Hiçbir şey olduğu gibi kalmıyordu bu hayatta. Zaman su gibi akıp gitmesi artık mecazi anlamdan çıkıp gerçeklik taşımaya başlıyordu. Yelkovanın geride bıraktığı birçok dakikanın bile bir anlamı vardı. Belki de onlar bile geçmiş sayılabilirdi. İyi ya da kötü, bazen acı bazense tatlı. Bir şekilde ardında bırakır insan bazı şeyleri. Peki ya ardında neyi bıraktığını bile bilmeyen birisi, ne yapmalıydı? İki hafta çoktan geride bırakılmıştı. Girilen toplantılar, düğün hakkında yapılan konuşmalarda bu iki haftanın içerisinde büyük bir rol almıştı. Durdurulan inşaatın sırrını hala çözememiş olmakta ayrı bir yüktü omuzlarında. Her fırsatını bulduklarında bir araya gelip çeşitli fikirler sunsalar da birbirlerine hiçbirinden elle tutulur bir sonuç alamamışlardı. Bir de yerin dibine girmiş olan doktorumuz vardı ki, neredeyse onu tamamen unutmuştu. Düğün tarihi yaklaştıkça bir arpa boyu kadar bile yol alamamış olmak canını sıkıyordu. Geçirdikleri günlerin koşuşturmasından Deren ile doğru düzgün görüşememişlerdi. Şimdi ise öğlen yemeğini birlikte yemeğe karar vermiş, soluğu bir restoranda almışlardı. Tabi eğer Deren lavabodan dönmeyi başarabilirse, yemeklerini yiyeceklerdi.
"Barkın, oğlum nasılsın?"
Genç adam duyduğu sesle bakışlarını oturduğu yerden hafifçe yukarı kaldırdı. Kahverengi saçları, küçük siyah gözleri ve tamamıyla kızına aktarmış olduğu yüz hatları ile gülümsüyordu genç kadın. Uzun zaman olmuştu görmeyeli. Biraz da yaşlanmıştı sanki. Hızla ayağa kalkarak gülümsedi Barkın. "İyiyim Efsun Teyze, sen nasılsın?" diyerek sarıldı. Efsun'un gözlerini görebilseydi yanlış yaptığını anlayabilirdi. Genç kadın kendini geri çekerek "İyiyim, çocuğum. Nişanlandığını öğrendim hem de Deren ile. Ne kadar sevindim bilemezsin, tebrik ederim." diye şakıdı. Sesindeki tını biraz farklıydı sanki. Ya da Barkın'a öyle gelmişti. Ne de olsa sarsılmaz duruşuyla karşısında duran kadın Esila'nın annesiydi. "Teşekkürler Efsun Teyze. Vaktin varsa bize katılmanı isterim. Deren lavabodan döner birazdan."
"Ah, teşekkürler. Size afiyet olsun canım. Ama gitmem lazım. Deren'e selam söyle olur mu?"
"Peki, söylerim tabi." dedi genç adam yeniden karşısındaki kadına sarılmak için atılırken. Kızını sevmiyor olabilirdi ama annesinin hiçbir suçu yoktu. Küçük kucaklaşmanın etkisiyle Efsun'un siyah gözlerindeki pırıltılar yerini cansız renklere bıraktı. Genç adamdan ayrıldığında yüzüne bir gülümseme ekleyip "Görüşürüz," diyerek çıkışa doğru ilerledi. Hiçbir şey planladığı gibi gitmemişti.
Genç kız lavabondan çıktığında dalgınca, Barkın'ın bulunduğu masaya ilerliyordu. Saçının gözlerinin önüne düşen bir tutamı geri çekerken, adamın bir kadına sarılışını gördü. Mavi gözleri koyulaşıp kısılırken, kadın kollarını çözüp çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştı. Sadece arkasından görebildiği bu kadın da kimdi? Topuklarını yere biraz daha sert basarak masaya doğru yaklaştı. Genç adam henüz kalmış olduğu sandalyesine oturmamışken, Deren'in kısık bakışlarıyla karşılaştı. Genç kız kısmen burnundan soluyarak "O kadın kimdi?" diye sordu. Genç adam karşısındaki kızın takınmış olduğu tavrından keyif aldığını belli edercesine dudaklarını kıvırdı. "Eski bir hayranım," derken bariz bir şekilde gülümsüyordu. Ancak Deren az öncekinden daha fazla sinirlenmiş olacak ki, tek kaşını havaya kaldırdı. "Hayranın öyle mi? Bölmeseydim ben. Yemeğini onunla yiyebilirdin," diyerek masanın üzerinde duran çantasını eline aldı. Gitmeye niyetlenirken bileğinden sıkıca tutan ele kaydı bakışları. Bakışları usulca kolundan yukarı doğru çıktığında adamın gülümseyen yüzü solmamıştı. "Sadece şakaydı, miniğim." dedi. "Efsun Teyzeydi gördüğün kadın," diyerek ekledi. Deren "Efsun teyze mi?" diye şaşkınlıkla sordu. Barkın cevap vermek yerine kafasını sallamakla yetindi.
Yemeklerinin ardından söyledikleri tatlı ve kahve eşliğinde sohbetlerine devam ettiler. Düğün hazırlıklarından başlayan konuşma dönüp dolaşıp yeniden Efsun'a gelmişti. Deren'in içi bir türlü rahat etmiyor, kafasında dönüp duran düşüncelere engel olamıyordu. "Sen ne düşünüyorsun bilmiyorum ama ben Esila'ya güvenmediğim kadar annesine de güvenmiyorum. Garip ama yıllar bana onlardan uzak durmayı öğretti." dedi genç kız kahvesinden bir yudum alarak. Barkın dinlemeyi tercih etse de ara sıra yorum yapmak zorunda kalıyordu. Kendisi de oldukça uzak kalmıştı. İstanbul'da neler olup bittiğinden habersizdi. "Ön yargılı davranmanı istemem sevgilim, sonuçta Efsun teyzenin hiçbir suçu yok." diyerek parmaklarını masanın üzerinde tıkırdatmaya başladı. Deren bıkkınlıkla iç çekip "Neyse kapatalım mı bu konuyu artık ikisinden de bahsetmek istemiyorum." Diyerek Barkın'ın gözlerinin içine baktı. Adam kızın gözlerinin içindeki sönük ışıltıları gördüğünde daha fazla üstelememesi gerektiğini anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romantizm☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...