MASUMİYET 27.BÖLÜM
Korku denilen illet; bir zehir gibi tüm vücudu etkisi altına alabiliyordu ve bu zehir o kadar çok hızlı bir şekilde tüm vücuda nüfus ediyordu ki onu engellemeye gücü yetmiyordu şu ruhunda küçük kalmış erkek çocuğun...
"Tam bir korkaksın." Acıyan bakışlarımı onun gözleri ile buluşturup geri adım atmadan ona meydan okudum. Gözlerimdeki o ifadeyi tüm çıplaklığıyla görsün istiyordum. Tam bir aciz gibi davranıyordu.
"İpek!" Kenn, yerinden bir hışımla kalktığında kafamı olumsuz anlamda sallayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Şu anda tüm her şeye razıydım ama ona bağımlı yaşamak... Hayır! Buna kesinlikle hazırlıklı değildim. Kenn, azgın bir boğa gibi karşıma geçtiğinde tekrardan kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Bu kadar çok mu korkuyorsun? Bu kadar mı kör kütük aşık oldun bana?" Söylediğim ile Kenn, sertçe kolumu kavradı ve beni kendi göğsüne çekti.
"İpek, şu hayal dünyandan çık artık! Sana aşık olmayacağımı bilecek kadar akıllı bir kadınsın." Öfkeli sesi, gergin bedeni ve ateş saçan bakışları ile bana meydan okuduğunda sahteden bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
"Bana aşık olduğunu belli etmeyecek kadar akıllı bir adam sanmıştım seni."
"Kes sesini!"
Kolumu daha sıkı kavrayıp ölümüne bir nefretle dişlerini sıktı. Bu görüntüsü karşısında kolumu elinden çekmek için kendimi geriye verdim. Kenn, gitmeme izin vermezken mümkünmüş gibi kolumu daha fazla sıktı. Kaşlarımı çatıp refleks olarak elimi Kenn'in elinin üstüne koydum.
"Canım acıtıyorsun." Kenn, öfkeli bir şekilde beni sertçe bıraktığında dengemi sağlayamadım ve yere düştüm. Canımın acısıyla öfkeyle
"Ne yapıyorsun sen ya." Diye bağırdım. Sesim istediğimden daha fazla çıkmıştı. Kenn, tehditkar bir şekilde üstüme eğilip
"Sesini yükseltme bana!" dedi. Gözlerindeki ifadeye baktığımda Kenn ile asansörde yaşadığımız o korkunç gün geldi aklıma. Aynı o gün ki gibi bakışları derinlemesine vücuduma nüfus etmişti. Korkuyla yutkundum ve gözlerimin dolmasına engel olamadım. Gün gelmişti, devran dönmüştü. Annemi yargıladığım şeyi şu anda kendim yaşıyordum.
"Annem, tam bir korkak Güneş." Çocukluğumdaki bir anı beynimin en ücra köşesinden fırladığında savunmasız bir şekilde ona teslim oldum.
"Öyle olmadığını biliyorum." Güneş'in her zaman annemi anlayan, onu bana savunan ses tonu kulaklarıma dolduğunda kulaklarımı kapatıp avazım çıktığı kadar bağırmak istedim. Annemi benden daha çok anlayıp, benden daha çok sahip çıkan Güneş kadar olamamıştım.
"Her şeye susup, bir köşede bekliyor. Hiç kendini savunmayı, karşı gelmeyi bilmiyor.Ondan utanıyorum." Öfkeli ve bıkmış ses tonum kafamın içinde büyük gürültülerle yankılandığında gözümden bir yaş yanağımdan süzülüp dudaklarımda son buldu.
"Karşımda ağlama!"
Kenn, dişlerinin arasından sinirli bir şekilde tısladığında kafamı eğdim ve burnumu çektim. Şu anda Kenn'den korkuyor ve susuyordum. Kendimi savunmayı bırak, yerimden kalkıp ondan kaçamıyordum bile... Annemi yargıladığım onca şeyin hepsini yaşıyor, görüyordum.İlk defa onu anlıyordum. Onun korkularını, kimsesizliğini ilk defa hissediyordum. Ne yazık... Bir insanın değerini, varlığını elimden gittikten sonra anlamak çok acıydı...
Çenemde hissettiğim el ile tüm düşüncelerimden sıyrıldım ve kendisine bakmaya zorlayan Kenn'e nefret dolu bakışlarımla baktım.
"Beni sinirlendiriyorsun." Kenn'in sakin sesi karşısında ona inanamıyormuşum gibi baktım. Ruh hali tam bir fiyaskoydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...