MASUMİYET 25.BÖLÜM
"Senin öyle bir kız olmadığını biliyorum!"
Bakışlarımı Kenn'in ciddi yüzünden alamazken aramızdaki sessizliği dinledim uzun bir süre... Kenn'i anlayamıyordum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım onun nasıl bir ruh halinde olduğunu çözemiyordum. Beni bir günde harabeye çevirip yine aynı şekilde her şeyi düzeltebiliyordu. Bu hakkı kendinde görebiliyordu...
"Nasıl bir kız olmadığımı biliyorsun?" diye sordum.
Ses tonumdaki kırgınlık ilk defa bu kadar yalın bir şekilde ortaya çıkmıştı. Kenn, sorduğum soru ile bakışlarını kısa bir süre yoldan ayırdı ve bana baktı. Tekrar önüne döndüğünde kasılan çenesine odaklandım.Kızıyordu... Peki kime? O sırada çalan telefonum ile düşüncelerimden sıyrıldım ve bakışlarımı çantama indirdim. Hissizdim... Çantamın küçük cebinden telefonu çıkartıp ekrana baktım.
"Kim?" Kenn'in sorusunu umursayarak telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
"Efendim Güneş."
"Neredesin?"
Güneş'in kızgın ses tonu ile yüzümde buruk bir tebessüm peyda oldu. Eskiden olsa Güneş bana böyle hesap sorabilir miydi? Ne yaptığımı, kiminle birlikte olduğuma karışabilir miydi?
"Eve gelmek üzereyim." Diye cevapladım onu. Ses tonum her şeye rağmen sıcacıktı. Güneş'in benim zarar görmemem için böyle yaptığını anlayabiliyordum.
"O adam yanında mı?" Nefret dolu söylemiyle bakışlarımı Kenn'e kaçamak bir şekilde çevirdim.
"Evet."
"Bu konuyu konuşacağız, biliyorsun değil mi?" Güneş'in son söylediği ile kaşlarımı hafiften çattım.
"Güneş! "
"Bana hesap sorar gibi konuşma! Eskiden hiç böyle şeyler yapmazdın. Ne oldu şimdi? "diye sordum onu kınayan bir şekilde.
Ses tonumu ne kadar sakin tutmak istesem de başarılı olamadım. Kenn'in dönüp bana baktığını hissettim.Türkçe konuşmama rağmen Kenn'in bana dönüp bakması gerilmeme sebep oldu.
"İpek, ne ima ediyorsun bana?"
Güneş'in titreyen ses tonuyla alt dudağımı dişledim ve sustum.Şu anda cevap verip onun daha çok kalbini kırmak istemiyordum. Ona kırıldığım şeyler dağ gibi olmuş, yıkılmayı bekliyordu çünkü. Susmam karşısında telefonun diğer tarafında derin nefes alan Güneş'e odaklandım.
"İyi değilsin şu anda, sonra konuşalım..."
"Tamam." Dedim acımasız bir sesle ve telefonu hiç düşünmeden onun yüzüne kapattım.
Ses tonundan ne kadar üzgün olduğunu anlasam da şu anda yaptıklarına katlanamıyordum. Roller değişmişti. Ve bu değişim onu da beni de değiştirmişti. Bu su götürmeyen bir gerçekti!
"Ne oldu?" Duyduğum sesle elimdeki telefonu öfkeyle çantamın içine koydum ve bakışlarımı dışarıya çevirip
"Yoruldum." Dedim derin bir iç çekişle.Söylediğim ile Araba ani bir frenle durdu bir anda. Sarsılırken saçlarım yüzüme döküldü ve şaşkınca öylece kaldım. Bakışlarımı kaldırıp saçlarımın arasından öfkeden köpüren Kenn'e baktım.
"Bir şey sorduğumda bir kere bana doğru düzgün cevap veremez misin?"
Sorduğu soru ile doğruldum ve saçlarımı yavaş hareketlerle yüzümden çektim. Bu süreç içinde bir an olsun Kenn'den çekmedim bakışlarımı. Kenn haklıydı! Hem de sonuna kadar... Ona şu ana kadar gerçek anlamda doğru düzgün bir cevap vermiş miydim? Hayır! Vermemiştim... Çünkü yine aciz benliğim yine bir suçlu aramıştı. Bu acizliğimi birine bağlamalıydım yine. Sanki bu yaşanılan her şeyin sorumlusu oymuş gibi onu suçlamak tam da bana göreydi... Fark ettiğim gerçek tüylerimi ürpertti. Eski İpekten daha beterdim şu anda. Ne yapıyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
DragosteMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...