30.BÖLÜM

96.6K 5.2K 204
                                    

         MASUMİYET 30.BÖLÜM
       "Sadece şaka yapıyordum." Dedim cılız bir ses tonuyla ve omuzlarımı kaldırdım. Böyle bir tepki beklemediğim aşikardı.
      Kenn, söylediğimi duymazdan gelerek aynı şekilde bana bakmaya devam etti. Gözlerinde öfke parıltıları aynı şekilde duruyordu.
       "Niye bu kadar öfkeli bakıyorsun bana?"
       "Sen..."
     Kenn, dişlerinin arasından konuşmaya başladığında ilk cümlesinde takılı kaldı. Gerisi gelmedi.Bir tuhaflık olduğunu anladığım için sessizliğimi korudum ve onun konuşmasının devamını getirmesini bekledim.
       "Saçma sapan konuşma bir daha! Şaka yapmayı bile beceremiyorsun."
      Kenn, konuyu kapatmak için tüm zehirli oklarını bana çevirdiğinde kafamı olumlu anlamda salladım ve biraz durgun biraz kırgın bir sesle
         "Tamam" dedim.  Kafamı çevirip cam tarafına baktım ve düşündüm.
      Onu tanıyordum artık.Kenn, sinirlendiğinde sessizce bir kenara çekilmem gerektiğini, onun daha sonra gönlümü almak için bir iki güzel laf söyleyeceğini biliyordum. Ve onun bir iki sözüne tav olup onu yine affedecektim. Aslında bunu istemiyordum. Onu affetmemek, ondan ölesiye nefret etmek istiyordum ama bir şey bunu benden alıkoyuyordu.
       Araba sessizce yol almaya başladığında uzunca bir süre camdan dışarı bakıp düşünmeye devam ettim. Sessizlik aramızda bir çığ oluşturmuştu sanki. Hiç sessizliğin çoğaldığı anlara ev sahipliği yapmış mıydınız? İşte tam da o noktadaydım. Sessizlik kat ve kat artıyordu.
         "Bu Seymen ile ne kadar süre sevgili kaldınız?" Kenn'in sessizliği bozması üzerine tek omzumu kaldırıp kendimi cama doğru daha fazla döndürdü.
       "Tribini sevgiline yap güzelim. Özür falan bekleme benden." Kenn'in alaylı sesine karşın kolumu kaldırdım ve kafamın altına koydum. Gözlerimi kapatıp uzun zamandan sonra ilk defa Seymen'i düşündüm.
         "Benimle neden birlikte olduğunu biliyorum ama bu benim için önemli değil!"
      Seymen'in biraz şakacı biraz buruk bir sesle konuşması kafamın içinde yankılandığında ona yaptığım haksızlığı, acımasızlığı kimseye yapmadığımı fark ettim bir kere daha. Bencildim. Eskiden yaptığım en büyük hatamdı belki de Seymen. Onu kullandığımı bile bile yanımda kalmış, benden bir yudum sevgi dilenmişti yıllarca. Peki ben ne yapmıştım? Her zora düştüğümde onu öylece yarı yolda bırakmış, hep kendimi düşünmüştüm. Bu yaptıklarıma rağmen bile o bir sonraki gün tekrar bana gelip benim yanımda durmuştu.Düşüncelerim kafamın içindeki o küçük kızı tekrar gün yüzüne çıkardı. Bu sefer bir ormanda tek başına öylece bir ağaca bakıyordu. Hiç meyvesi olmayan kurumuş, yerinden söküldü sökülecek bir ağaç. Tam altında da o küçük kız duruyordu. Ölmeyi mi istiyordu yoksa o ağaca su verip yaşatmayı mı?
         "Sana bir soru sordum." Kenn'in sinirli sesi ile gözlerimi açtım. Bomboştum yine...
         "3 sene."  Ağzımdan bilinçsizce çıkan söz ile gözlerimin dolmasına engel olamadım.
         "3 sene?" diye sordu Kenn gerginleşen bir ses tonuyla.
         "Uzun bir sene..." Kenn'in ağzının içinden sessizce mırıldandığını duyduğumda tepki vermedim. Bazen aptala yatmak akıllı olmaktan daha kazandırabiliyordu insana.
          "Seymen ile bu kadar uzun süre bir ilişki yaşadıktan sonra neden ayrıldınız?" Sorduğu soru ile yüzümde buruk bir tebessüm belirdi. Onun benimle ilgili her şeyi bildiğine emindim ama yine de inatla bana soru sorup duygularımı merak etmesi...
          "Her şey bir anda oldu. Önce annemle babamın ölümü. Sonra daha toprakları bile kurumadan amcamın beni Almanya'ya götürmesi..."
      Cümlemin devamı gelmezken boğazımda bir nefeslik canım kalmıştı. Amcam'ın evinde yaşadıklarım zihnime benden izinsiz girdiğinde vücudumu bir titreme aldı ve istemsizce kasıldım. Araba aniden sağa dönüp bir kuytulukta durduğunda derin bir nefes aldım ve anılarımı zihnimden uzaklaştırmaya çalıştım. Koluma dokunan el ile dudaklarımı birbirine bastırdım ve Kenn'e dönmedim. Kenn, bu sefer daha sıkı bir şekilde kolumu tuttu ve kendine çevirmeye çalıştı. Onun gücüne karşı gelemezken ona doğru döndüm ve kızgın bir şekilde baktım. Neye ya da kime kızdığımı bilmiyordum ama sinirliydim işte.
          "Şu amcan sana nasıl davranıyordu?"diye sordu Kenn, hiçbir duyguyu barındırmayan ses tonu ile.Onun gözlerinin içine baktım korkusuzca ve kolumdan tutan adamın varlığına güvenerek konuşmaya başladım.
          "Kötü davranıyordu."  Sonra anılar bir film şeridi gibi gözümün önünden akıp geçti.
          "Bir fahişe olmak, onunla yaşamaktan daha kolay ve az acı vericiydi."
        Sözcükler birer birer ağzımdan döküldüğünde ağzımda acı bir tat bıraktı ve bu tat yüzümü ekşitmeme sebep oldu. Kenn, kolumu daha sıkı bir şekilde kavradığında vücudunun gerildiğini net bir şekilde hissettim.
           "Sana vurdu mu?"
      Yüzü ifadesizdi ama bakışlarında ilk defa bana güven veren bir duyguya rastladım. Bu bir nebze bedenimi rahatlattığında küçük bir kız çocuğu gibi kafamı olumlu anlamda salladım.  Kenn verdiğim tepki ile birlikte öylece kalırken ne söyleyeceğini, ne yapacağını bilemiyormuş gibiydi.
        "Bir daha kimse sana bunu yapamaz!" Kenn'in güven verin sesine karşın bir dudağım alayla yukarı kıvrıldı.
           "Bana tutamayacağın sözler verme! "
           "Sende bir gün gideceksin. " Acı, yumru olup boğazımda düğümlendi bir anda.
           "Gitmeyeceğimin garantisini veremem ama sana zarar gelmesini engelleyebilirim."
       Kenn'in sözleri karşısında yutkundum ve gerçeklerle baş başa kaldım. Bir gün gideceğinin oda farkındaydı. Bu durum karşısında kolumu Kenn'in elinden kurtarmak için geriye doğru çektim. Kenn, hemen kolumu bıraktı ve bana bakmaya devam etti.
           "Gittiğin gün, beni benimle bırak! Nefesini ensemde hissetmek istemiyorum."
      Kenn, söylediğim ile hiçbir şey söylemeden önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Yüzü ifadesiz olmasına rağmen bedeni hala gergindi. Olmalıydı da zaten. O, hiç düşünmeden hayatıma girip kendini aşık etmeye çalışacak, sonra çekip gidecekti.  Ne acı...
*******************************************************************
           "Seymen..."
       Odaya girip bir anda kendimi koşarken buldum. Uzun zamandan sonra ilk defa ona gerçek anlamda sarılıp onun benim her daim yanımda olduğunu hissettiren duygusuna sahip olacaktım. Seymen, sesimi duymasıyla arkasını döndü ve inanamıyormuş gibi bana baktı. Tam önünde durup bekledim. Yüzümde güzel bir tebessüm vardı. Seymen, kendine gelmeye çalışırken gözlerini kapatıp bir iki kere açtı.
         "Gerçek misin?"
     Seymen'in konuşmasıyla yüzümdeki tebessüm güzel bir gülümsemeye ev sahipliği yaptı. Elimi uzatıp koluna uzandım ve küçük bir çimdik attım. Seymen, bu yaptığım hareket ile birlikte gülerken bana doğru uzanıp sarılmak istedi ama ona izin vermedim. Ondan bir adım geriye kaçtım. Seymen, yaptığım harekete hafifçe kaşlarını çattığında içimden
         "Üzgünüm." Dedim. Ona yaklaşmayacağıma dair Kenn'e söz vermiştim. Eğer sarılma olursa Kenn'in ne yapacağını kestiremiyordum. Seymen, bana doğru bir adım daha attığında araya giren ses ikimizin de bakışlarını o sese yönlendirdi.
           "Merhaba Seymen." Seymen, Kenn'i gördüğünde tuhaf bir şekilde memnun oldu ve rotasını ona çevirdi. Hemen elini Kenn'e uzattı ve benim şaşkın bakışlarım arasında
           "Nasılsın?" dedi.
      Sesi gayet keyifli ve memnun gözüküyordu. Şaşkın bakışlarımı bu sefer Kenn'e çevirdim ve yüzündeki gülümsemeye odaklandım. Kenn, gerçekten gülümsüyor muydu?
        "İyi"
     Kenn, kısa ve öz bir şekilde Seymen'i cevapladığında birinin bir şeyler anlatmasını bekledim. Kenn, eliyle nazik bir şekilde koltukları gösterdi.
         "Oturun."  Refleks olarak koltuklara yürüdüm ve oturdum. Kenn, bizim yanımıza gelmeden içki masasına ilerlediğinde Seymen
          "Aynısında olsun" diye Kenn'e bağırdı.
      Bu durum kafamı allak bullak etti. Neler oluyordu anlamıyordum? Kenn, Seymen'i buraya zorla getirmemiş miydi? Peki bu kadar yakın konuşmaları ne anlam ifade ediyordu? Sorular kafamın içinde dönüp dolaştığında kafayı yemek üzereydim.
            "Sen ne içiyorsun?" Kafamı kaldırıp Kenn'e baktım. Kenn, kaşlarını kaldırmış benden bir cevap beklediğini ima ediyordu. Bu durum karşısında bilinçsizce
             "Benim de sizinkiyle aynı olsun." Dedim.
             "Bizimkiyle?" Kenn'in sorusu ile gözlerimi kıstım ve kafamı olumlu anlamda salladım.
             "Evet, sizin içtiğiniz ile aynısı olsun." Kenn, kafasını olumlu anlamda salladı.
            "İçki fazla ağırdır, çarpmasın." Dedi alayla ve doldurduğu bardakları tek tek bize uzattı.
      Elinden içkiyi aldığımda Kenn'in gözlerindeki öfkeyle dans edebilirdim. Ne oluyordu bilmiyorum ama Kenn'in, Seymen'in yanında sessiz kalması fazlası ile hoşuma gitmişti. Bu bir nebze de olsa cesaret sağlamıştı bana.
        "Kolundaki dövme çok şekil duruyor."
      Seymen, sıcakkanlı bir şekilde Kenn'in kolunu gösterdiğinde istemsizce bakışlarım oraya düştü.  Kenn'in bakışları anında bana düştüğünde gömleğinin kolunu bir kat daha sıyırdı ve parmağıyla dövmenin üstünde gezindi. Bu görüntü karşısında aklıma doluşan bir anı tüm bedenimi titretti. Elimdeki bardak bana ağır gelirken bir anda kulakları sağır edecek cinsten bir ses odanın içinde yankılandı.
          "İyi misin İpek?" Seymen, yerinden bir anda fırladığında Kenn, onun kolundan tutup engelledi.
          "Şimdi birileri temizler. Ayağına cam batmasın."
       Kenn'in bakışları tekrar bana döndüğünde bir dudağı alayla yukarı kıvrıldı. Seymen, Kenn'in söylediği mantıklıymış gibi bu sefer kapıya yönlendi. Kenn, bu fırsattan istifade bana doğru geldiğinde
          "Sarhoş olduğun o geceyi hatırladın değil mi?" diye sordu.
  18.BöLÜME BIR DAHA BAKIN...

MASUMİYETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin