Bir hafta sonra...
Yatağının üzerinde oturur vaziyette duran genç kız, öylece boş gözlerle karşısındaki duvara bakıyordu. Mavi gözlerinin beyaz çevresi kızarmıştı. Son birkaç gündür durmadan ağlıyor, sayısız dualar bırakıyordu gökyüzüne. İçindeki korku, tüm hücrelerini ele alıp, her geçen saatte daha da çoğalıyordu. Gözleri yeniden ıslanmaya başladığında, sıkıca kapattı göz kapaklarını. Ağlamaktan yorulmamış gibiydi.
Evin kalabalık olduğunu biliyor, bu yüzden odasından çıkmıyordu. Amcaları, halaları ve birkaç akrabalarının hepsi gelmişti. Niyeydi bu kalabalık? Her sene oluyordu işte. Bir serumda ayağa kalkıveriyordu büyükbabası. Şimdi nereden çıkmıştı bu tantana. Kaç saattir burada tek başına oturduğunu bilmiyordu. Mesela kaç dua ettiğini de saymamıştı. Babasının şuan da dönüş yolunda olduğunu hatırladı. Hiç yoktan onu da işinden etmişlerdi. Sinirlendi kendi kendisine, onun dedesine hiçbir şey olmayacaktı. Olamazdı. Çünkü... çünkü "Ben daha çok küçüğüm." diye geçirdi içinden.
Birkaç dakika sonra odasının kapısı açıldı. Kapalı gözlerini aralayarak içeriye girenin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kapı ile oda arasındaki kısa koridoru geçerek yatağın ucuna gelen genç adam, koyulaşmış gözlerle baktı yatağın üzerindeki genç kıza.Deren'in buğulu bakışları, Barkın'ın yüzünde oyalandı bir süre. İkisi de bir şey söylemiyor, öylece birbirlerinin gözlerine bakıyordu. Çok geçmeden Barkın hafifçe boğazını temizleyerek "Bize gitmemiz gerekiyormuş." dedi. Deren "Neden?" diye sorabilmişti sadece. Yorgun, acı dolu bir ses çıkmıştı genç kızdan. Barkın o an da yüreğinin ezildiğini hissetti. Kulaklarına her zaman neşeyle çalınan ses tonu, yerini hiçbir zaman böylesine acı dolu bir tınıya bırakmamıştı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu genç adam, yaşı gereği kendisi de bu durumdan bir şey anlamamış olsa da istenilene uymak zorunda olduğunu hissediyordu. O da istemiyordu büyükbabalarına bir şey olmasını. Lakin yaşamaları gereken neyse onu yaşayacaklarını hissediyordu. Çaresizlik kokan ses tonuyla "Annem, gitmemiz gerektiğini söyledi Deren. Hem ufaklıkları da götürmeliymişiz. Üzerini değiştirmeyeceksen çıkalım." diyerek genç kızın kızarmış gözlerine baktı.
Deren ne yapacağını bilmiyordu. İçinden bir ses gitmemesi gerektiğini söylerken, diğer bir ses bütün bu olanlardan kaçıp, geri döndüğünde her şeyin eskiye döneceğine inanmasını söylüyordu. Oysa henüz büyümemiş yüreği, muhtaç olduğu adamın yanında olmak istiyordu. Aşağıya inmek ve büyükbabasının dibinden ayrılmamak. Yüreği istese ayakları izin vermiyordu. Deren birkaç saniye sessizce bekledikten sonra Barkın'ın gözlerinin içine bakarak "Biz burada yokken..." küçük bir hıçkırık düştü dudaklarından. Cümlesini tamamlayamadan gözyaşları buluştu yanaklarıyla. Sanki devamını onlar getirmek istiyormuş gibiydi. Tane tane akan damlaları gören genç adam usulca yaklaştı yatağın yanına. Boş kısmına yanlamasına oturup Deren'in başını avuçlarının arasına alıp göğsüne yasladı. Genç adamın elleri, Deren'in saçlarını okşamaya başladığın da genç kız kendini daha fazla tutamayarak yeniden ağlamaya başladı. Hıçkırıkları bir kurşun gibi delerken sessizliği, genç adam söyleyecek tek bir sözcük bile bilmiyordu. Zor da olsa kendini toparlayarak "Yapma böyle minik. Bak hasta olacaksın sonra. Hadi kalk bize gidelim, hem ufaklıklara da yazık. Onlarında buradan uzaklaşmaları lazım." diyerek genç kızın kafasını tekrar avuçlarının içine alarak ayırdı göğsünden. Deren kapalı olan yaşlı gözlerini açarak Barkın'ın gözlerinin içine baktı. Pes etmişlikle başını aşağı yukarı olumlu anlamda salladı. Barkın genç kızın başını dudaklarına yaklaştırarak, alnından öpüp ayağa kalktı.
Genç kız kendisini o kadar bitkin hissediyordu ki, bacakları bedenini taşıyamıyordu. Yorgun adımlarıyla son merdiveni bitirdiğinde yönünü büyük salona doğru çevirdi. Narin adımlarla yaklaştığında, bir çok kişi salondaydı. Salonun bir köşesine konulmuş hastane yatağına kaydı bakışları. Büyükbabası bembeyaz bir yüzle, gözleri kapalı bir şekilde öylece yatıyordu. Salonun içine doğru adım atacakken amcasını gördü. Avuçlarının arasında kuran, dudaklarında hafif bir tını vardı. Sinirlense mi gülse mi bilmiyordu. Kuran ölecek olan insan için okunurdu. Büyükbabası ölmeyecekti ki. Hızla arkasını döndüğün de Barkın'ın da arkasında olduğunu fark etti. Barkın elini uzatıp genç kızın kolunu tutmak isterken, Deren hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi. Genç kız kendi duygu ve düşünceleriyle savaş veriyordu. Kalbi cam kırıklarıyla doluyken, aklı umut tanelerine ev sahipliği yapıyordu. Bir dua daha savurdu içinden sessizliğe ve bir umut tomurcuğu daha gönderdi aklının derinliklerine. Kapıyı açıp kendisini dışarının sıcağına bıraktığında gözlerinin yandığını hissetti. O kadar uykusuz kalmıştı ki, cesaret edip aynaya bile bakmamıştı. Korkuyordu kendi yüzünden. Korkuyordu aynadaki yansımasından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romance☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...