MASUMİYET 29.BÖLÜM
Hiç alışılmamış bir duygu Güvenmek... Anneden, Babadan alamadığın, hissedemediğin o gerçek duygu... Gidip hiç olmaması gereken bir insanda varlığını hissettirmesi tüm duygularımı altüst etmişti. İhanet ediyordum. Onca geçen seneye, çocukluğuma, kara kaplı hayallerime... Oysa kendime güvenmeli, başım dik kaçabilmeliydim. Yapamadım. Ürkekçe, muhtaç bir kız çocuğu gibi ona sarılmaya devam ettim.
"Baban, benimle evlenmek için günlerce peşimden koştu. "
Annemin buruk bir tebessümle konuşması karşısında gözlerimi sımsıkı kapadım ve anılarımın zihnime doluşmasını engellemeye çalıştım. Anılarım fazlasıyla canımı yakıyor, hayatımı yönlendiriyordu.
"Baban bana çok aşıktı. Sonra..."
Annemin dolan gözleri zihnime dolduğunda yutkundum ve yavaşça gözlerimi açtım. Yine bomboştum. Bedenim burada ama ruhum geçmişte kalmıştı.Sonra bilinçsizce Kenn'in kollarından kurtulmak için hareketlendim. Kenn bu hareketimle birlikte geriye doğru bir adım attı ve kollarını gevşetti. Yüzünü saçlarımdan çekerken derin bir nefes aldığını fark ettim ve bu farkındalık gerilmeme sebep oldu. Gevşeyen kolları arasından hemen sıyrıldım ve ondan uzaklaştım.
Bakışlarımı Kenn'e çevirmeden arkamı döndüm ve ürkütücü manzaraya baktım. Her şey uzaktan ne kadar da güzel gözüküyordu.
"Dizlerin titriyor." Kenn'in konuşması üzerine bakışlarımı o sevdiğim yerden çektim. İlk defa okyanustan korkuyordum. Ne tuhaftı. Çok sevdiğin bir şeyin seni ürkütmesi...
"Artık gitmek istiyorum." Dedim buruk bir ses tonuyla.Artık canım yanıyordu. Kenn ile kalmak, tüm kabuk bağlayan yaralarımın kanamasını sağlıyordu. Öyle bir şey yapıyordu ki tam yaramın üstüne basıyordu. Acımasızdı. Katıydı. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencil bir adamdı işte.
"Gitmek mi?" Kenn'in şaşkın bir şekilde konuşması üzerine bakışlarımı onun bakışları ile buluşturdum. Gözlerimdeki yorgunluğu, tükenmişliği görsün istiyordum.
"Seninle tanıştığım gece, bir intihar girişiminde bulundum." Gözlerim dolarken anılarımın zihnime dolup beni zehirlemesine izin verdim.Kenn, söylediğim ile kaşlarını çattı ve bedeni gerginleşti.
"Filmlerdeki gibi bir aşk yaşayacağımı düşünen bir kızdım. İlk karşılaşmanın romantikliği hakkında senaryolar üretirdim.Sonra hayatın acımasız gerçekleri yüzüme tokat gibi vurdu. Gerçeklere döndüm. Hayatım boyunca yanından geçmeyeceğim ürkütücü bir adamın kapanına yakalandım önce. İlk tanışma dedikleri şeyi içki kokan bir nefes ve korkutucu ellere sahip bir adamdan öğrendim."
"İpek!" Kenn, dişlerini sıkarken öfkeli bir şekilde bana baktı. Susmamı istiyordu. Susmadım. Susmayacaktım...
"Baksana, kötü başlayan bir film olabilir mi? " dedim öfkeli bir ses tonuyla. Kızıyordum. Hayatıma girip beni perişan ettiği için. Onun kollarında güvende olduğumu hissettiğim için.
Kızıyordum... Babama bu kadar benzediği için.
"İpek, sus artık! Sabrımı zorluyorsun."
" O gün... Evde bileğime camı bilerek batırdım. Senden kurtulmak istediğim ikinci girişimimdi. Gerçek anlamda senden kurtulmak istediğim." Elimi kaldırıp bileğimi Kenn'e uzattım.
"Bu gerçek, biliyorsun." Kenn, uzattığım bileğe bakışlarını indirdiğinde gözlerini kapattı ve sakinleşmek adına derin bir nefes aldı. Gözlerini açtığında elini kaldırıp bileğimi sertçe kavradı. Tepki vermedim. Artık fiziksel olarak canımı yakamazdı.
"Bir daha böyle bir şey yapmayacaksın!" Emredici konuşmasından nefret ediyordum. Yüzüme saçma bir gülümseme yerleştirip bakışlarımı ondan aldım.
"Tek söyleyeceğin şey bu mu?"
"Sinirlerin bozulmuş senin. Yürü eve gidelim." Kenn, bileğimdeki eli bırakmadan kendine çektiğinde ayaklarımı yere sabitledim ve kendimi geriye çektim.
"Beni bırakacağına dair söz verdin." Kenn, söylediğimi umursamadan beni kendine doğru çekti ve benimle burun buruna geldi.
"Sana göstereceğim çok önemli bir şey var. Eğer yine de gitmek istiyorsan, seni bırakırım." Kenn'nin gözlerine baktım. Gözlerinde ciddi ve kararlı bir yapı vardı.
"Sana güvenmiyorum."
Kenn, tek koluyla kolumu tutarken diğer kolunu havaya kaldırdı ve telefonun ekranını açtı. Bir görüntü ekrana geldiğinde kaşlarımı çattım ve olayı anlamaya çalıştım. İlk başta hiçbir şey anlayamasam da sonrasında gördüğüm tanıdık yüz, kanımın çekilmesine sebep oldu.
"Seymen..." Ağzımdan dökülen isimle birlikte uzanıp Kenn'in elindeki telefonu almaya çalıştım.Kenn, telefonu havaya kaldırıp benden uzaklaştırdı.
"Seymen, çok iyi bir çocuğa benziyor. Dün Fransa'dan sırf senin için getirttim.Kıymetini bil." Kenn'in alaylı ses tonu karşısında yutkundum ve karşımdaki acımasız adama baktım. Bir insanda hiç mi merhamet olmazdı.
"Nasıl? Anlayamıyorum." Kafam karman çorman olmuştu. Her şey çok çabuk gelişiyordu.
"Her zaman bir ikinci planım vardır."
Kendini beğenmiş ses tonu midemi bulandırırken yüzümü buruşturdum. Bu adamın beni bu kadar kolay bırakmayacağını biliyordum. Ama aşağılık bir şekilde benim geçmişimdeki birini buraya getirip bana şantaj yapması...
Hayır!
Bu kadar saçma başka bir şey daha olamazdı. Sürekli önüme engeller çıkarıyor sonra bir şekilde o engelleri aşmama izin veriyordu. Ama her engeli aştığımda bir öncekinden daha zor bir engelle tekrar karşıma çıkıyor, beni sınıyordu.Düpedüz oyun oynuyordu benimle... Ve benim onun oyunlarıyla başa çıkmak için yeterli gücüm kalmamıştı.
"Bunu yapacak kadar adi bir adam olamazsın."
"Doğru! Adi bir adamım ben. Hala öğrenemedin mi?" Kenn'in hiçbir duyguyu barındırmayan gözlerine karşın tepkisiz bir şekilde kaldım.
"Seni böyle daha rahat zapt edeceğimi biliyordum." Beni sindirerek, zapt ediyordu. Korkularımı, pişmanlıklarımı, geçmişimi önüme seriyor. Canımı bir öncekinden daha çok yakıyordu. Boğazıma dizilen nefesimi
"Şu an nerede?" diye sordum ona teslim olarak. Yorgunluğum bedenime yapışmış, zorluyordu.
"Benim evimde. Korkma, yeri gayet rahat. Bana zarar vermeyen bir adama zarar verecek kadar alçalmadım." Kenn'in ciddi ifadesine baktım ve kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Sırf burada kalayım diye..."
"En azından kendimi çözene kadar buradasın." Kenn, kolumu bırakıp bana üstten bakışlar attı.
"Yapma!"dedim yalvarırcasına.
"Hiçbir suçu olmayan bir adamı, kendi oyunlarına dahil etme!"
"Eğer beni dinlersen kimseye zarar vermem!" Kenn'in rahatlamış bedeni ve memnun suratına baktım.
"Çok yakışıklısın, paran var, bir duruşun var. Etkilenmeyecek bir adam değilsin."Kenn, konuşmamla kaşlarını hafifçe çattı.
"Dışarıda senin kucağına atlamak isteyen bir çok kız bulabilirsin. Üstelik benden çok daha güzeller, bakımlılar, sana verecekleri her şeyle..."
"Kendini kötülemeyi kes!"Kenn, sözümü sertçe kestiğinde sustum. Ona ne anlatırsam anlatayım beni dinlemeyecekti...
Kenn'den bakışlarımı çekip arkamdaki manzaraya baktım yine. Korku yoktu bu sefer... Aşık olduğum, bana kendimi anlatan okyanusun o derin hüznüne baktım uzunca bir süre. Öfkesini kayalara her seferinde biraz daha sert bir şekilde vuruyordu.
"Hadi gidelim."
Duyduğum durgun sese karşın sessizce geriye çekildim ve arkamı döndüm. Kenn'e bakmadan arabaya doğru ilerlediğimde aklımda sadece Seymen vardı. Belki de ilk defa kendim ile Seymen arasında yapılan bir seçimde onu seçiyordum. İlk defa kendi menfaatim için değil onun menfaati için çalışıyordum.
************************************************************************
1 SAAT SONRA
"Bana yüzünü asma!" Kenn'in ani çıkışıyla kafamı camdan çektim ve öfkelenen adama baktım.
"Şu anda kendi rızamla hiçbir şey yapmıyorum farkında mısın?" Kenn, kafasını çevirip kısa bir süre bana baktı ve tekrar yola döndü.
"Seni kaçırıyormuşum gibi bir havan var."
Kenn'in saçma sapan konuşmasıyla gerçekten şaşkınca karşımdaki hiçbir şeyi anlamayan duygusuz adama baktım. Benim duygularımı hiçbir zaman anlayamayacaktı.
"Kenn... Gerçekten şaka gibi bir adamsın."
"Gidecek ne yerin ne paran var. Üstelik sana iyilik yapıp hem iş, hem eğitim hayatını geri verdim. Bir de bunlarla yetinmeyip gidip sana eski erkek arkadaşını getirdim."Kenn, reklam yapan adamlar gibi konuşmaya başladığında istemsizce gülümsedim.Şu durumda yapılmaması gereken en saçma şeyi yapmıştım. Sinirlerim gerçekten bozuluyordu.
"Bunları yaparken beni kısıtlama yetkini kullanacak mısın peki?" Biraz ürkekçe konuştuğumda Kenn, duraksadı ve elini kaldırıp dudağının kenarını sildi boş bir şekilde. Kısa bir süre sonra
"Sadece Seymen..." dedi. Ne söylediğini anlamazken
"Ne?" diye sordum.
"Sadece Seymen ile mesafeli duracaksın."
"Mesafe?"
"Konuşmak dışında başka bir faaliyette bulunmayacaksınız. Yakın bir temasta bulunmak ya da bir ortamda tek başınıza kalmak yok!" Kenn'in kesin ve kararlı bir şekilde konuşması üzerine kaşlarımı kaldırdım.
"Bu kadar mı?" Kenn, sorduğum soru ile kafasını çevirip sinirli bir şekilde bana baktı.
"Bu kadar..."
Söylediği ile gülümsedim ve inanılmaz derecede bir anda dejenere oldum. Daha kötü şeyler bekliyordum. Mesela beni sürekli eve kapatabilir, sadece onun istediği zamanlarda dışarı çıkmamı isteyebilirdi.
"Eğer arkamdan bir iş çevirip Seymen ile birlik olursan..."
"Öyle bir şey olmayacak." Dedim sözünü bir çırpıda keserken.
"Artık seninle mücadele edemeyecek kadar yorgunum."
Araba, söylediğimle birlikte ani bir frenle durdu. Sarsılırken korkuyla önümden destek aldım.Kenn'e yandan öfkeli bir bakış gönderirken merakla bakışlarımı dışarıya çevirdim.Şaşkın bir şekilde kendi evimin önüne baktım.
"Seymen burada mı?"
"Hayır!" Kenn'in rahat bir şekilde konuşması üzerine anlamsızca karşımdaki adama baktım.
"Eee" dedim ondan bir cevap beklediğimi ima ederken.
"Üstünü değiştir, sonra gideceğiz."
"Ne?"
"Lanet olası elbise göründüğünden daha çok yakışmış."
Kenn'in ağzının içinden konuştuğunu duyduğumda tüm bedenim irkildi.Bana yakıştırdığı ikinci şeydi. Tuhaf bir şekilde bundan hoşnut olmam kendime öfkelenmeme sebep oldu. İçimden kendime kızarken onu duymazdan geldim ve devam ettim.
"Üstümü neden değiştirmeliyim?"
"Çünkü bu elbiseyi ben sana aldım." Kenn'in saçma sapan bir teori atması üzerine kaşlarımı kaldırdım ve ona tam olarak döndüm.
"Biliyorum." Kenn, söylediğim ile birlikte afallarken benden böyle bir çıkış beklemiyor gibiydi.
"Bilmem biliyor musun ama biri sana hediye aldığında ona teşekkür etmen gerekir." Kenn'in ifadesiz sesi aramıza bir duvar ördüğünde söylediğini düşündüm.
"Bunu,bana senin aldığını bilseydim giymezdim. Sonradan öğrendim." Ona dürüst oldum.
"Bulunduğun bir ortamda ben varsam ,gözünün değdiği her şeyi sana sadece ben alabilirim.O yüzden bence bu duruma alış..." Kenn'in kendini beğenmiş sesi kulaklarıma dolduğunda kafamı hafifçe olumsuz anlamda salladım.
"Beni hiçbir zaman anlamayacaksın."
Kemerimi öfkeyle açtım ve kapının koluna dokunup arabanın kapısını açtım. Ayaklarımı yere koyup arabadan indiğimde kapıyı sertçe kapattım. Tüm bu olanların suçlusu o kapıymış gibi tüm öfkemi ona kustum. Zaten elimden gelen başka da bir şey yoktu.
*************************************************************************
"Bak, böyle daha güzel oldu." Kemerimi takarken Kenn'in sesiyle derin bir nefes verdim. Sabrımı çok zorluyordu.
"Sen gerçekte nerelisin Kenn?"
"Ne?" Kenn, alayla sorulan soruyu ciddiye alıp bana döndüğünde gözlerimi devirdim.
"İçinde bir Türklük kanı var galiba. Yoksa bu kadar saçma sapan şeylere takılmazdın."
Kenn, söylediklerimle birlikte bana ciddi bir ifade ile baktı. Gözlerindeki kıvılcım, yakıp kavuran bir ateşe dönüşmüştü şimdi.Sonra yutkundum ve söylediğim şeyin olasılığını düşündüm. Böyle bir şey olması mümkün müydü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...