Yüzüne yayılan gülümseyişiyle kollarını geriye doğru atıp vücudunu gerdi. Göğsündeki tatlı ağırlığı, geceliğinin müsaade ettiği kadar göğsüne batan tüylerin kime ait olduğunu çok iyi biliyordu. Beline sarılmış olan güçlü kollar bedenini biraz daha çekiştirince gülümsedi. Gözleri tamamen açıldığında bir elini göğsüne yaslanmış olan Barkın'ın saçlarının arasına daldırdı. Gece oğlu ve kocasıyla öylesine huzurlu ve soluksuz bir şekilde uyumuştu ki, kendini oldukça dinç hissediyordu. Barkın'la yattığı pozisyonu bir kez daha inceledi. Barkın, bir kolunu altından geçirmiş diğerini ise göbeğinin üzerinden atmıştı. Neredeyse birbirlerine kenetlenmişlerdi. Başı ise iki göğsünün arasındaydı. Gözleri korkuyla büyürken "Alaz!" diye var gücüyle çığlık attı. Yatakta debelenip Barkın'ı ittirdiğinde oda gözlerini açmıştı. "Barkın, ezdik Barkın! Bebeğimizi ezdik!"
Hızla yataktan çıkıp etrafına bakmaya başladı. Korkuyla gözleri yaşarırken, telaşla Barkın'da ayaklanmıştı. İnce yorganını kaldırıp altına bakarken kendi kendine söyleniyordu. "Allah'ım biliyordum böyle olacağını. Ezdik işte! Oğlumuzu ezdik! Bizim neyimize çocuğu aramıza alıp yatmak." Barkın iki eliyle yüzünü ovalarken "Kızım, bir sakin ol! Ezsek burada olurdu herhalde!" dedi telaşla. Deren sinirle yastıkları kaldırıp yere attı. "Yok, işte yok! Kuş olup uçmadı ya bu çocuk! Hepsi senin yüzünden, almasaydın çocuğu kucağına böyle olmayacaktı! Hadi aldın ne diye sarılıyorsun be adam, bebeğimizi ezdik senin yüzünden!" Bir umut yere eğilip yatağın altına baktı. Barkın, sinirle "Saçmalamayı kes be kadın!" diye gürledi. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da onunda yüreği sıkışıyordu. Nereye gitmişti bu çocuk? Aklı kendi kendine sorular yöneltirken, kısılan gözlerinin adından cevap gecikmemişti.
"Giyin şu sabahlığını aşağıya bir bakalım. Annem falan gelmiştir belki!"
"Annemizin ne işi var yatak odamızda!"
"Çocuk ağlamışsa gelip almıştır işte. Hadi giyin şu üstünü."
"Ya sen ne kadar sakinsin be adam! Bizim burada çocuğumuz ezilmiş adamın sesi çıkmıyor."
"Deren, kes artık saçmalamayı giyin üstünü."
Deren, gözlerini devirip sinirle sabahlığını üzerine geçirdi. Barkın'ın sakinliğini anlayamıyordu. Alaz için aklı çıkan adamın şimdi sesi çıkmıyordu. En çok da buna deliriyordu. Sabahlığının kuşağını hızla bağlayıp kocasının peşine takıldı. Onun yavaş attığı adımlarındansa kendi adımlarını biraz daha hızlandırdı. Koşar adımlarla alt kata inip salona geçti. Fakat içeride hiç kimse yoktu. Arkasına dönüp kollarını sallayarak "Yok işte! Kimse yok!" diye bağırdı. Ancak Barkın'ı da görememişti. Koridora çıktığında Barkın kapıyı açmış önünde duruyordu. "Barkın, sana inanmakta güçlük çekiyorum. Oğlumuz yok be adam! Sen burada ne yapıyorsun."
"Buraya gel, Deren."
Ciğerlerine güçlü bir nefes çekip, Barkın'ın söylediğini yaptı. Birkaç adımda yanına ulaştığında bakışlarını takip ederek nereye baktığını çözmeye çalıştı. Minik oğlu Alaz, sırtı göğsüne yaslanmış bir şekilde Sertaç'ın kucağında duruyordu. Sertaç, Alaz'ı bir aşağı bir yukarı sallarken, Oğuz'da tam karşısına geçmiş elindeki pelüş ayıcığı Alaz'a doğru garip hareketlerle göstermeye çalışıyordu. Alaz'ın çıkardığı garip sesler hoşlarına gitmiş olacaktı ki, diğer korumalar da yanlarında duruyordu. Deren, hızla dışarı çıkarken Barkın'a söylenmeyi de unutmamıştı. "Sen adi! Biliyordun değil mi?"
Barkın, karısının arkasından ilerlerken gülümsedi. "Sadece unutmuşum," dedi masumca. Deren, olduğu yerde durup anlamsızca Barkın'a baktı. "Ne demek unutmuşum?"
"Unutmuşum işte hatun. Sabah Alaz'ın hiç keyfi yoktu dolaptaki mamasını bile vermeye çalıştım ama işe yaramadı. Benimde aklıma Oğuz gelince götürüp ona verdim. Sonra da geri dönüp uyudum işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Roman d'amour☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...