Gözlerini uykuya yeni teslim etmişti ki, karnındaki küçük kasılmanın etkisiyle yeniden uyandı. Birkaç saniye sonra geçtiğini sanıp yeniden yarım bıraktığı uykusuna dönmek isterken, o küçük kasılmalar yerini büyük sancılara bırakmıştı. Avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Beklediği an gelmişti artık. Bebeği bir an önce dışarı çıkmak için ilk sinyallerini yolluyordu. Derin derin nefesler alıp var gücüyle bir kez daha bağırdı. "Ah! Barkın, Barkın uyan ahhh!" Sancıları çoğaldıkça canı daha fazla acıyordu. Barkın henüz uyanma girişiminde bulunmamıştı. Bu kez Oğuz'a seslenmeyi düşündü. Barkın'ın yurt dışına çıkma ihtimaline karşı Oğuz, alt kattaki misafir odalarından birine yerleşmişti. Neyse ki, Deren'in korktuğu başına gelmedi ve Barkın'ın bu hafta gitmesi gereken yurt dışı toplantısı iptal oldu. Ancak Oğuz'u da yerinden oynatmamışlardı. "Oğuz!" diye bağırdı tüm gücüyle. Sancısı o kadar şiddetliydi ki neredeyse gözlerinden yaşlar akıyordu. Hem Oğuz'a sesleniyor hem de Barkın'ı uyandırmaya çalışıyordu. "Barkın uyan! Bebek..." deyip karnını saplanan sancıdan cümlesini tamamlayamadı. Güçlü bir şekilde bir çığlık daha attığında, nihayet Barkın ayı uykusundan uyanmıştı.
"Deren, hayatım ne oluyor?"
Kesik nefeslerinin ve çığlıklarının arasından "Elinin körü oluyor! Bebek geliyor, bebek!"
"Ne!" Barkın, telaşla ne yapacağını bilemeden yataktan fırlayıp üzerine bir tişört geçirdi. Bu sırada Deren'e yataktan çıkmaya çalışıyordu. Barkın, eli ayağı birbirine dolanmış bir şekilde yatağın kenarına hazırda bulundurduklarını doğum çantasını alıp balkon kapısına doğru ilerlemeye başladı. Deren, belini tuta tuta kapıya doğru güçlükle ilerlemeye çalışırken, bir saniyeliğine arkasını dönüp Barkın'ın ne yaptığına baktı. Elindeki çantayla birlikte balkon kapısını açmaya çalışıyordu. Deren, güçlü bir çığlık atıp "Allah kahretmesin seni! Orası balkon! Git atla, atla çocuğum daha doğmadan babasız kalsın. Barkın buraya gel! Dayanamıyorum!" dedi nefes nefese bu sırada hızla açılan oda kapısından korku dolu yüzüyle Oğuz göründü. Deren bir oh çekip "Oğuz, Allah aşkına şu Barkın'ın suratına su falan çarp ve arabayı da sen kullan," dedi. Bacaklarının arasından ayakucuna kadar sızan sıvıyı gördüğünde bir sancı daha saplanmıştı karnına. Bu ses Barkın'ını da kendine getirmiş olacaktı ki nihayet doğru yolu bulup Deren'in yanına gelmişti. Barkın, Deren'e destek olmayacak çalışarak kolunun altına aldı. Tüm sesler kulağına oldukça uzaktan geliyordu. Yaşadığı duygunun hiçbir anlamı ve tarifi yok gibiydi. Deren'e ne demesi gerektiğini nasıl destek olacağını bile bilmiyordu. Oğuz, koşturarak önden gittiğinde kapı çoktan açılmıştı. Deren, kendini biraz daha Barkın'a yaslayarak nefes alışlarına devam etti. Fakat çığlıkları duracak gibi değildi.
Kapıya çıktıklarında Barkın telaşla Sertaç'a dönüp "Bizimkilere haber ver. Önce Barın'ı ara sonra Ilgar ve Yaman'ı arayıp Deren'i doğuma götürdüğümüzü söyle," diyerek Oğuz'un çalıştırıp hazırda beklettiği minibüse doğru ilerledi. Önce Deren'i rahatça koltuğa yerleştirip ardından kendisi yanındaki yerini aldı. Elini sımsıkı tutarken "Derin derin nefes al sevgilim," diyerek sakinleştirmeye çalışıyordu. Oğuz, gaza var gücüyle bastığında arkalarında büyük bir toz bulutu bırakmışlardı.
Deren çığlık atmaya devam ediyor, canının acısından Barkın'ın eline tırnaklarını geçirircesine sıkmaya devam ediyordu. "Biraz daha bebeğim, biraz daha sabret annem!" diye kendi kendine söylendi.
"Dayan güzelim, dayan çok az kaldı."
***
Doğumhane koridoru aile ve arkadaşlarıyla kaynıyordu. Barkın, uzun koridorda saçlarını çekiştirerek voltalar atıyordu. Normalde doğuma Deren ile birlikte girecekti ancak son dakikada doktorlar kanaması olduğunu söyleyip ameliyatı hazırladıklarında yanına almaları mümkün olmamıştı. Saat sabaha karşı dörde geliyordu ancak içeriden hala bir haber yoktu. Aydın Bey, yerinde duramayan oğlunun yanına gidip "Evladım, biraz sakin ol," diyerek omuzuna dokundu. Derin, Ilım ve Esin bir köşede durmuş içeriden gelecek haberi bekliyorlardı. Ilım, "Gecenin köründe kocamın koynundan çıkıp gelmemi sağladığın için teşekkürler teyzoş!" diye yapmacık bir sinirle konuştu. Bunun üzerine Esin ve Derin kahkaha atmışlardı. Ilgar ile Ilım evleneli neredeyse iki ay oluyordu. Trabzon'da dillere destan bir düğünle birbirlerine olan bağlılıklarını resmiyete taşımayı başarmıştı. Sanıldığı kadar kolay olmamıştı belki ama aşkları sayesinde üstesinden gelmişlerdi. Esin, içerisine yerleşen heyecanla acısını sindirmeyi başarmıştı. Şuanda aklını dolduran tek şey bir kardeş olarak gördüğü arkadaşının bebeğinin sevincini yaşamaktı. Derin ise bambaşka duygular içerisindeydi. Ablası için bir hafta öncesinden gelmişti. Ne kadar yanında olmak istese de bu geceyi Barın yüzünden dışarıda geçirmişti. Barın'a gelen telefon üzerine de soluğu hastanede almışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Beni Sevdin | Tamamlandı | Maviye Tutkun Serisi-1
Romansa☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmayı bekleyen onlarca sır, aydınlatılmayı bekleyen karanlık bir geçmiş. İmkanların imkansızlığına yenik...