Yeniden buradaydık. Türlü kalp kırıklıkları, hakaretler, atışmalar, tartışmalar. Elbette güzel günlerim vardı bu evde. Afife teyzemin olduğu her yer bana güzeldi. Küçüklükten beri deyim yerindeyse aşıktım Ona. O benim idolümdü. Ben küçükken aldığı topuklu ayakkabıları ilk ben giyerdim evde. 35 numara ayakkabıları büyük gelse de ayaklarıma oturup bir şeyler yazmaya bayılıyordum. Okumayı çok seviyordum ve 4,5 yaşında okumayı, 5 yaşlarında yazmayı sökmüştüm. Komşumuzun kızı Songül abla her okul çıkışı bize gelir, bana ders verirdi. Evde yalnızdım, hiç arkadaşım yoktu mahallede. Olsa da bir şey ifade etmezdi zaten. Sokağı bırak koskoca evin bahçesine bile çıkmazdım. İlgimi çekmezdi. Daha çok kalem ve kağıttı ilgi alanım. Bendeki cevheri görüp bana yardım etmeye çalışırdı. Onu çok seviyordum. Bana hem arkadaş, hem dost, hem öğretmen olmuştu. Çok tatlı bir konuşması vardı. Güzel flüt çalıyordu ve ben onu dinlemeye yanına gidiyordum. Hep bir flütüm olsun istemiştim ama okula gitmiyordum ve sanırım onu alacak paramız da yoktu. Ama kuzenimin hayatı benimkinin tam aksine çok güzeldi. Ona çok güzel şeyler alınırdı ve O bunu bazen paylaşsa da çoğu zaman kıskandırmaya çalışarak karşımda oynardı. Bir sürü bebeği vardı ve benim sadece birkaç tane değişik oyuncağım vardı. Lahana bebeğim vardı, Cansu teyzenin büyük kızı yüzünü güzelleştireceğim diye korkunç hale getirmişti. Parmak bebeğim vardı, üstünde mavi deri montu vardı, kıyafetleri kayboldu. Bebeklerle bir husemetim olduğundan değil ama genelde araba ve silahla oynamayı daha çok seviyordum. Eğer erkek gibi olursam annemi herkese, her şeye karşı koruyabilirdim düşüncesiydi belkide. Bu düşüncelerimin çoğunu bilmezler ama kendimi bildim bileli avukat olmak istememin de elbet bir geçmişi vardı. Çok küçük yaşta koca koca soğuk mahkeme duvarları ve sıralarında yerimi almıştım. Korkmuyordum çünkü ben olgun bir kızdım. 2,5 yaşında olgun bir kız.. Güçlü olmam gerektiğini düşündüğümdendir belkide. Avukat olup anneme boşanmasında bu kadar zorluk çektirmeyecektim ve eski eşini tutuklatıp en ağır cezayı verdirecektim. Eski eşi dediğim biyolojik olarak babamdı ve manevi hiçbir varlığını hissetmemiş olmamdan ona baba demek istemiyordum. Afife teyzem evlenmemişti ve onunla arkadaş gibi büyümüştüm. Annem, ben ve Afife teyzem sürekli birlikteydik ve her şeyimizi paylaşıyorduk. Ondandır ki arkadaşlarım bana fazla küçük geliyordu. Annem ve teyzemden sonra onlarla paylaşacak çok bir şey bulamasam da yinede yokluklarını çekiyordum tabiki. Arkadaşlarımdan uzaklaştıkça ve annemlerle vakit geçirdikçe bedenimden ayrı ruhum daha da büyüyordu. Okumayı söktükten sonra kendimi kitaplara adadığım için konuşma tarzım ve elbette konuşmamın içeriği de değişmişti. Bu arkadaşlarımın gözünde ileride de sorun olacaktı. Çok küçük yaşta hemen her şeyi tecrübe edinmiştim ve insanlara güvenmemem gerektiğini bildiğim için sahte dostluklar yerine kafası rahat yalnızlığı tercih ediyordum. Kuzenimle birbirimiz hemen hemen birlikte büyümüştük ve iyi sayılacak bir anlaşma şeklimiz vardı. Uzun bir süre ayrılık yaşadıktan sonra tamamen ayrı karakterlere büründük. Koskoca evde yalnızdım.
Yalnızlığa öyle alışmışım demek ki hayatımın aşkını elimle geriye itmiştim. Yüreğim, ağırdı, taşıyamıyordum. Uzun süre boşluğuna alışılmış bir kalbin bu denli ağır olması taşınabilecek türden değildi. Onu çok merak ediyordum. Hiç bir ses, seda yoktu. Sesini duymak istiyordum. Çok çaresizim. Yaz bitti ve ben sonbaharın hüznüne yakalandım. Yedek olarak yerleştiğim yere atanamadım. Bu beni üzse de, aynı hastanede çalışabileceğimizi sanmıyordum. Her gözüne göründüğümde benden nefret edecekti ve o güzel yüreği nefrete hiç yakışmazdı.
Haftalar, aylar birbirini kovaladı ve bendeki yürek ağrısı dinmedi. Onu unutmam mümkün değildi ama eskisi gibi hatırlamıyordum çok fazla. Onun yokluğunda bir sürü sınav, tercih, tartışmalar, ve her güldüğümde aklıma gelip susturduğu günler geçirdiğim. Haber gelmiyordu ve buna dayanabilmek için kendimi kitaplara, derslere vermiştim ve aralıksız çalışıyordum. Dur durak bilmiyordum ne su içmek ne de uyku.. Çünkü her gözkapağımı kapattığımda bana bakıyordu ve ben buna dayanamıyordum. Kahvaltı yapamaz olmuştum, karşıma geçip oturuyordu. Sürekli bergamotlu çay içiyordum ve artık bazı huylarımı daha fazla yapıyordum. Ağrıyı tam iki akciğerimin arasında, göğüs boşluğumun ön bölümünde, diyaframın üstünde, göğüs kemiğimin arkasında hissediyordum. Ağrıyan kalbimdi ve dinmek bilmez bir ağrısı vardı. En son girdiğim sınavdan da güzel bir puan almıştım ve artık tercih zamanı yaklaşıyordu. Yeryüzünde bir sürü arkadaşın olabilir ama tanışlarına da arkadaş diyebilirsin. Arkanı güvenerek yaslayabilmen zor olur her zaman. Bütün arkadaşlarım bana arkasına dönmüştü de biri haricinde. Oda Elmas'tı. Çok naif bir kişiliği vardı. Ona büyük bir kırgınlığım yoktu ve ailesiyle de görüşüyorduk. Güzel insanlardı hepsi. Aynı okula beraberce 4 sene gittik. Bazen günlerimiz farklı olsa da kopmamıştık birbirimizden. Öyle ki okulun bitiminden beri görüştüğüm tek arkadaşımdı diyebilirim. Tercih zamanı yaklaşmıştı ve tercihimizi yapmıştık. Sonuçların açıklanmasına az bir süre kalmıştı ve biz çok heyecanlıydık. Elmasla hemen hemen aynı yerleri yazmıştık ve ben nereye gidersem Onunla gitmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
Roman d'amourDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...