MASUMİYET 41.BÖLÜM
Hiç beklemediğim bir anda hiç beklemediğim bir hayata adım attım. Her şeyin daha güzel olacağına inancım her geçen saniye daha da kırıldı. Hiçbir şey toz pembe olmadı! Halbuki okuduğum kitaplar, çizgi filmler, anlatılan hikayelerde her şey ne de güzeldi. Hayata bir sıfır yenik düşen biri olarak bir gün onlar gibi güzel bir yaşama sahip olacağımı düşünüyordum. Ama olmadı. Hayat hiçbir zaman bana o toz pembe hayatı sunmadı... Yanılmıştım.Tıpkı şu anda olduğu gibi... Kendimi gözümde çok büyütmüştüm.
"Gerçekten gideyim mi?" Öyle bir sordum ki gitme demesine muhtaçmışım gibi. Öyle bir sordum ki bana yalan söyle ama benden gitme der gibi. Buna dayanamam der gibi... Kenn, söylediğim ile yutkundu ve bana uzunca bir süre baktı.
"Miras işini hallettikten sonra istersen tekrar buraya gelebilirsin." Dedi.
Öyle katı, öyle duygusuzdu ki bakışlarımı ondan kaçırdım ve bakışlarımı ellerime çevirdim. Annem gibi olmamalıydım. Onun kaderini yaşamamalıydım. Beni sevdiğini, bana aşık olduğunu düşündüğüm adam, aslında iyi bir oyuncudan başka bir şey değildi!
"Dönmeyeceğim!" Bir fısıltı şeklinde çıkan ses; aramızda aşınması zor duvarlar örecek kadar güçlüydü. Sonra kafamı kaldırdım ve kapının arkasındaki çantaya baktım. Şu hayatta bana ait olan tek şeye... Kenn'de dönüp benim bakışlarımın gittiği yöne baktı. Kısa bir sessizlik olurken
"Gitmeye hazırmışsın." dedi Kenn imalı bir şekilde. Söylediği ile bakışlarımı Kenn'in yüzüne çevirdim. Ve sessizliğimi korudum. Onun ima ettiği şeye karşı çıkacak değildim! Gitmeye hazırdım...
"Bilet alacak param yok! Bana son bir iyilik yapabilir misin?"
"Yarın akşama alırım."
Kenn, direk beni cevaplarken gitmemin onun üzerinde o kadar da etkili olmayacağını fark ettim acı bir şekilde. Ben bu ülkeden bir enkaz olarak çıkacaktım. Ama Kenn... O hiç beni tanımamış gibi hayatına devam mı edecekti?
"Bu akşama bulamaz mısın?"
Gururum ve anılarım, Kenn'e hissettiğim duygulardan daha baskın geldiğinde içimdeki küçük çocuk bana üzgünce baktı. Hayatım boyunca onu unutamayacaktım. Bunu biliyordu...
"Bulurum." Kenn'in yüz ifadesi o kadar ifadesizdi ki ne hissettiğini ne düşündüğünü anlamıyordum. Sonra bakışlarımı onun yüzünden çektim ve kafamı olumlu anlamda salladım.
"Tamam o zaman bileti alınca biriyle gönderirsin."
"Vedalaşmayacak mısın?" Kenn'in konuşması ile kafamı direk olumsuz anlamda salladım ve kafamı kaldırıp Kenn'e kırgın bir şekilde baktım.
"Seni öpmemi ister misin?" Kenn, gözlerini kırpmadan bana baktığında konuşmak için ağzını açtı ama sonra ne diyeceğini bilemiyormuş gibi susmayı tercih etti.
"Beni aldın bir bataklığa sürükledin. Sonra sanki beni sen kurtarmışsın gibi yanına alıp sana güvenmemi sağladın. Tabi bunu beni aşağılayarak yaptığın gerçeğini unutmayalım." Sözlerim ateş püskürürken nefretin en koyu haline büründüm bir anda. Gerçekler dile dökülünce zehir saçmıştı.
"Beni kendine inandırdın.Bana güzel sözler söyledin,bana sarıldın. Beni öptün... Ve sonra gelip bunların hepsinin bir yalan olduğunu söylüyorsun.Kendini düşündüğümden de daha kötü bir adam olduğuna inandırıyorsun." Kenn, susarken çenesi kaskatı bir şekilde bana baktı.
"Söylesene bana Kenn, gerçekten de veda edilecek bir adam mısın?"
"İpek!" Kenn dişlerinin arasından tısladığında vücudunun gerildiğini fark ettim. Gerçekler, canını mı yakmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...