Nereye gittiğimden habersiz bindim bir otobüse bilete bile bakmadan. Annemin de beni terkettiğini düşünerek. İstemiyor muydu o da? Yoksa artık yorulmuş muydu? Yorulurdu tabi çektiklerine can mı dayanır? Açtım müziğimi, yolları izlemeye koyuldum yollar bana ben yollara mesken oldum. İçimi açsam dinleyecek gibiydi, çünkü beni hiçkimse can kulağıyla dinlememişti. Çok bir şey istemiyordum. Yalnız hissettiğim anlarda başımı omzuna koyabilecek bir eş. Evet 18 yaşındaki bir kıza evliliğin kurtuluş olacağını düşündüren insanlar var hayatta. Sessiz, sakin, düşünceli bir yâr istemem çok mu bilmem ama geleceğinden şüphem yok artık. Hayatta böyle insanların olmadığını direten anneme her seferinde umudumu yitirmemeye çalışarak "Hayır işte var! Var biliyorum ve bir gün o benim karşıma çıkacak!" derdim hep.
Otobüs durdu, molaymış. İnip bir şeyler alayım diye düşündüm. Gezinirken otobüsleri karıştırdım ve bir otobüse girmiş bulundum. Orda çok güzel bir çift vardı. Biri 82 diğeri 86 civarlarındaydı. Amca gri keten bir takım giymişti. Saçları dökülmesine rağmen gençliğinde ne kadar yakışıklı olduğunu tahmin etmek zor olmuyordu. Teyze ise fuşya rengi çiçekli bir elbise giymiş ve siyah bir gözlük giymişti. Bayağıda zayıf görünüyordu. Başında bir eşarp vardı. Yaklaştım ve sordum "Merhaba amcacım." Amca bana bakarak gülümsedi ve "Merhaba evladım." "Çok sevimli duruyorsunuz, bir fotoğraf çekebilir miyim?" dedim ve poz verdiler. Vakit daha vardı ve ben onların hikayelerini dinlemeden gitmek istemiyordum. Meğerse yaşlı teyze görme engelliymiş. Amca 65 yıldır teyzeye bakıyor, banyodan sonra saçlarını tarıyormuş. Çok zorluklar çekmişler kavuşabilmek için kavuşmuşlar ama yıllar sonra yaşlı teyze kanser olmuş. Kapadokya'yı çok merak ettiği için amca onu Kapadokya'ya götürüyormuş. Neler hissettiklerimin tarifi yok. Hafif buruk bir şekilde otobüsten indim ve araya araya kendi otobüsümü buldum. 1-2 saat onları düşündüm. Bir sesle irkildim. Bir kadın yaygara koparıyor. Hemen kalktım arkaya doğru gittim ve baktım ki kadın hamile ve doğumu başlamış. Muavin şoföre seslendi "Hastaneye yetişemez misin?" ama imkanı yoktu çünkü otobandaydık. Hemen koştum ve "Siz, muavin bey sıcak su getirin!" muavin sorar gözlerle bana baktı. "Doğumu ben yaptıracağım! Ben sağlık teknisyeniyim! Çabuk! Etrafa çarşaf felan gerelim lütfen kadın arkadaşlarımız yardım edebilir mi?" Çok heyecanlıydım daha önce doğuma defalarca girmiştim. Yanlış bir şey yapmak istemiyordum. "Adın ne senin?!" "Funda! Funda benim adım aahh!" "Tamam Funda şimdi sakin ol doğru nefes al ve ıkın sakın bağırma! Tamam mı?! Funda bende kal!" Aradan zaman geçti."Bebeğin kafası göründü! Bak Funda başını çekeceğim ıkınmayı keseceksin tamam mı? Sadece derin nefes alıp vereceksin! Anladın mı?!" Funda başını onaylar şekilde salladı fakat bitap düşmüştü. Bebeğin sesi geldi ve herkes derin bir nefes aldı. İlk aşısı, sütünü alması için bebeğini Funda'nın kucağına verdim. O kadar mutluydu ki bu mesleği neden seçtiğimi tekrardan hatırladım. Ben insanlara iyilik yapmayı ve daha sonrasındaki o gülümsemeyi seviyordum. "Adını ne koyacaksınız?" Funda bir bebeğe bir de bana bakarak "İsminiz nedir?" dedi. "Dilyar, Dilyar Güzel" dedim. "Anlamı ne?" dedi. "Anlamı konuşkan sevgili" dedim. Konuşkandım da. İsimler gerçekten de karakteri yansıtıyor. Funda bebeğine kocaman gülümseyerek "Senin adın Dilyar, tamam mı bebeğim?" dedi. Sulugöz biri olmama rağmen istemsiz bir şekilde gözlerimden yaşlar akıyordu. Çok mutlu ve onure olmuştum.
![](https://img.wattpad.com/cover/112091266-288-k648618.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomanceDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...