Dilyar

54 2 0
                                    

Bu O'ydu. Dilyar, Onun kızıydı. Adını adım koymuştu. Yıllar sonra böyle karşılaşacağımızı hiç tahmin etmezdim. Ne yapmalıydım şuan? Gitmeli miyim yoksa kalmalı mıyım? Beni görünce O'da ayağa kalkmıştı. "Nasılsın. Görmeyeli çok değişmişsin." Sesini bu kadar özlediğimi bilmiyordum. "Hadi öğretmenim, oturun." Dilyar'ın sesi gelmişti ve Onu kıramazdım. Masaya oturmuştum. Dilyar'ın annesi Menekşe'ydi, çok değişmişti. Beni görünce çok şaşırmıştı, kalkmaya yeltendiğinde Tahir yerine oturması için sert bir bakış atınca yerine oturmuştu. Menekşe, kızına benim ismimi koymasına nasıl müsaade etmişti, anlam veremiyordum. Peki Dilyar'ın soyadı neden Tahir'in soyadı değildi? Öyle olsa hemen fark ederdim. "Dilyar'cığım, bak şurada oyun alanı varmış, girerken görmüştüm. Orada oynamak ister misin?" Dilyar'ı oyun alanına gönderdikten sonra konuşmak için yeltendiğimde Menekşe atılmıştı, "Yine çıktın karşımıza. Senden kurtulmanın yolu yok mu? Kızımın adında bile sen varsın!" "Bunda bir suçum yok, zorla ismimi koydurmadım ya. Neden koyuyorsunuz o zaman?" Sinirlenmemek için kendime söz vermiştim ama sinirlenmemek elde değildi. "O istemedi zaten, ben koydum ismini." dedi derin yüklü bakışlarla Tahir. "Sana bir söz vermiştim, hatırlıyor musun?" "Ne kadar tuttuğun belli. Çocuğun var, Tahir. Adı da Dilyar, hatırlatırım." "Her neyse, buraya Onunla ilgili konuşmaya geldim. Geçmişle ilgilenmiyorum artık. Çocuğunuzla ilgilenmelisiniz, O sizin saçma sapan ergen tripleri gibi hallerinizi çekmek zorunda değil! O'nu sevmelisiniz, bağırış çağırışla büyütemezsiniz O'nu!" "Sana ne benim çocuğumdan?! Benim çocuğum değil mi? Nasıl istersem öyle davranırım. Sana mı soracağım?" "Onu gerçekten de benimsediğini hiç zannetmiyorum. Bak, bu senin o çok sevdiğin çocuğunun çizdiği resimler. Hep uzaktasın, neden?" dedim Dilyar'ın çizdiği resimleri göstererek. Göz ucuyla bakarken, Tahir gözlerini kaçırmadan öylece beni izliyordu. O gözleri, özlemle bakıyordu bana. Gözlerimi kaçırıp uzunca bir konuşma yapsam da, hiçbir şey değişmemişti. "Sevgilim, işin bitmedi mi? Aramadın, anneni çok bekletmedik mi?" Yağız gelmişti. İşim bir saat sürer demiştim ama iki saattir buradaydım ve beni çok merak etmişti. Tahir doğrulmuş, ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle bir Yağız'a bir bana bakıyordu. "Canım kusura bakma, saatin nasıl geçtiğini anlamamışım. Bende şimdi kalkıyordum." dedim. Normalde sevgilim demezdi ve şuan neden böyle bir şey yaptığını anlamamıştım. O kadar saat Menekşe'nin huysuz suratını, Tahir'i Dilyar'ın hatrı için çekmiştim. O olmasaydı bir dakika kalmazdım burada. "Sonuç olarak, çocuğunuz çok hassas bir çocuk. İlgi ve şefkatinizi üstünden eksik etmeyin. O, bunu fazlasıyla hak ediyor. İyi günler." deyip Dilyar'a sarıldıktan sonra Yağız'la kafeden çıkmıştık. "İçerideki adamla kadını daha önceden tanıyor muydun?" dedi Yağız. Gözlerimi arabanın penceresinden çekmeden usulca, "Evet, maalesef." demiştim. Eve gidene kadar hiç konuşmamıştık. "Dilyar, geldik." Yağız'ın sesiyle daldığım yerden çıkmıştım. Arabadan çıkmak için kapıyı açarken, "Sen gelmiyor musun?" "Annene özürlerimi ilet. Ama bence bugün uygun bir zaman değil. Sen git güzelce dinlen. Olur mu?" İtiraz etmemiştim. İçeriye girdiğimde annem hazırlanmış soran gözlerle bana bakıyordu, "Özür dilerim anne." diyebildim sadece. Anneme sarılıp ağlamaya başlamıştım. Ağlarken dizinde, uyuyakalmıştım.

Ertesi sabah okula gittiğimde Yağız'ı görememiştim. Müdire Hanım'a sorduğumda, arayıp üç günlük izin aldığını söylemişti. Önce adresini öğrenip evine gitmek istedim ama yalnız kalmak isteyeceğini düşününce vazgeçtim. Mesaj atmak istedim, defalarca yazıp geri sildim. Ne yazacağımı da bilmiyordum. Öğle arasındayken, Dilyar'ın yanına gitmiştim. Koşarak boynuma sarılmıştı ne olduğunu anlayamadan. "Öğretmenim, çok teşekkür ederim. Dün teşekkür edemedim." İpeksi, kızarmış yanaklarını sevmiştim. "Faydalı olduysa ne mutlu canım benim. Her şey senin için." "Biliyor musunuz, dün eve gittiğimde sabaha kadar hiç kavga etmediler. Annem biraz söylendi ama babam benimle birlikte uyudu." Onun adına sevinmiştim çünkü Onun bir günahı yoktu. "Kızım." diye bir ses gelmişti. Dönüp arkama baktığımda Tahir'in geldiğini gördüm. Dilyar'a sımsıkı sarılmıştı ve bana dönüp, "Merhaba." demişti. Dilyar, tarif edilmez bir mutluluk yaşıyordu. Tahir'e bakmadan, "Baban de geldiğine göre, ben kaçayım." dedim Dilyar'a. Giderken kolumu tuttu Tahir. "Lütfen, bir kahve içelim en azından. Bir konuşsak?" "Benim sizinle konuşacak bir şeyim yok. Vardı oda Dilyar ile ilgiliydi, yani kızınız. Onunla ilgili konuşacaksanız orası ayrı ama başka konulara girerseniz ne yapacağımı az çok kestirebiliyorsunuzdur." Ona olan özlemim uçsuz bucaksızdı ama evliydi ve çocuğu bile vardı. Yine kendimi Ona karşı kaybetmek istemiyordum. Ona soracak o kadar sorum vardı ama hayatıma yeniden başlamıştım ve öyle devam etmem herkes için en iyisi olacaktı. Dilyar için, Tahir için, Yağız için hatta Menekşe için. Elinden kurtulup, odama gitmiştim. Beni odada Yağız bekliyordu. "Yağız, senin ne işin var burada?" dedim şaşkın bir halde. "Beni gördüğüne sevinmedin mi?" "Hayır, ondan deği.." derken içeriye Tahir girmişti. Yağız ayağa kalkmıştı Tahir'i görür görmez. Ben Yağız'a bakarken, "Ben rahatsız etmeyeyim, konuşun siz bol bol. Bende beni merak etmişsindir diye görünmeye gelmiştim ama anlaşılan çok meşgulsün." Yağız bir sinirle odadan çıkmıştı. Dışarıya çıkmıştım yakalayabilmek için. Yetişememiştim, bir sinirle olduğum yere oturmuş ve bağıra çağıra ağlamaya başlamıştım. 

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin