43.BÖLÜM

24.5K 1.7K 120
                                    

          1 GÜN SONRA

    "Hiç gelmeyeceksiniz sandım."  Yurt sorumlusu kadın konuştuğunda yatakta uzanan küçücük çocuktan bakışlarımı alamadım.

     "Bunu kim yaptı?" diye sordum sinirli bir şekilde ve o anda büyük bir nefretle doldum.

     "Çocuklarla kavga etmişler ama korkmayın ciddi bir şeyi yo..."

     "Bu mu yok hali?" dedim öfkeyle kadına dönerken. Nasıl bir rahatlıktır bu? Kadın verdiğim tepkiyle afalladığında istemsizce yatakta yatan kıza yaklaştım. Masum bir şekilde uyuyordu. Kalbimin derinliklerinde bir sızı hissettiğimde nasıl bu kadar kötü olabildiğimi anlamaya çalıştım. Bizi babamdan alan o kadını düşündükçe içim daralıyor, nefretim iki katına çıkıyordu. Zaman her şeyin ilacı diyorlardı ama yıllar bile bana derman olamamıştı. Öfkem o kadını düşündükçe kat ve kat artıyor, çocuğa da yansıtacağımdan korkutuyordu.  Aslında en büyük sorun bendim. Kenn haklıydı. Geçmişten sıyrılamıyordum!

      "Çocuğu almam için yapmam gereken işlemler neler?" diye mırıldandım bir anda. Korkularımın üstüne gitmeden geçmişten sıyrılamayacaktım. Onun için Kenn'i bile unutmamıştım. Onun gitmesine izin vermiştim. Elimdeki telefona göz ucuyla bakıp derin bir nefes verdim. 

     "İşlemler için avukatımı buraya yollayacağım. Bilgeyi bugün buradan çıkarabilir miyim?" Kadın konuşmamla beni baştan aşağı süzdü. 

      "Tabi, bunu odamda konuşalım." İstemsizce kadına döndüm ve onun peşine takılıp odasına doğru ilerledim. Nasıl bir karardı bu bilmiyorum ama içimde büyük bir huzursuzluk vardı. Bambaşka bir kapı açıyordum sanki kendime. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı sanki.

*****************************************************************************************

    8 SAAT SONRA

Elimdeki telefona aşina olduğum numaraya baktım. Amerika'da yine aynı hattı mı kullanıyordu acaba? Yoksa numarasını değiştirmiş miydi? Bu ikilem arasında kaldığım halde elim benden bağımsızca arama tuşuna bastı ve bir anda korkularımla yüzleştim. Telefonun çalma sesi kulaklarıma dolduğunda ilk çalışta hızlıca açıldı.

     "İpek." Kenn'in şaşırmış ses tonu kulaklarıma dolduğunda derin bir nefes aldım.

     "Kenn, ben özür dilerim." dedim. Gururu şu anda bir kenara bırakacaktım. Dün hiç bir şey söylemeden, hiç haber vermeden onun gitmesine müsaade etmiştim. Halbuki dün ki ruh halimi görse gidebilir miydi? Benim yüzümden zaten çok fazla kayıp vermişti, çok fazla zarar vermişti. Artık bu olsun istemiyordum. Artık düzelsin, kendine gelsin istiyordum.

   "Beni aradın İpek, şu anda umutlarımın tükendiği bir anda aradın..." Kenn'in sarhoş sesi karşısında kaşlarım derinden çatıldı. Bu adam niye bu kadar çok içiyordu?

    "Kenn kendine gelince beni ara, konuşalım. Ve saçma sapan bir şey yapma! " dedim sinirli bir şekilde. Sonra istemsizce

     "Her gittiğimde de bardan çıkmıyorsun, artık kimlerle eğleniyorsan..." Kenn, söylediğimle birlikte kısa bir sessizliğe büründü.

      "Benimle geleceğini söylediğin halde neden beni tek gönderdin? Benden vaz mı geçtin?" Burukça konuşması afallamama sebep oldu. Ne diyeceğimi bilemedim kısa bir süre. Sonra artık ona karşı dürüst olacağımı kendi kendime hatırlattım.

        "Sana rağmen, yaptığın onca şeye rağmen senden vazgeçemiyorum. Alıştım galiba." diye mırıldandım ve devam ettim.

        "İstenmeyen bir durumla karşı karşıya kaldım."

MASUMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin