MASUMİYET 4.BÖLÜM
Kadere inanmadığımı sanıyordum hep... Ama şu anda kaderin insanın neye inandığını umursamadığını fark ettim. Bu farkındalık acı bir durumdu. Karşımdaki bu adamla başlamıştı hayatım. Ve bilinmez bir şekilde onunla devam ediyordu. Tam bitti dediğim yerde tekrar karşıma çıkıyor, benden kaçamazsın diyordu sanki...
"İyi misin?"
Kenn'in o güçlü sesi odanın içinde yankılandığında bakışlarımı onun yüzünde gezdirdim. Sokak lambasının camdan ulaşıp yüzünün sağ tarafını aydınlattığı adam, kendi içini yansıtıyordu sanki. Karanlığın hakim olduğu hayatında bir ışığın olduğuna inanmak istiyordum sebepsizce. Sonra düşüncelerimin gittiği yer fazlası ile rahatsız bir ortama soktu beni. Kaşlarımı çatıp karşımdaki adama bakmaya devam ettim tekrardan ve
"Benim evimde ne işin var?" diye sordum. Sesim katı değildi.
Gördüğüm rüya zihnimde görünür bir yere ışık tuttuğunda irkildim. Bakışlarımı Odanın içinde korkuyla gezdirdiğimde Kenn'in ve benim aynı evde tek başımıza olduğumu idrak etmem çok uzun zaman almıştı. Kenn'in bana cevap vermesini beklemeden
"Niye geldin?"diye sordum. Sesim titremişti. Korkum ses tonuma yansımıştı.
"Konuşmak için..." dedi o hiçbir duyguyu barındırmayan ses tonuyla. Korktuğumu anlamış mıydı? Bakışlarımı ellerime indirirken rüyanın etkisinden çıkmaya çalıştım. Bilinçsizce elimi saçlarıma götürürken
"Rüyanda ne gördün?" diye sordu. Sorduğu soru beni afallatmıştı. Hangi ara beni düşünmeye başlamıştı bu adam? Hangi ara bana bunu soracak kadar yakın olmuştu?
"Niye geldin?" diye sordum.
Onun sorusunu duymazdan gelmek en mantıklısıydı. Ona onun gibilerden korktuğumu, kabuslarıma girdiklerini söylemeyecektim. Demir gibi parmaklar kolumu sıktığında düşüncelerimden sıyrıldım. Kafamı kaldırıp Kenn'e baktığımda gözlerinden ateşler çıktığını gördüm. Dişlerini sıkmış sinirli bir şekilde bana bakıyordu.
"Sana bir şey soruyorum..." diye tısladı. Bu verdiği tepki sabrımın sınırını zorladığında kolumun acısıyla kaşlarımı çattım. Öfkeli bakışlarımı onunkilerle birleştirdiğimde
"Niye beni bırakmıyorsun? Beni umursama, benimle ilgili bana bir şey sorma. İstemiyorum. " dedim.
Sesim sandığımdan daha güçlü sandığımdan daha kararlı çıkmıştı. Bu katı tavrım Kenn'in elini kolumda gevşetmesine sebep oldu. Bir dudağı alayla yukarı kıvrılırken eski alaycı ifadesine bürünmüştü yine.
"Seni umursadığımı nereden çıkardın?" Söylediği ile kafamı sağa yatırdım ve anlamaya çalıştım.
"O zaman bana soru sorma!"
Bir fısıltı eşliğinde söylediğim bu sözde acının en yoğun hali vardı. Ona korkularımı, yaşadığım hayal kırıklığını anlatamazdım. Annemin saçımı okşayışını, o güzel kokusunu anlatamazdım. Sonra o pis elin bacaklarıma dokunuşunu anlatamazdım. Beni anlamazdı ki... Onun eli de onlar kadar pisti çünkü...
"Güneş nerede?"
Daha sakin bir ses tonuyla sorduğu soru donup kalmama sebep oldu. Onu sormak için mi buradaydı? Bu tuhaf bir şekilde sinirlenmeme hatta daha da kötüsü gerilmeme sebep oldu. Kenn; Güneş ve Denny'i ayırmış üstelik adi bir şekilde iftira atmıştı. Bu sorduğu ile kafamı çevirip yatağımın başındaki gece lambasına uzandım. Işık odayı aydınlattığında gözlerimi bir iki kere kırpıştırıp Kenn'e döndüm. Onun yüzünü net bir şekilde görüp gerçek duygularını görmek istiyordum. Pişmanlığın bir kırıntısını arıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUMİYET
RomanceMasumiyet; bir genç kadının bedeninde değil yüreğinde yeşerdiğinde anlamlı oldu. Bir erkek masumiyeti o kadının gözlerine baktığında anladı. Değişmedi. Sadece gerçek benliğini bir kadının masumiyetinde buldu...