Sahile inmiştim. Geçen günki banka doğru yöneldim ama boş değildi. Geri dönmeye karar verdim. Tam gidecekken ayaklarım geri geri gitti ve birden kendimi bankın yanında buldum. Bir adam oturmuş İncesaz dinliyordu. Çok şaşırmıştım. Çünkü çevremde benden başka İncesaz dinleyen yoktu. "İncesaz sevdayla hesaplaşılmaz.. Demek sizde seviyorsunuz? dedim. Arkasına dönüp bana baktığında, çok şaşırmış gibi görünüyordu. Yüzümü incelediğinin farkına varmıştım ve yüzümün kızardığını hissetmiştim. Birkaç saniye durduktan sonra "E.. evet severim. Sizde dediğinize göre sizde seviyorsunuz." dedi. Sesi titrekti. Acaba onu rahatsız mı etmiştim diye düşündüm. Ama yinede ağzımdan birden "Yine kalkıp gitmeyecekseniz oturabilir miyim?" çıktı. Ne düşündüğünü anlayamıyordum. Muhtemelen hayır cevabı alacaktım ve gitmeye hazırlanırken " Ta.. tabi buyrun. Siz rahatsız olmayın diye kalkmıştım. Ve geç olmuştu ertesi gün işe gitmem gerekiyordu. Size özel bir hareket değildi." dedi. Acaba şimdi de benim mi onu rahat bırakmamı söylemek istemişti. Ama eğer öyle olsa bu kadar samimi oturun demezdi ve rahatsızlığını belli ederdi. Ben yinede her ihtimale karşı fazla konuşmayacaktım ve rahatsız etmeyecektim. Sabahın bu saatinde burda ne işi vardı onun da benim gibi rahatlamaya mı ihtiyacı vardı acaba? Kahvaltı da yapmamış olması muhtemeldi. Gelirken güzel kokan bir pastaneden aldığım sıcacık simitten uzattım. "Buyurmaz mısınız?" Bir parça aldı ve yavaşça ağzına attı. Acaba simit sevmiyordu da zoraki nezaketen mi almıştı. Kısa bir sessizlikten sonra "İncesaz seven o nadir bulunan nadide insanlardansınız o zaman?" dedi. Az ve öz cevap verecek, daha fazla rahatsız etmeyecektim. "Evet, severim." dedim. Bakışlarını üstümden çekip, denize döndü. Rüzgarı tenimde hissetmek istedim. Tam ona soracakken bana döndü ve "Kahvaltıya davet etsem, gelir misiniz?" dedi. Aynı şeyleri düşünmemiz garibime gitmişti. Onaylar şekilde gülümsedim ve başımı salladım. "Yakında bildiğim güzel bir yer var, sizi oraya götüreyim." dedi. Oturduğumuz yerden kalktık ve biraz yürüdükten sonra son model bir jeep'in kapısı açtı. Aslında o kadar da zengin görünmüyordu belki de sade yaşamayı tercih ediyordu. Bir doktor maaşıyla alınabilecek türden de bir araba değildi. Demekki aileden gelen bir zenginliği vardı. İyi de beni neden ilgilendiriyordu? Sadece basit bir kahvaltı yapacaktık ve belkide birbirimizi bir daha görmeyecektik. Güzel, küçük ama şık bir sahil lokantasına gelmiştik. Daha önceden herkesin tanıdığı biriydi sanırım. İçeri girer girmez herkes önünde hizaya durmuştu ama o bundan rahatsızmış gibiydi. Alçakgönüllü biri olmalıydı. İnsanlara bir ön düşünceyle yaklaşırım ve bu genelde yanlış çıkmaz. Çok nazik ve görgülüydü. Sandalyemi çekmeye yeltendiğinde kabul etmedim ve umarım onu kırmamışımdır diye düşündüm. Masamıza oturduk ve siparişlerimizi verdik. Ve bana dönüp "Acaba kahvaltıdan önce mi tanışsak yoksa sonra mı?" dedi ve gülümsedi. Dişleri muntazam ve bembeyazdı. Karizma bir gülüşe sahipti. Bende gülümsedim ve "Ah doğru, ben Dilyar, Dilyar Güzel." dedim. "Memnun oldum efendim, bende Tahir." dedi. Soyadını söylememişti ve bende sormadım. İçten, sıcacık gülümsemesi vardı. Bir çocuk saflığındaydı ve bence küçüklüğünde de böyle gülüyordu. Hala değişmeyen birçok özelliği varmış gibi hissettim. Telefonum çaldı ve bakmak için uzaklaştım. Arayan annemdi. "Efendim benim gönlümün efendisi söyle bakalım ne yapıyorsun?" dedim. "Ne yapayım aşkım, çarşıda gezinip bir şeyler bakıyorum. Sen nerdesin yalnız sıkılmıyor musun? Gel birlikte gezelim." dedi annem. Birbirimize aşkımlı konuşmayı seviyorduk. "Bir iki saate yanındayım aşkım." dedim ve gülüştük. Masaya geri döndüğümde siparişler gelmişti. Tahir Bey başlamamış beni beklemişti. Ama suskundu. Kahvaltı bitene kadar neredeyse hiç konuşmadı. Bittikten sonra "Sizi gideceğiniz yere bırakayım Dilyar Hanım." dedi. Önce reddetmeyi düşündüm ama sonra kaba olacağını düşünerek kabul ettim. Arabaya binip çarşının girişine geldik. "Kahvaltı için teşekkürler Tahir Bey." dedim. Yüzü hala asıktı. Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi. Ben önce davrandım ve sordum. "Canınızı sıkacak bir şey mi yaptım?" "Yok hayır estağfurullah." dedi. "O zaman kusuruma bakmayın ama kahvaltıda ne oldu?" dedim. Bir şey olmuştu ama anlam veremedim. Neredeyse hiç konuşmamıştık nasıl yanlış bir şey yapmış olabilirdim diye düşündüm. Ama o cevap verene kadar da bunu anlayamayacaktım.
![](https://img.wattpad.com/cover/112091266-288-k648618.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomansaDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...