Derin'in konuşmasının ardından dakikalar geçmişti. Kahvaltı masasının etrafında bulunan herkeste sinir bozucu bir sessizlik vardı. Genç kız sıkıntıyla nefes alıp veriyor, yine de kimsenin dikkatini çekmiyordu. Mustafa Bey küçük kızının konuşması boyunca sözünü kesmeden dinlemiş ve bitirdiğinde ise hiçbir yorum yapmamıştı. Derin babasının cevabını az çok biliyordu. Asıl bomba annesinde patlayacaktı ki, Sine Hanım'dan çıt çıkmıyordu. Sanki normal bir şey söylemiş gibi yorum dahi yapmadan kahvaltısına devam ediyordu. Devrim, zaten kendi derdiyle uğraşıyordu. İlsu'nun tam dibinde oturuyor olması da hiçbir şeyle ilgilenmiyor oluşunun büyük sebeplerindendi. Derin'in sinirleri patlama evresine geçtiğinde masadakilerin umursamaz hallerine tek tek göz gezdirerek "Biriniz bir şey söyleyebilir mi artık?" dedi biraz yüksekçe bir sesle. Sine Hanım kızının sesini duymasıyla elindeki çatalını sertçe masaya bıraktı. Çatalın çıkardığı sesle irkilen Devrim, Deren ve İlsu öylece Sine Hanım'a bakmaya başladı. Mustafa Bey'de elindeki çay bardağını bıraktığında herkes tam olarak Sine Hanım'ın ne diyeceğini merak ediyordu. Genç kadının gözlerinde belli belirsiz karmaşık duyguları anımsatan ışıklar vardı. Boş gözlerle Derin'e bakarak "Ne söylememizi bekliyorsun kızım? Bir sabah uyanıyorum ve kızımın aynı günün akşamında yurt dışına çıkacağını öğreniyorum. Sen kararını tek başına verip, tek başına onaylamışsın zaten. Şimdi ne söylememizi bekliyorsun?" diyerek bakışlarını yeniden tabağına çevirdi. Derin güçlü bir nefes çekerek "Ben tek başıma karar vermedim! Babamla konuştum onun haberi vardı. Senin böyle bir tepki vereceğini bildiğimden bugün öğrendin hepsi bu! Neden birazcık olsun beni düşünmüyorsun. Alt tarafı iki bilemedin üç sene burada olmayacağım." deyip annesine bakmaya devam etti.
"Seni düşündüğüm için gitmeni istemiyorum zaten!" diye bağırırcasına söylendi Sine Hanım. Mustafa Bey bir elini eşinin elinin üzerine bırakarak "Sakin ol, hatun." deyip avcunun altındaki eli sıktı. Sine Hanım elini hızla çekerek "Bana sakin olmamı söyleme! Senin bile haberin varken, bana söylemedin. Şimdi sakın sakin olmamı bekleme." Deyip sandalyesini geriye doğru ittirerek ayağa kalktı. "Afiyet olsun," deyip mutfaktan ayrıldığında Mustafa Bey sıkıntıyla küçük kızının yüzüne baktı. Onu nasıl teselli edeceğini bilmiyordu. Ancak engelde olmayacaktı. Her iki kızının da güçlü olmasını, kendi ayaklarının üzerinde durmasını istiyordu. Derin'in bu evden çıkışı onun özgürlüğü ve hayatı tanıyışı olacaktı. Peçete yardımıyla dudaklarının kenarlarını temizleyip ayağa kalkarken "Üzülme prenses, ben konuşurum annenle. Sen hazırlığını yap." Diyerek göz kırptı. Derin içinde tarifsiz bir rahatlama hissetti o anda. Babasının ikna edebileceğini biliyordu bu konuda hiç şüphesi yoktu. Tek korkusu annesinin kırgın bir şekilde kalacak olmasıydı. Onu da belki zamanlar aşabilirlerdi. Zaman denilen lanet şey bu seferde ilaç olacak mıydı, izleyip görecekti.
O sıralarda şirketteki koltuğunda düşünceli bir şekilde oturan Barkın, "Sana söylediğim şeyi yaptın mı?" diye sordu düz bir sesle. İki parmağının arasında tuttuğu kalemi yavaşça önündeki raporların kenarına bırakıp, karşısında rahatça oturan genç adama baktı. İstediği tek şey kafasının içindeki bilinmezlikten kurtulmaktı. Kendince elinden gelen her şeyi yapmış olsa da yine de yetmiyordu. Araştırmalarını biraz daha geniş kapsam da yapması gerektiğinden, kardeşinden yardım istemekten başka çaresinin kalmadığını düşündüğü bir anda Barın'la her şeyi konuşup anlatmıştı. Barın'ın gergin yüzü dikkatinden kaçmadı. Kısık gözlerini genç adamdan ayırmadı bir süre. Belli ki onun konuşmasını bekliyordu. Barın ise abisine ne söylemesi gerektiğini bilememenin eksikliğini yaşıyordu. Kendisine söylediği her şeyi yapmıştı ancak bir sonuca varamamış olmak sinirlerini zıplatmaktan başka bir işe yaramamıştı. "Yaptım, yapmasına da..." dedi Barın, sıkıntılı ses tonuyla. Bu kez Barkın tek kaşını kaldırmıştı. Barın abisinden bakışlarını ayırmadan "Hiçbir şey bulamadım. Sanki ulaşabileceğim her yerden tüm bilgiler silinmiş gibi. Doktoruna ait elle tutulur hiçbir şey yok." deyip sıkıntıyla oturduğu deri koltuğa geri yaslandı. Barkın farkında olmadan parmaklarıyla masanın üzerinde ritim tutturmaya başladı. Kafasından bin bir türlü düşünce geçiyordu. İçinde varlığını koruyan anlamsız bir hisle yıllar önceki doktoruna ulaştığında düğümlerin çözüleceğine inanıyordu. Bunun içinse ilk olarak doktorunu bulması gerektiğini biliyordu. Ancak Barın'ın da söylediği gibi hiçbir iz yoktu. "Bu işin peşini bırakma, Barın. İlla ki bir yerden, bir şeyler çıkacaktır. Mümkünse düğünden önce çözülmesini istiyorum." diyerek yarım bıraktığı işine dönmek için kalemini yeniden eline aldı. Barın abisinin yanında işinin bittiğini anlayarak ayağa kalktı. Bedenini kapıya doğru çevirmeden önce "Merak etme abi, ne gerekiyorsa yapacağım." diyerek adımlarını ofis çıkışına doğru atmaya başladı. Kapı koluna elini uzattığı sıra abisinin "Sana güveniyorum," deyişini duydu. Derin bir nefes alıp koridora attı kendini. Bir kez bile abisinin güvenini sarsacak bir şey yapmamıştı. Bu kez de yapmayacağına inanıyordu. Tüm işinin arasında dün geceye gitti genç adamın aklı. Derin'i görür görmez hissettiklerine akıl sır erdirememişti. Bedeni kaskatı kesilmiş, nefes alış verişleri düzensizleşmişti. O bu hayattaki tek yakınıydı. Elbette görüştüğü farklı arkadaşları da vardı ancak hiçbir Derin kadar vazgeçilmez değildi. Çoğu zaman gözlerinin önünden ayrılmamasını istiyordu. Ancak Derin'in başına buyruk hallerine ister istemez boyun eğiyordu. Henüz Derin'in gelmediği ofislerine doğru ilerlerken, düşünceleri de attığı her adımda konu değiştiriyordu. Genç kızın durgunluğunu bir türlü çözememişti. Nişan da neredeyse köşe bucak kaçmıştı kendisinden bu akşam onlara gittiklerinde bir köşeye çekip nesi olduğunu sormazsa rahat etmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romance☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...