Günler kum saatinin içindeki kum taneleri gibi akıp gidiyordu. Baba Numan ki, Deren'in Numan Amca diye tanıdığı adam olaya el atmış, Barkın'ların tamamen çekilmelerini istemişti. Oysa karşı taraftakiler her kimse elbette bunu bilmeyecekti. Barkın'lar da boş durmuyor yine ellerinden geldiğince aramalarına devam ediyorlardı. Aradan geçen zaman boyunca pek de elle tutulur bir şeylerle karşılaşmamışlardı. Baba Numan, en güvendiği beş adamını Barkın ve arkadaşlarının hizmetine vermişti. Bunların yanındaysa sayamadıkları kadar adam vardı. Deren şimdilik sadece bu beş kişinin adını biliyordu. Onu Baba Numan'ın evine götüren adamın adını bile yeni öğrenmişti. Seçkin denilen adam artık hep onlarla olacaktı. Deren bu hayata nasıl alışacağını bilmiyordu. Buralara kadar nasıl geldiğini bilmediği de aşikardı.
Gün geçtikçe evlilikleri de boyut değiştiriyordu. Birlikte edilen kahvaltılar, birlikte hazırlanan sofralar ve gün sonunda tek beden olup uykuya dalışlar daha bir güzelleşiyordu. Tüm bu güzelliklerin içerisine kara bulut gibi çöken şeylerde vardı elbette. Durdurulan inşaata hala bir çözüm bulamamışlardı. Atahan, Amerika'da çalışmak istediğini söyleyip oraya yerleşmişti. Ellerinde olan bilgilerle ne kadar uğraşsalar da bir yere gelemiyorlardı. Birileri tarafından tüm yollar kapatılmıştı. Sıkıntıyla iç çekti Deren. Havalar yavaş yavaş soğuyordu, kış mevsimi şiddetli yağmurlarıyla göstermişti ilk yüzünü. Barkın'ın ön bahçenin köşesine koyduğu sallanan koltukta otururken, yağmur çiseliyordu. Bahçenin etrafını saran adamlara baktı göz ucuyla. Hepsi bir köşede etraflarına bakınıyordu. Deren, elindeki fincana baktı. Ardından aklına gelen fikirle ayağa kalktı. Biraz uzağında olan Seçkin'e seslenerek yanına çağırdı. Yaşça kendinden büyük olmasına rağmen Seçkin abi demesini istememişti. Deren onun patronu sayılırdı ve abi demesi ona göre doğru değildi. Gerçi adıyla hitap ediyor olması da ayrı bir mevzuydu. Seçkin ne yaparsa yapsın bir türlü Deren'i resmiyete ikna edememişti. En sonunda Barkın'la konuştuğunda onun kahkahasıyla karşılaşmış suratının ortasına geçirmek istemişti.
"Ben içeri giriyorum, geri geldiğimde tüm adamlar toplanmış olsun," dedi Deren arkasını dönüp giderken. Seçkin önce ne olduğunu anlamasa da sesini çıkarmamıştı. Dakikalar sonra Deren elinde büyük bir tepsiyle dönmüştü. İçinde adamların sayısı kadar çay ve ikramlıklar vardı. Seçkin'in dudakları hafifçe yana doğru kıvrıldı. Deren, teker teker çayları korumalara verdi. Tepsinin içindeki ikramlıkları sallanan koltuğun sehpasına bırakarak "Hepsi bitecek!" deyip gülümsedi. İçlerinden isminin Oğuz olduğunu bildiği adam, kurabiye dolu ağzıyla "Peki, Efendim." dedi. Deren, önce gülümseyip ardından gözlerini kısarak "Efendiler kovalasın seni, Oğuz! Kaç gün oldu bir öğretemedim sana 'efendim' dememeyi," diye yakıntı.
"Ama, Efendim,"
"Ağzının ortasına geçireceğim şimdi terliği Oğuz!" Deren'in kurduğu cümle üzerine Oğuz kafasını eğerken, diğerleri gülmeye başlamıştı. Bu sırada demir kapının çıkardığı sese yöneldi Deren. Barkın ağır ağır Deren'e doğru yürüyordu. Birkaç uzun adımda kızın yanına gelip, onu belinden destek alarak kendine çekti. "Hoş geldin, bir tanem." Dudaklarını şakağına dayayıp kokusunu içine çekerek öptü. "Hoş buldum, miniğim. Ne yapıyorsun bakayım dışarda hasta olacaksın."
"Seçkin'lere çay ve kurabiye getirdim."
Barkın göz ucuyla kafalarını önlerine eğmiş olan adamlara baktı. Yeniden Deren'e dönerek "Ee, bana kaldı mı bari?" diye sordu.
"Biraz daha var."
Deren, Barkın'ın bacaklarının arasındaki yerini alıp sırtını, adamın göğsüne yasladı. Sehpanın üzerinde duran tepsiyi kucağına çekerek rahatça oturdu. Barkın kızı karnının üzerinden sıkıca sarmış çenesini omuzuna yaslamıştı. "Barkın," dedi Deren çayından küçük bir yudum alarak. "Korumalar artık hep bizimle mi olacak?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romance☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...