Kulaklarına çalınan alarm sesi ile birlikte ilk kez bir gülüş yerleşmişti genç kızın yüzüne. Günler sonra huzurla uyuyup, tarifsiz bir mutlulukla açmıştı gözlerini. Sırık'ı gelmişti! Gülümsemesine engel olamıyordu. Eğer kendini görebilseydi, bu gülümseyişin ne kadar yakıştığını da görebilirdi. Kollarını yatağına başlığına doğru kaldırıp, esnedikten sonra mutluluğu ciğerlerine dolan hava ile biraz daha artmış gibiydi. Kendisine bir söz vermişti. Barkın'la inatlaşmayacak, olabildiğince yakın davranmaya çalışacaktı. Genç adamın ayarlarıyla oynamaması şartıyla tabi ki. Artık ondan uzak durabileceğini sanmıyordu. Kalbinin tam ortasına yerleşen mutluluğunu da alarak hızla ayrıldı yatağından. Banyoya doğru yönelmeden önce boy aynasının karşısına geçerek kendini seyir etti. Yıllardır farkına varamadığını güzelliğini yeni fark ediyor gibiydi. Daha önce hiç kendisini böylesine incelememişti. Bir eliyle boynundaki zincire dokundu. Beyaz taşlarla bezenmiş gonca yaprakları, beraberinde üç küçük kalbe bağlanıyordu. Onların hemen altında ise yine taşlarla çevrelenmiş halkanın, iç boşluğunda genç kızın göz rengine ait büyük bir taş bulunuyordu. Genç kız kolyeyi avucunun içinde tutmaya devam ederken, Barkın'ın kolyeyi boynuna takıp dudaklarını değdirerek söylediği cümleleri anımsadıkça yanakları al al olmuştu. Yüzündeki gülümseyişi solmadan hızla banyoya yöneldi, şirkete olabildiğince erken gitmek istiyordu.
Saatler sonra hazırlığını bir kaç makyaj malzemesiyle tamamlayan genç kız küçük koltuğuna oturarak ayakkabılarını giydi. Topuklu ayakkabısının bileğini saran ince kemeri oldukça şık duruyordu. Siyah pileli deri eteği ve kot gömleğiyle birlikte ayakkabıları biri uyum içindeydi. Makyaj masasının üzerindeki telefonu bir eline alıp, diğer eline de çantasını alarak ayrıldı odadan. Yüzündeki tatlı sırıtış henüz etkisini göstermeye devam ediyordu. Aşağı kata inip adımlarını mutfağa doğru attığında bir aile klasiği olarak yine herkes kahvaltı masasının etrafındaydı. Genç kız Mustafa Beyin yanağına bir öpücük kondurup neşeli bir sesle "Günaydın." diye şakıdı. Ardından annesine yönelip onun yanağına daha derin bir öpücük bırakarak masadaki boş yere geçti. Masanın etrafında bir tek Tıflıgül nine eksikti. Deren meraklı bakışlarıyla "Tıflıgül Ninem nerede?" diye sordu. Olmamasının daha iyi olacağını düşünse de yaşlı kadına olan sevgisi merak ettirmişti. Sine Hanım elinde tuttuğu fincanından bir yudum alarak "Uyuyor kızım, erkenden uyandırmayalım dedik." diye konuştuğun da içinde bir rahatlama hissetti. Masanın etrafından eksilen her bir kişi için aynı korkuyu yaşıyordu.
Genç kız kahvaltısına hızla devam ederken, aklındaki düşünceleri ile kendi kendine güldüğünün farkında bile değildi. Derin gözleri şaşkınlıkla açılmış kaşları havada bir şekilde ablasına bakarak "Abla... iyi misin?" diye sordu. Genç kız kardeşinin sesi ile düşüncelerinden sıyırılırken "Hı? Şey.. İyiyim tabi." diyerek yanıtladığı sırada telefonuna gelen mesaj sesi ile masanın üzerinde duran telefonunu eline aldı. Gelen mesajı gülümseyerek okuduktan sonra "Hazır mısın, Barkın gelmiş?" dedi. Derin ağzına bir lokma daha atarak olumlu anlamda kafasını sallayarak ayağa kalktı. Hemen ardından Deren'de ayaklandığın da Kudret Hanım genç kıza bakarak sesli bir şekilde "Tövbe estağfurullah," dedi. Bunu neden söylediğini anlayan Deren daha çok güldü. Ne yapsın içindeki mutluluğunu bir türlü bastıramıyordu. Mustafa Bey ile Sine Hanım hiç seslerini çıkarmamışlardı ki, bu da onlarında genç kızın yeniden gülümsüyor olmasına sevindikleri anlamına geliyordu.
Deren kardeşi ile birlikte kendisini dışarı attığında Genç adam demir kapının ardında bekliyordu onları. Garip bir heyecan sardı genç kızı. Diğer bir kapıyıda aşıp, bakışlarının odağına genç adam iliştiğinde kalbi çenesinin altında atıyordu. Bir insanın gökyüzü mavisi tonundaki takım elbise içerisinde ne kadar can alıcı bir yakışıklılığa sahip olabileceğini düşündü. Sonra da o insanın bir tek kendisine ait olduğunu. Hala inanamıyor olsa da, hayallerinin merkezi çok yakınında duruyordu. Derin arabanın diğer tarafına geçerken, genç kız kendinden hiç beklenmeyecek bir tavırla parmak uçlarında yükselip genç adamın yanağına bir öpücük kondurarak dudaklarını henüz geri çekmemişken "Günaydın.." dedi. Kendisini bir kaç adım geriye çektiğinde ise Barkın'ın parlayan gözleriyle karşılaştı. Yanakları yeniden kızarırken, nefesleride düzensizleşmişti. Derin bu ikilinin birbirlerine bakışlarını görerek "Şirkete gitsek de, orada devam etseniz." diye sahte bir bıkkınlık ile konuştu. Deren kardeşinin dudaklarından dökülen sözleri duyduğunda, küçükken annesinin attığı terliklerin neden isabet etmediğini düşünmeye başlamıştı. Genç adama küçük bir öpücük atarak aracın sağ tarafına geçti. Kapısını açacağı sırada Barın araçtan inince "Sen de mi?" diye bir soru çıktı ağzından. Barın omuzlarını silkerek "Abim bir şeyler karıştırıyor ama bilmiyorum." dedi. Genç kız Barkın'a soru dolu bakışlar gönderirken "Bu sefer ne planlıyorsunuz, sırık bey." diye tatlı bir şekilde gülümsedi. Barkın aracın kapısını açarak "Hiçbir şey, minik. Sadece bu gün öğleden sonra gideceğiz şirkete." deyip kendini şoför koltuğuna bıraktı. Dördüde arabadaki yerlerini aldığında artık gitmek için hazırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Roman d'amour☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...