Gözlerimi açtım ve başucumda Mahir Bey vardı. Uyandığımı görünce doğruldu ve "İyi misin, çok korkuttun Dilyar." dedi. Tahir'i görememiştim. "Mahir Bey, Tahir nerede?" dedim. Gözlerini kaçırarak "Biliyorsun bugün tatilden döndü ve uzun süredir yoktu, yapacak işleri var." Tabi ya onca yaptıklarımdan sonra birde başımı beklemesini bekleyemezdim ondan. "Ben, iyiyim. Hem annem de merak etmiştir. Gideyim ben." "Emin misin? İstersem evine kadar ben bırakayım seni?" dedi Mahir Bey. "Gerek yok, teşekkürler." dedim ve üstüme çeki düzen verip ayağa kalktım. "Sizde yorgundunuz, kusura bakmayın uğraştırdım sizi de." "Hayır olur mu öyle şey. Sen iyiysen bir önemi yok." Hissizdim. Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bilmiyordum. Onca zamandır bir bilinmezi bekliyordum ve Onu artık bulmuştum. Şimdi ne olacaktı? Nasıl davranacaktık birbirimize? Bütün bu sorularla eve gittim ve çok yorgun olduğumdan yatağa uzandım. Düşünceler içinde uykuya daldım.
Uyandığımda saat akşam 4.15'i gösteriyordu. Elimi yüzümü yıkayıp sahile indim. Akşam üstü deniz, hırçındı. Dalgalar hiç olmadığı kadar sertti. Yüreğimin dalgaları gibi. İçimden ağlamak geliyordu ama yapamıyordum. Gözyaşlarım dargındı artık yanaklarıma.
'Bahçada yeşil çınar,
Boyun boyuma uyar,
Ben seni gizli sevdim,
Bilmedim alem duyar,
Ben seni gizli sevdim,
Bilmedim alem duyar,
Nanay gülüm nananay topkaküllüm,
Nanay nanay kibar yarimsin nanay,
Nanay nanay kibar yarimsin nanay.Bahçalarda gül vari,
Var git ellerin yari,
Sen bana yar olmazsın,
Yüzüme gülme bari,
Nanay gülüm nananay topkaküllüm,
Nanay nanay kibar yarimsin nanay,
Nanay nanay kibar yarimsin nanay.Sevdiğim türküydü bu. Mırıldanmıştım biraz. Her akşam, çayımızı demleyip, evimizin terasında denizin seyrine dalıp Ona şarkı söylemek yerine, yalnızdım velhasıl. Eskisi gibi bakmıyordu ve bu canımı acıtmıştı. Soğuktu bakışları, eski Tahir değildi sanki. Sanki bedenini başka bir ruhla değiştirmişlerdi. Beni bir daha eskisi gibi sevmeyecekti. Oysa 'gel, çok özledim gel' dese bir an düşünmem giderim. Bir an düşünmem daha çok severim. Arkamda bir karartı hissedip arkamı döndüğümde bir şey görmemiştim. Belki Elmas'tır diye düşünerek önüme döndüm.
İki gün geçmişti aradan. Bugün ikinci kez görecektim Onu. Bir heyecan giyindim ve hafif bir makyaj yaptım. Fazla makyaj yapmazdım, doğallığın her zaman en iyisi olduğunu düşünürüm. Odamdan çıktım ve "Günaydın." dedim gülümseyerek. Annemin gözlerinin içi parlamıştı adeta. "Kızım, hoş geldin. Uzun süredir yoktun aramızda, nasılsın?" Annem espirili biriydi. Şakaya katıp özüme dönmeme çok sevinmişti. Elmas, Tahir'in hastanede çalıştığını önceden biliyormuş. Bana söylemek istemiş ama ben dinlememişim. İlk önce ismini öğrenmiş ve ismini duyduğumda bile sarsılacağımı düşünerek önceden söylemek istemiş. Daha sonra Mahir Bey'le kardeş olduğunu öğrendiğinde evraklarda soyadını görmüş. O Tahir'in bu Tahir olduğunu öğrenip annemle paylaşmış. Bunları bana uzun süredir oturamadığım kahvaltı masasında kahvaltı yaparken anlatmıştı ve Tahir'in sevincinden kimseye kızamıyordum bile. Annem her şeyi önüme koyuyordu yemem için. Tıka basa doyurduktan sonra yola vurdu ve yürümeyle 5-6 dakika sonra hastanenin girişine geldik. Kalbimin çarpıntısını duymuş olacak ki "İyi misin? İçeriye girmeye hazır mısın?" demişti. Derin bir nefes alıp yutkundum. Birkaç saniye sonra "Hazırım." dedim. İçeriye girdik ve gözlerim Onu arıyordu. Personel odasına girene kadar etraftaydı gözüm. Odada hazırlanıp çıktıktan sonra dahi görememiştim Onu. Kalbim pır pırdı. Biraz sonra bayılacak gibi melatonin, serotonin ve endorfin hormonu salgılanıyordu bedenimden. Birkaç saat geçmişti Onu etrafta göremeyince çok üzülmüştüm. Bugün gelmeyecekti herhalde diye geçirdim içimden. Yemek saati gelince umutsuz bir şekilde Elmas'la yemeğe çıkmıştık. Yemekhane çok büyük olmasa da personel sayısına yetecek kadar genişti. Yemekte güzel yemekler çıkmıştı ama iştahımın olmamasına rağmen Elmas zorla almıştı. Yanına ayranımı ve bir zamanlar bayıldığım ama uzun süredir yemediklerimin arasında bulunan yeşil elmayı da tepsime koymayı ihmal etmemişti can dostum. Pencere kenarı masaya geçmiştik. Yemekhane denizi tam görüyordu ve genelde yemeği burada yiyorduk. "Oturabilir miyiz?" diye bir sesle irkildim. Baktığımda Mahir Bey ve Tahir ellerinde tepsiyle ayakta buyur etmemizi bekliyorlardı. "Tabi, buyurun lütfen." dedi Elmas. Benim dilim tutulmuştu. Tahirle çok uzun zaman önce aynı masada yemek yemiştik. Mahir Bey masaya oturmuştu ama Tahir istemiyor gibiydi. "Hadi otursana Tahir, soğutmayalım yemeklerimizi." dedi Mahir Bey. "O kadar boş masa varken, neden buraya oturuyoruz abi?" dedi o güzel sesiyle. O kadar özlemiştim ki Onun sesini, yüreğime ilaç gibi gelmişti. Uğruna ölebileceğim sesi vardı ve olumsuz bir şey söylese dahi üzülmemiştim. Bir bebeğin, annesine olan hayranlığıyla Ona bakıyordum. "Uzatma hadi Tahir, burası deniz manzaralı sen çok seversin. Hem yeni iş arkadaşlarımızla tanışma fırsatı yakalamış olursun fena mı?" "Gerek yok, ben şu karşı masaya geçiyorum, gelmek istersen gel." Paramparça olsa da kalbim hala Ona atıyordu. "Ayıp olur, ben gelmiyorum. Sana afiyet olsun." Tahir, benden olabildiğince uzağa kaçıyordu. Önceden bir şey söylemem için hayranlıkla bakan adam, belki de sesimi duymaya, yüzüme bakmaya bile dayanamıyordu. Bütün bunları hak etmiştim. "Size afiyet olsun." Tadım kaçmıştı ve önümdeki yemeği Elmas'a vererek kalktım ve yemekhaneden aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomanceDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...