Çünkü Beni Sevdin -33-

8.9K 366 83
                                    

Birkaç anlamsız mırıltı döküldü dudaklarından. Gözlerini hafifçe aralarken saçlarında ve yanağında hissettiği ağırlık kaybolmuştu. Gözleri uyku mahmurluğuyla yarım bir şekilde açıldığında babasını görmeyi beklemiyordu. Mustafa Bey sıcacık bir gülümseyişle kızının başında duruyordu. Az önce yanağını ve saçını okşayan eli şimdi ise kolunun üzerindeydi "Hadi uyan kızım," dedi sevgi dolu bir sesle. "Gitmemiz gereken bir yer var." diye de ekledi. Deren anlamsızca babasının yüzüne bakarken elleriyle gözlerini ovuşturdu. Yatağında doğrularak duvar saatine baktı. Saat henüz sabahın yedisiydi ve eğer yanlış duymadıysa babası bir yere gideceklerini söylemişti. Ayılmak için çabalarken "Bu saatte nereye gideceğiz, baba!" diye sordu kendinden çıktığına emin olamadığı bir sesle. Sesinin kalınlığından henüz ayılamadığı anlaşılıyordu. Mustafa Bey kızının bu tatlı hallerine gülümseyerek "Gittiğimizde öğrenirsin, prenses. Şimdi hazırlan da çıkalım. Akşama misafirlerimiz var biliyorsun," diyerek biraz eğilip Deren'in şakağına bir öpücük kondurdu. Genç kız güçlü iç çekişinin ardından babasının odadan çıkışını izledi. Yatağından hızla çıkıp banyoya yöneldi. Şimdilik elini yüzünü yıkamanın mantıklı olabileceğini düşündü. Her nereye gideceklerse pek önemli bir yer olmamalıydı. Yoksa sabahın köründe ne işleri olabilirdi ki.

O sıralarda Sancar'ların evinde büyük bir koşuşturma vardı. Semra Hanım bir dakika yerinde durmuyor sürekli bir şeylerle uğraşıyordu. En sonunda yüksek sesle, kahvaltı masasında oturanlara bağırdı. "Kalkıp hazırlanmayı düşünmüyor musunuz? Sanki akşama beni istemeye gelecekler!" diye söylenirken, hala çayını yudumlayan küçük oğluna bakarak "Çocuğum baş çavuşun eşeğimi konuşuyor burada! Kalkıp giyinsene üstünü başını, yarım saat sonra çıkacağız sen hala keyifle çayını içiyorsun." diye yakındı. Barın yüzünü ekşiterek annesinin yüzüne baktı. "Allah'tan seni istemeye gelmiyorlar Semra Hatun, yoksa hepimizi duman ederdin," dedi keyifli bir sesle. Barkın ve Aydın Bey genç adamın söylediğine kıkırdarken, Semra Hanım güçlü bir nefes çekti içine. Aydın Bey bir an karısının yüzüne baktı sevgiyle. Ardından oğluna dönerek "Edepsizlik etme almayayım ayağımın altına. Anneni tek bir kişi isteyebilirdi, onu da yıllar önce ben yaptım zaten." derken sesinde gurur vardı. Aydın Bey'in sözleri üzerine Semra Hanım'ın yüzünde sıcacık bir gülümseyiş belirdi. Birbirlerine bakarken gözlerinde oluşan sevgi ışıltılarına oğulları da şahitlik ediyordu. Barkın yüreğinde hissettiği sıcaklıkla elindeki çay bardağını bırakıp kardeşine dönerek "Sana söylediğim şeyi aldın mı?" diye sordu. Barın kafasını sallayarak "Aldım tabi ki, ceketimin cebinde. Onu da mı alacağım yanıma." diye yanıtladı.

"Evet, aslanım. Hadi artık annem haklı bir an önce çıkmamız lazım."

"Heyecan mı bastı damat! Acelen ne?"

"Ben sana şimdi bir basacağım Barın, göreceksin günü. Laklak etmeyi bırak da yukarı çıkıp hazırlan."

"Tamam, be damat! Sinirlenme hemen. Ne acelemiz var anlamıyorum ki," diyerek ayağa kalktı Barın. Ağır adımlarla mutfak çıkışına doğru ilerlemişti ki abisinin sesi yankılandı mutfakta.

"Bak hala konuşuyor! Anne hadi sizde arabaya geçin, tek araba gidelim." diyerek annesine baktı genç adam. Hemen ardından babasına yönelerek "Senin araçla gitsek olur mu, baba?" diye sordu. Barkın'ın her 'baba' değişinde Aydın Bey'in gözlerinin içi parlıyordu. "Olur, oğlum neden olmasın? Biz geçelim sizde gelirsiniz." diyerek elindeki peçete ile dudaklarını temizleyerek ayağa kalktı. Her ikisi de hazır sayılırdı. Bir tek Barın Bey'in hazırlanması kalmıştı. Barkın'ın içinde hafif bir burukluk vardı. Bir yanı akşam için heyecandan patlayacakken, diğer bir yanı can çekişiyor gibiydi.

Sabahın erken saatleri olmasına rağmen güneş tam tepeden parlıyordu. Mustafa Bey arabayı kullanıyor, Sine Hanım ise yanında oturuyordu. Deren ve kardeşleri ise arkadaki yerlerindeydi. Alelacele bir kahvaltı yapmış hemen yola koyulmuşlardı. Genç kız hala bilmiyordu nereye gittiklerini. Kaç kez sormuş olsa da kimseden düzgün bir yanıt alamamıştı. Çok geçmeden arabanın döndüğü kavşağı gördüğünde gözleri irileşti. İstanbul'un hiçbir yerini bilmese bile burayı unutması mümkün değildi. Araba rampayı usulca tırmanırken etrafında bakındı. Dudağının içini ısırırken gözlerine biriken yaşları geri itelemeye çalışıyordu. Kısa bir süre sonra araba durduğunda genç kız "Neden geldik buraya?" diye sordu sessizce. Sessindeki o acılı tını arabanın içindeki herkesi titretmişti. "Sadece bir ziyaret," dedi Mustafa Bey. Oysa bir ziyaretten daha fazlasının olacağını biliyordu. Hep birlikte sessizce indirler arabadan. Mezarlığın girişine doğru ilerlerken, Aydın Bey'in arabası göründü. Onlarda aynı şekilde inip yanlarına geldiklerinde Deren hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Neler oluyor? Neden toplandık? Hem de bu gün!" diye adeta bağırırcasına konuştu. Barkın genç kızın gözlerine baktı bir süre. Belki de bunu yapmaması gerekiyordu ama bir kere kararını vermişti. Gece geç saatlerde kararını babasına açıklamış ve amcasına da söylemesini istemişti. Deren'i Mustafa Bey'den istemeden önce, rızasını alması gerektiği bir daha vardı. Her ne kadar aralarında olmasa da bunu yapacaktı. Hafızasının bir kısmı kaybolmuş olsa da, Dedesini ve Deren'in ona olan düşkünlüğünü çok iyi hatırlıyordu.

Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin