Beline kadar uzanan saçlarını, saç kurutma makinası yardımıyla kurularken ayna karşısında dinlediği müziğe eşlik ederek dans ediyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamak mümkün değildi. Son zamanları sanki ışık hızında ilerlemişti. Sanki tüm evren bir an önce tam anlamıyla kavuşmaları için el ele vermiş, hiçbir işlerinde aksilik çıkmaması için uğraşmışlardı. Düşüncelerine kendi kendine gülümserken yaşadığı mutluluğun asla bir tarifi olmayacağını bir kez daha anladı. Sürekli hareket ettiğinden bornozunun açılan yakasından, göğsünün dolgun kenarındaki ize takıldı gözleri.
Hayvanus!
Fasulye sırığı!
Öküzlerin yeryüzündeki tek atası!
Amiiiipppp!
Terliksi hayvan! dedi son kez, içsesiyle eş zamanlı olarak çatılan kaşlarının ardından. Göğsündeki iz, Barkın'ın kına gecesi hediyesiydi. Sırf Deren göğüs dekoltesi oldukça iddialı olan elbiseyi diyemesin diye, "Şimdi de giy de, görelim," deyip bir pislik gibi dişlerini geçirmişti genç kızın yumuşak tenine. Ancak bilmediği bir şey vardı ki, birkaç belki de sadece bir adet fondöten yardımıyla o izden akşama eser kalmayacaktı. Aynadan görebildiği kadar yatağın üzerine baktığında belinden başlayıp aşağılara kadar kabarık bir şekilde devam eden, kırmızı kına geceliğine baktı. Barkın'ın giymesini istemediği o elbiseyi, arkasında duran abiyeyi gördüğünde zaten unutmuştu. Tek istediği o kırmızı abiyenin içinde olmaktı. Aslına bakılırsa bu gece kabarık bir elbise giymeyi düşünmemişti, ancak elbiseye görür görmez vurulmuştu. Üzerini değiştirirken biraz zorlanacaktı belki ama değeceğini biliyordu. Tabi en önemlisi de, Barkın görünce çok şaşıracaktı. Elbette ki, haberi yoktu.
Oda kapısının açılıp kapanma sesini duyduğunda kızların gelmiş olabileceğini düşünerek hareket etmedi. Ancak içeri sessizce giren her kim ise, kızlar olmadığı kesindi. Yoksa Ilım'ın şuan da odayı sesiyle inletiyor olması gerekiyordu. Arkasını dönüp gelenin kim olduğuna dahi bakmadan, yatağına ilerleyecekken "Abla!" diye seslenen o sesi duydu. Sahiden gözleri anında yaşaracak kadar özlemiş olabilir miydi? Gözlerini kapatıp derin bir nefes alarak geriye döndü. Derin, tam karşısında kızarmış gözleriyle duruyordu. Daha bir güzelleşmişti sanki. İlk hareket eden Derin oldu. Hızlı adımlarla ablasının önünde durarak sıkıca sardı genç kızı. Deren kardeşinin papatya bahçesini anımsatan kokusunu ciğerlerine nüfus ederken, "Geldin," dedi sanki beklemiyormuş gibi. Aslında yanlış bir şey söylememişti. Kardeşinin bu gün geleceğini bilmiyordu. Derin'de haber vermemişti zaten gelirken.
"Geldim tabi, yanında olmayacağımı düşünmedin umarım?" dedi Derin ablasının kollarından sıyırılırken. Deren burukça gülümsedi. "Bu gün gelmezsin diye düşünmüştüm. Yarın bekliyorduk seni," dedi kendisinden çıktığına emin olamadığı çatallaşmış sesiyle. "Yanlış düşünmüşsün!" dedi genç kız tatlı bir sinirle. "Kızlar aşağıda bizi bekliyor, çıksak iyi olur." diyerek devam etti. Deren kardeşinin söyledikleri üzerine sıkı bir iç çekti. Yine başlıyordu kuaför teranesi. Aldığı nefesini geri verirken "İlsu'da gelmiş mi?" diye sordu. Derin kafasını iki yanına sallayarak "Hayır, ama Devrim alacakmış onu sanırım." dedi. "Araları düzeldi demek ki, yoksa..." deyip cümlesini tamamlayamadan "Maalesef kuşum, düzelmemiş. Bizimki zorla gidiyor almaya," diyerek sözünü kesti Derin. Deren kafasını tam anlamıyla duvarlara vurmak istiyordu. Çok değil bir günü sorunsuz ve çevresindeki en az bir insan yeterince mutlu olsundu. Ama olamıyordu. Olduramıyordu.
"Bana bak! O elbiseyi giyersen, kafanı koparırım senin!" diye bağırdı genç adam. Bu sırada kolundan sıkıca kavradığı genç kızı kuaför salonuna sokmuştu. Ilım kafasını gömdüğü dergiden bakışlarını kaldırıp kapıdaki gençlere baktı. Duyduklarıyla eş zamanlı olarak tepesine çıkan cinlerine selam çakıp "Devrim, hoşt çocuğum!" dedi sinirle. Devrim istifini bozmadan "Abla sen karışma!" diye çıkıştı. Ilım bir kez daha "Devrim sana hoşt diyorum, çocuğum!" dedi. Ölümcül oklar fırlatan bakışlarını Devrim'den çekip "İlsu, durma orada öyle put gibi. Geç içeri haydi!" dedi. İlsu, genç kızın güven veren sesi üzerine kolunu hızla Devrim'den koparıp ona doğru birkaç adım attı. Arkasında bıraktığı genç adam ise hala sinirle soluyordu. "Sende git şimdi, benim iyice cinlerimi tepeme çıkarma ablana benzemem ben," deyip yeniden elinde tuttuğu dergiye geri döndü genç kız. Devrim, "Ilım, abla!" diye kükrediğinde genç kız bu kez "Devrim, git!" diye bağırdı. İlsu'ya bu kadar yüklenmesinin hiçbir anlamı yoktu. Ailesinin isteği üzerine ve de mecburen memleketine gitmek zorunda olduğu için asla suçlu değildi. Ancak Devrim'i de anlıyordu. En azından gözlerindeki pırıltılardan İlsu'nun onun için ne kadar değerli olduğunu görebiliyordu. Ama hiçbir şey ona böylesine hödük gibi davranmasını gerektirmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romance☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...