Gönderen: Barkın
"Şirkete gelmene gerek yok, saat 12:00'de hazır ol yeter bana. Sakın hastayım, kolum bacağım kırıldı numarası falan yapamayım deme, Deren. Kucağıma alırım, yine de götürürüm seni(!)"
Genç kız sabahın köründe canını sıkmak için programlanmış robotundan aldığı mesajı okurken nefesinin kesildiğini hissetti. Içindeki sıkıntı geçeceğinde daha da çoğalmış, yersiz korkularını yeniden gün yüzüne çıkarmıştı. Ufacık bir mucizeye ihtiyacı vardı genç kızın. Gitmesine engel olacak küçücük bir mucize. Yukarı taraf ile şu sıralar arasını pek sıcak tuttuğu söylenemezdi ama gönderilebilecek ufacık bir mucizeyi hak etmeyecek kadar da günahkar değildi. Saatine baktığında ölüm anına yalnızca dört saati kalmıştı. Madem ölecekti "Bari açbilaç ölmeyeyim." diye inlercesine konuşup hızla çıktı yatağından. Her sabah yaptığı gibi duş almak yerine "Ne de olsa, ölünce yıkayacaklar." diye söylenip seri hareketlerle çıktı odasından. Elini yüzünü dahi yıkamak gelmemişti içinden. Oflaya puflaya merdivenleri inerken, mutfaktan gelen kaçık çatal seslerini duyumsadı. Merdivenleri tüketip mutafağa girdiğinde, herkesin uyanmış olduğunu gördü.
"Her şey hazır mı, oğlum?"
Aydın Bey'in otoriter sesi genç adamın ofisine yayıldığında, Barkın bakışlarını önündeki dosyasından kaldırıp babasının gözlerinin içine baktı. Sanki ilk defa yurt dışına çıkıyormuş gibi davranıyordu. Yeniden bakışlarını dosyalara çevirmeden "Evet baba. Şu anlık bir sorun gözükmüyor. Deren'den başka." diyerek yanıtladığında, Aydın bey gülümseyerek baktı evladına. Deren'in uçak korkusu tüm ailenin bildiği bir şeydi. Oğluna uyarıcı bir tonla "Deren'e çok dikkat et, Barkın. Sen alışkınsın ama o kız alışkın değil. Sırf bu yüzden üniversiteyi bile İstanbul'da okudu." dediğinde Barkın yeniden bakışlarını babasına çevirdi. Bu kadar ciddi miydi bu kızın korkusu? Alt tarafı bir uçaktı işte bu kadar korkmaya ne gerek vardı anlamıyordu. Genç adamın bilmediği tek şey ise üniversiteyi neden İstanbul'da okumuş olmasıydı. Elindeki kalemi sakince bırakıp "Yirmi üç yaşında bir kızdan bahsediyorsun, baba. Ne var bunda bu kadar korkacak."
"O yirmi üç yaşında dediğin kızın kalbi hala çocuk, oğlum. Deren'in kalbindeki problem yüzünden uçak vb. Şeylerden uzak duruyor. Ani heyecan kalbinin ritmini bozup, beraberinde nefes darlığı getiriyor. Yıllardır bu sağlık sorunu ile karşı karşıya olduğundan, iyileştiğinde bile uçaklardan uzak tuttu kendisini."
Genç adam kalbinin sıkıştığını hissetti o an. Deren'in hislerini yersiz bir korku sanarkan, altında böyle bir sebep olabileceğini düşünmemişti. Sıkıntıyla doğruldu yerinde. Bakışları yeniden babası ile buluştuğunda iç çekişinin ardından "Ona dikkat edeceğim." dedi. Gerçekten başara bileceğini bilmiyordu ama deneyecekti. Aydın bey küçük bir tebessüm ile genç adamın gözlerinin içine baktı. Her zaman olduğu gibi bu konuda da oğluna olan güveni sonsuzdu. Ellerini deri koltuğun kolçağına koyarak ayağa kalktı. Sarsılmaz dik duruşuna rağmen, yumuşak yüzü ve gülümseyen gözleriyle "İyi yolculuklar, oğlum." dedi. Genç adam babasının bu sıcak yaklaşımına ne diyeceğini bilemedi. Uzun zaman olmuştu. Hem de oldukça uzun bir zaman. Çoğu kez Deren'in kendisine olan hislerini anlıyordu. Kolay değildi buz tutmuş bir yüreği yeniden sıcacık bir hale getirmek. Bakışlarının babası ile buluşturmadan, önündeki dosyalara çevirip neredeyse sessiz bir fısıltı ile "Teşekkürler, baba." dedi. Aydın bey ofisten çıkmadan önce oğlunun bir şeyler mırıldandığına şahit olasa da ne olduğunu anlayamadığı için duraksamadan ayrıldı oradan.
Deren elinin tersini dudaklarına yaslayıp, büyükçe esneyerek mutfağa girdi. Esnemenin etkisiyle yaşaran gözlerinina ardından önünde duran masaya baktı. Mutfağı dolduran çatal bıçak sesleri eşliğinde, bakışlarını ailesinin üzerinde dolaştırdı. Kendisi hariç herkes uyanmış ve bir hayli enerjik gözüküyordu. Kendisini henüz fark etmeyen ailesine bir kez daha baktıktan sonra masadaki boş yere doğru ilerledi. Evrenin genç kıza olan büyük bir şakasıydı ki, boş olan yer Tıflıgül Nine'nin yanıydı. Deren küçük bir burun kıvırma ile sandalyesini çekip oturuken, sessiz bir mırıldanmayla "Günaydın." dedi. Bedeni her ne kadar ayakta olsa da, beyni henüz uyanma işlevini gerçekleşmediğinden her an uyuyacakmış gibi bir hali vardı. Tıflıgül Nine gözlüklerinin üzerinden bakarak "Kız pasaklı(!) Gözündeki çapağı almadan mı, geldin sen?" diye konuştuğun da, genç kız bir eliyle gözlerini ovuşturdu. Evde olduğu zamanlarda, insan olduğunu unuttuğu doğruydu ama böyle de yüzüne vurulmazdı ki canım. O an da uyumak yerine ölmek en mantıklısı gibi gelmişti kendisine. Tıflıgül Nine tüm enerjisi ile güne çapaklı bir giriş yapmıştı. Görmemesi gereken her şeyi gören gözleri, görmesi gereken hiçbir şeyi görmüyordu. Yine de genç kız kendisini böyle seviyordu. Gözlerini devirerek "Nine ya, bir lokma bir şey yiyip gideceğim zaten." dediğin de bir eliyle de önündeki servis tabağını doldurmaya çalışıyordu. Tıflıgül Nine duruşunu hiç bozmadan güçlü bir iç çekiş ardından sözlerine yansıtarak "Ah ah.. Ben o sırık oğlanın yerinde olacaktım ki, sopayı eksik etmeyiverecektim kıçından. Kocasından önce kendi midesini düşünenden eş olmaz. Koş git uyandır kocanı. Zaten içgüveyisi gelmiş, parası yok mu bu oğlanın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romance☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...