MASUMİYET 28.BÖLÜM
Bazen hayat öyle bir noktaya getirir ki insanı, hissizleşirsin... Çevrendekilerin ne yaptığı, nelerle uğraştığı, kimin hakkında konuştuğu boş bir söz dizisi olarak öylece ortada kalır. Öyle bir şey ki bu, göğsünün ortasındaki o bilinmez yükü görmezden gelmek sabır ve korku doludur. Bir tarafın hep bir şeyler için savaşır. Kendi iyiliğinden başka bir şey düşünemez olursun...
"İpek!"
Denny'nin ciddileşen ses tonu beni uyarma ihtiyacında bulunduğunda geçmişim bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Yaşadığım acılar, son bulabilirdi. Bu düşünceler arasında duygusuz bir şekilde bakışlarımı Kenn'den çektim.
"Eğer bu parayı bana akşama kadar vermezsen, bu konuyu Güneş'e açacağım. Bakalım o senin gibi düşünüyor mu?" Ses tonum istediğimden daha katı ve acımasızdı.
"Sen, beni tehdit mi ediyorsun?"
Denny, öne eğilip öfkeli bir şekilde bana baktığında onu duymazdan geldim ve yerimden kalkmak için hamle yaptım. Demir gibi parmaklıklar kalkmamı engellediğinde canımın acısıyla karşımda gözü dönmüş adama baktım.
"Güneş'e tek kelime edersen seni öldürürüm."
Şaşkınlığım karşısında tek kelime edemedim. Denny'i bu kadar öfkeli ve nefret dolu görmek beni darmaduman etmişti. Halbuki Güneş'in yanında ne kadar da sabırlı ve sakin duruyordu.
"Bırak!" Kenn'in eli Denny'nin elini tutup geriye çektiğinde bakışlarımı kaldırıp Kenn'e baktım.
"Nereye istiyorsa ben gönderirim. Sen kendi işine bak!"
Kenn, itiraz istemeyen bir ses tonuyla konuştuğunda yüzündeki o duygusuz ifadeye uzun süre baktım. İnanılmaz derecede onun sözüne güvenmiştim. Sözleri, bitik bir kalemin kağıtta bıraktığı izler gibiydi. Öyle çaresiz, öyle soluktu.
"Kenn!"
Denny, öfkeli bir şekilde kükrediğinde Kenn; şaşırtacak bir hareket yaptı ve tek eliyle Denny'nin omzuna uzanıp sıvazladı.
"Bana bırak!"
Sözleri ve omzunu sıvazlayışı güven kokuyordu. Denny de benim gibi afallamış olacak ki tüm öfkesi tuzla buz oldu. Tereddüt dolu bir bakış ile Kenn'e bakıp bana döndü. Gözlerindeki o tuhaf duygu beni huzursuz etse de geri adım atmadım.
"Kesinlikle gideceğim!" diye yineledim kararlı bir ses tonuyla ve bakışlarımı kaldırıp başımda dikilen Kenn'e baktım.
"Gel benimle!"
Kenn, bana güven veren bir bakış atıp konuştuğunda hipnoz olmuş gibi yerimden kalktım. Belki de Kenn'i ilk defa bu kadar güven veren bir ifadeyle gördüğüm içindi...
"Güneş ile görüşmeden gideceğim. " dedim buruk ve üzgün bir ifadeyle.
Güneş ile görüşürsem Türkiye'ye gidip ailesiyle yaşamamı teklif edecekti. Ve ben bu şeyi yapamazdım. Zor olurdu. Hayatımı baştan aşağı bilen bir insanın, acıyan bakışları arasında yaşamak ölüm gibi bir şey olurdu benim için...
Denny, ifadesiz bir şekilde kafasını salladığında bu durumdan pek memnun olmamış gibi gözüküyordu. Hiçbir şey söylemeden bakışlarını Kenn'e çevirip onu baştan aşağı süzdü. Gerginliği sürekli artıyordu. Bu gerginlik karşısında huzursuzlaştım ancak yine geri adım atmadım. Ne olursa olsun Kenn ile gidecektim. Her şeyin sebebi oydu. Onunla başlayan bu macera onunla bitmeliydi. Yoksa bu ülkeden rahatça çıkamayacağımı biliyordum. Her zaman diken üstünde oturacak, Kenn'in gelip hayatıma müdahale edeceğinden korkacaktım. O yüzden ilk defa korkusuzca onunla gitmekten yana oldum. Sonu ne olursa olsun onunla gitmek, geleceğim hakkında doğru düzgün bir fikir edindirecekti bana.
"Gidelim mi?" Pürüzlü bir sesle konuştuğumda boğazımı temizlemek için bir iki kere öksürdüm. Kenn,kafasını olumlu anlamda sallayıp hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp yürüdü.Bakışlarım ile sırtına odaklandım.Gergindi... Hem de göründüğünden çok daha fazla gergindi...
Ayaklarım istemsizce onun peşine düştüğünde yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim ve annemi düşündüm. Onun sessizliği kulaklarıma doldu. Ağlarken bile omuzlarını dik tutar, güçlü durmaya çalışırdı. Kapıdan çıktığımda omuzlarımı dikleştirdim ve gözlerime dolan yaşları umursamadan Kenn'in arkasından yol aldım. Sonra bir köşede küçük bir kız başını dışarı çıkardı ve bana üzgün bir bakışla
"Seni çok iyi anlıyorum anne..." diye fısıldadı. Bakışlarım kendi çocukluğumda asılı kaldığında gözümden bir yaş düşüp yanağımdan usulca süzüldü.
"Geç oldu..." dedim kendi içimden çocukluğuma. Kendi çocukluğum duydukları karşısında dudaklarını düşürüp üzgün bir bakışla bana baktı ve yerini bir boşluğa bırakıp gözden kayboldu.Kaçıyordu... Tıpkı benim gibi gerçeklerden her zaman kaçıyordu...
*********************************************************************
"Niye buraya geldik?" diye sordum. Sesim titrerken korku, tüm benliğiyle oradaydı. Kafamı çevirip ifadesiz bir suratla önündeki manzaraya bakan adamı inceledim.Ne planlıyordu?
"Önce konuşacağız..."
Kenn, arabanın kapısını açıp dışarı çıktığında yutkundum ve önümdeki manzaraya baktım.Kenn,gergin bir şekilde ileriye doğru yürümeye başladığında tuhaf bir şekilde gerildiğimi hissettim. Kenn, durmadan yürümeye devam ettiğinde korkuyla hemen kemerimi çözdüm ve uçuruma doğru giden adama baktım. Deli miydi bu adam?Elim istemsizce kapının koluna uzandı ve bir çırpıda kapıyı açıp dışarı çıktım.
"Kenn!"
Avazım çıktığı kadar bağırırken ona doğru hızlı hızlı yürümeye başladım. Kenn, ona seslenmemle birlikte aniden durdu ama bana dönmedi. Uçurum ile arasında en fazla 3 adım vardı. Nefes nefese yanına vardığımda önüne geçtim ve çatık kaşlarım arasında Kenn'e baktım.
"Ne yapıyorsun?" Kenn, hiçbir tepki vermeden aynı ifadesizlikle karşımda durdu.
"Beni korkutamazsın." Diye konuştum. Öfkem soluğuma karışmış, ellerim sinirden titriyordu.
"Korkuyorsun..." Kenn, duruşunu bozmadan konuştuğunda bakışlarımı onun bomboş bakan bakışlarına odakladım. Kenn tekrar konuşmaya başladığında kaşlarımı çattım ve ne dediğini algılamaya çalıştım.
"Burada ölmek korkutucu gözüküyor." Dönüp arkamdaki manzaraya baktım. Asi bir şekilde kayalara çarpan okyanus, babamın sözlerini anımsattı bana.
"Öfkeli bir okyanus gibi asisin." Yüzümde bir tebessüm peyda olurken saçlarımı elimin tersiyle geri verdim ve dönüp Kenn'e baktım.
"Buradan atlarsam belki de ölmem."
"Öleceğini biliyorsun."
"Bir cesedi bile olmayan bir insan ölü olamaz. Buradan atlarsam beni kim arayacak?" Kenn, söylediğimle birlikte tek kaşını kaldırdı ve kafasını olumlu anlamda salladı.
"Kimse seni aramayacak!" Kenn, acımasız bir şekilde kimsesizliğimi yüzüme tokat gibi vurduğunda tepkisiz bir şekilde ona bakmaya devam ettim.
"Hala gözlerinde korku görüyorum." Kenn, kinayeli bir şekilde konuştuğunda dürüst oldum ona son kez...
"Korkumun sebebi sensin." Ondan bir adım geriye kaçtım ve tıpkı onun bana yaptığı gibi acımasızca konuşmaya devam ettim.
"Beni bırakmayacağından, beni kendinle yaşamaya mahkum etmenden korkuyorum."
"Seni bırakacağım!" Sözümün bitmesiyle kararlı bir şekilde konuşan Kenn, ilk defa bu kadar dürüst gözüküyordu gözümde.
"Git! Dediğin gibi seni tutmam için hiçbir sebep yok."
Kenn'in buz gibi sesi iliklerime kadar işlerken gözlerindeki o duygusuzluk beni gerçeğe döndürdü.Gidiyordum... Ve ilk defa gitmek eyleminin o derin hüznü içine girdim.
"Nereye gideceksin?" Kenn'in tekrar konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve ona bomboş bir şekilde baktım.
"Bir yer bulurum." Dedim. Durulmuştum. Kafamda kurduğum onca şey şimdi bana bir yabancıydı. Nereye gidecek? Nasıl yaşayacaktım? Bunları gerçek anlamda oturup düşünmüş müydüm? Üstelik cebimde 5 kuruş param bile yoktu. Bırak hayat kurmayı, uçak parasına bile paramın yeteceği meçhuldu.
"Tam tahmin ettiğim gibi..." dedi Kenn ve bana bir adım attı.
"Ne gidecek yerin ne de paran yok! Gittiğin yerde nasıl yaşamayı planlıyorsun?"
Kenn'in rahatlamış ses tonu karşısında öfkelendim ama konuşamadım. Tek yapabildiğim ondan bir adım daha geriye kaçmak oldu.
"Burada kalırsan hem okul hayatına devam edecek, hem de bir işin olacak. Para biriktirme fırsatı bulabilirsin." Kenn'in beni ikna etmeye başlamasıyla kafamı olumsuz anlamda salladım. Beni buraya bilerek getirmişti.Beni göndermeyecekti.
"İstemiyorum."
"Şu zamana kadar kimseye sana verdiğim değerin yüzde birini vermedim." Kenn bana bir adım daha attı ve devam etti.
"Beni iyileştiriyorsun."
Kafamı olumsuz anlamda salladım ve ondan bir adım daha geriye kaçmak için ayağımı arkaya attım. Ayağımın boşluğa gelmesiyle küçük bir çığlık attım ve belimden sarıp kendine çeken Kenn'e korkuyla sımsıkı sarıldım.Kenn, kafasını saçlarıma gömdüğünde titriyordum. Belindeki elleri beni daha sıkı kavradığında kulağıma Kenn'in nefesi değiyordu.
"Korkma! Ben hep yanında olacağım..."OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...