"Utanmadan karşıma geçmiş, 'Sen karışma' diyor. Ulan benim torunum kaçırılıyormuş be, hayvan herif! Ne demek sen karışma. Karın kucağında çocuğuyla kapıma gelmiş, sen bir de karışma mı diyorsun?"
Barkın, uzun zaman sonra ilk defa Aydın Sancar karşısında kendisini ufacık ve savunmasız hissediyordu. Babasının sinirden deliye dönmüş hali, zihnini geçmişine sürüklerken sağlıklı bir şekilde düşünmekte güçlük çekiyordu. Oda böyle olsun istememişti. Dün gece Deren'in sarf ettiği her bir söz yüreğine birer ucu alevli ok gibi saplanmış içten içe yakmaya devam ediyordu. Ne demişti, "Kaybetme korkusuyla yaşamaktan yoruldum! Acaba bu gün ne olacak diye düşünmekten bıktım!" Deren, Alaz'ı alıp giderken, dur bile diyememişti. Gitmekte sonuna kadar haklı olduğunu düşünüyordu. Sabaha kadar gözünü kırpmamıştı. Deren'siz o yataklarının hiçbir anlamı yoktu. Bir mezar gibi soğuk hissettirmekten başka bir işe de yaramamıştı zaten. Ailesini riske atmak istememişti ama başından beri bu işte tek olmayı düşlese de, ne yazık ki artık bu konu tüm sevdiklerini içine çekmişti.
"Böyle olsun istemedim," dedi. Sesi bir fısıltı gibi çıkmasına rağmen duyulmayacak kadar değildi. Aydın Bey, sinirlerine hakim olmakta güçlük geçiyordu. İstediği oğlunun karşısında savunmasız bir şekilde durması değildi. Onun böylesi bitkin hali geçmişinin tozlu raflarını üfleyerek etrafa saçıyordu.
"Deren kapıma gelmese hala bilmiyor olacaktık. Korumaları etrafımıza yerleştirdiğin ilk gün! Sana sordum ve sen bana sadece tedbir dedin!"
"Sadece tedbir amaçlıydı, baba! Böyle olacağını bilemezdim. Ne olduysa o kahrolası doktorumu aramaya başladıktan sonra oldu. Bundan gerisi zaten senin de öğrendiğin gibi."
"Ne demek doktordan sonra oldu? Bunu bilmiyordum."
"Ben ne zaman ki, kendi kendimi sorgulayıp bir şeyleri araştırmaya başladım, işte o zaman bilinmezlik beni içine çekti. Evlendikten sonra da tamamen işler rayından çıktı."
Aynı odanın içinde bulunan Mustafa Bey ile Numan Bey sessizce baba oğulun konuşmasını dinliyordu. Mustafa Bey aklında bir takım çıkarımlar yapmaya çalışırken bir abi olarak gördüğü Aydın Bey ile damadının arasına girmek istemiyordu. Her ne kadar bu durum onunda canını sıkıyor olsa da şimdilik sessiz kalmak zorunda olduğunu hissediyordu. Bu iş kızını ve torununu ilgilendiriyor bile olsa çözecek olan tek kişinin Barkın olduğunu biliyordu.
Barkın'ın açıklaması üzerine Aydın Bey sessizliği büründü. Bir yerlerde bir şeylerin ters gittiğine emindi ama bir türlü doğru yolu bulup, o tersliği düzlüğe çeviremiyordu. Tek kaşını kaldırıp bir elini çenesiyle ovalamaya başladığında, Barkın'ın keskin bakışları da babasını inceliyordu. Bir şeyler düşündüğü öylesine ortadaydı ki, babasından duyacaklarına çoktan kulak kabartmaya başlamıştı. Çok geçmeden Aydın Bey, oğluna miras bıraktığı kısık ve puslu bakışlarıyla Barkın'a bakarak "Efsun'la konuştun mu?" diye sordu. Barkın, babasına boş gözlerle bakmaya başladı. "Efsun?" diye imalı bir tonlamayla sordu.
"Esila'nın annesi Efsun, senin tedavi aldığın dönemde kliniğin sahibiydi. Haliyle senin doktorun da onun ortağıydı."
Barkın'ın duyduklarından hiç hoşlanmadığı, çenesinde oynayan kaslardan anlaşılıyordu. "Konuşmadım," dedi düz bir sesle. 'Konuşmadın çünkü bilmiyordun! Seni gerizekalı!" diye ekledi iç sesi.
"Onunla bir konuş illa ki bir şeyler biliyordur," dedi Aydın Bey. "Türkiye de olduğunu duymuştum."
Numan Bey ile Mustafa Bey arasında küçük bir bakışma geçti. İkisinin de içinde anlamsız bir sıkıntı oluştuğu belliydi. Barkın, bir anda ayaklanıp "Karımı görmek istiyorum," dedi. Çalışma odasının kapısına doğru ilerlerken "Gelinimi ve torunumu alıp gitmeyi düşünüyorsan aklından bile geçirme!" diyerek arkasından seslenen babasını duymazdan geldi. Oda biliyordu ki, karısını ve oğlunu almadan bu evden çıkmasına imkan yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Roman d'amour☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...