bir alışkanlık olmuştu artık. Bu çok tuhaf bir şekilde hem ürkütüyor, hem de güvende hissetmemi sağlıyordu. Güneş'ten sonra ilk defa birine bu kadar açılmıştım. İlk defa birine ağlayarak, korkuyla sarılmıştım. Bunu istemsizce yapmıştım belki ama onun kolları bana güven vermişti o gece. Sanki onun kollarındayken kimse bana zarar vermeyecek gibi...

"Sevgilin..." Duyduğum sesle düşüncelerimden sıyrıldım ve bakışlarımı o ateş saçan gözlerine sabitledim.

"Evet, sevgilimdi." dedim. Ve sonra Seymen aklıma düştü. Bir buruklaştım.

Almanya'ya geldiğim ilk gün, onunla irtibatımı kaybetmiştim. Amcam telefonuma el koymuştu. Açıkçası bu durumun üzerinde pek de durmamıştım. Acım büyüktü. Hayatımda olan birilerini toprağa vermiştim bir anda. Ve onları bir daha göremeyeceğim düşüncesi çok acı bir durumdu.

"Almanya'ya geldikten sonra irtibatımızı kaybettik." diye mırıldandım kendi kendime.

"Seymen ile konuşarak ayrılmadınız mı?" Güneş'in şaşkın sesi ile bakışlarımı Kenn'den aldım ve Güneş'e çevirdim. Yüzüm asılırken kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır! " dedim net bir şekilde. Güneş elini şaşkınlıkla ağzına götürürken

"Seymen'in şu anda Almanya'da olduğundan haberin yok o zaman." dediğinde tüm bedenim titredi. Kafamı mekanik olarak olumsuz anlamda sallarken tüm bedenimi Güneş'e çevirdim.

" Senden sonra o da Almanya'ya gitti. Nasıl karşılaşmazsınız?" Güneş'in hayret dolu nidası evin içinde yankılandığında bir umutla Güneş'e baktım.

"Numarası var mı sende? Ona ulaşabileceğim herhangi bir şey..."

Güneş tam konuşmak için ağzını açmıştı ki odanın içinde yankılanan büyük bir gürültü konuşmasını engelledi. Gürültü yerimden sıçramama sebep oldu. Kalbim hızlı hızlı atmaya başladığında Denny ve Güneş bir anda telaşla yerinden kalktılar. Olduğum yerde öylece kalırken şok olmuştum. Öfkesini görmek isteyeceğimi hiç sanmıyordum.

"Elin..."

Güneş'in endişeli bir şekilde konuşmasıyla mekanik olarak bakışlarım Kenn'e döndü. Gördüğüm manzara karşısında nutkum tutuldu konuşamadım. Bir anda yerimden telaşla kalktım. Gördüğüm manzara karşısında kanım donmuştu.

"Kenn, oğlum sen ne yaptın?"

Denny'nin öfkeli sesi tüm odada yankılandığında tam Kenn'in başına geldim. Hiçbir şey söylemeden elinden akan kanlara baktım. Masanın üstüne akan o uğursuz renk, ruhumun derinliklerinde bir yara açtı. Masanın üstündeki cam kırıkları, Kenn'in elinin nasıl bu hale geldiğini açıklıyordu aslında ama yine de ondan duymak istedim.

"Elindeki bardakla masaya mı vurdun?" diye sordum.

Sesim cılız çıkmıştı. Kenn, bakışlarını elinden alıp bana çevirdiğinde tüm bedenim buz gibi oldu. Geriye doğru bir adım atmamak için kendimle büyük bir savaşa girdim.

"Evet, ne yapacaksın?" diye sordu öfkeyle.

Beni, benim silahımla vuruyordu. Kaşlarımı hafifçe çatıp Kenn'in eline baktım yine.Ona cevap vermeyecektim, tıpkı onun yaptığı gibi... Denny, Kenn'in eline bir selpak tutarken aslında elindeki yaranın çok büyük olmadığını fark ettim. Yüzük parmağından akan kan, avucunu kana bulamıştı. Kenn, öfke dolu bakışlarını benden alıp tekrar eline çevirdiğinde kaygılı bir şekilde Kenn'e baktım. Bana öfkelenmişti. Denny derin bir nefes verip

MASUMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin