Tahir / Sezon Finali

161 2 0
                                    

Gidecekti hiç gelemeden benden bugün. Haberini almıştım, bugün nişanlanıyordu. Onu çok çabuk kaybediyordum her zaman. Çok kolay gidebiliyordu benden. Bunun Onun için bu kadar kolay olabilmesi, canımı yakıyordu. Her gittiğinde, bir parçamı da götürüyordu çünkü. Doktorundan öğrendiğim kadarıyla, hafıza kaybı yaşıyordu. Onun yanına gitsem, gözlerine dolu dolu son bir kez daha baksam diye düşünüyordum. Ne olurdu ki? Tanımayacaktı ne de olsa beni. Onca sevmişliğimi bile hatırlayamıyordu şimdi. Sevmelerimin gerisinde kalan acılar, yanıma kalmıştı. Olsun, bu Ona değerdi. Her gece başucumda sakladığım aşk kırıntılarımı, son kez ellerine dökmek için, besleyip büyüttüğüm aşkın sonunu yazmak için gidecektim yanına. Boynumdan değil, kalbimden idam edecekti, ipimi çekmesi için gidecektim. Ruhumu öldürmeye, sevgiye kapılarımı kilitlemeye, kilidini eline verip uzaklara kaçmaya gidecektim. Uzaktan sevmelerimin mahkumuyla, bir parça umutla gidecektim. Onsuzluğa alışmaya çalışmaktan öte, Onsuz kalma düşüncesini bile hor gördüğüm sevgimin selasını vermeye gidecektim. Kırılıpta ölen kalbimin selasını vermeye gidecektim. Ruhuna bir fatiha bile okumayı hatırlayamayacak bir sevgilinin yanı, her zaman acıdır. O acıyı hissedemeyecek kadar hissizleşmeye gidecektim. Ona gidişlerim, vedamdaki hüznü pekiştirmesine rağmen, Ona bakarken düşlediğim sözü söylemeye gidecektim, 'Seni çok sevdim. Seviyorum. Ve korkarım hepte seveceğim.'

Islandım günlerce yalnız gezdiğim sokaklarda aralık yağmurlarında. Üşümüyordum artık, yanan yüreğimle kül olmak üzereydim hatta. Uyku nedir bilmeyen gözlerim, yastığa yapışmıştı adeta. Bir ümit rüyalarımda görürüm diye, günlerce uyumayı seçmiştim. İzin almıştım ve işe de gitmiyordum artık. Hayatımın anlamıydı ve artık ayrılığa dayanamıyordum. Ben böyle düşünmemiştim aşk denen illeti. Güzel yaşayanlarda vardır ama benim öyle yaşamadığım kesin. Her bir hücremde hissediyordum ama aşk, Onun gözlerine özgürce bakabileceğim zamanlarda güzelmiş, bunu anladım. İlk başlarda Onun ayrılık acısını bile seviyordum ama artık aşırı ayrılıktan zehirlenmiştim. Aşk, şiddetli sevmek, yakıcı sevgi demekmiş. Kökeni, sıkıca sarıldıdan geliyormuş. Bu doğruydu, aşkı beni iyice sarmıştı ve artık çürütmeye başlamıştı. Yılan zehirli olmasa da, seni sıkıca sararak boğar demişti babam. Aşk, sadece bundan hoşnut olacak ölmekle ayrılıyordu. Okul bitmişti ve karne gününde Dilyar yanında beni istemişti. Annesi gibi bende Onu yalnız bırakmayacaktım elbette. Sabah erkenden kalkıp hazırlanmıştım. Dilyar'ın odasına kapısını çalarak girmiştim ve göz kamaştırıcı güzelliğiyle kocaman sarılmıştık birbirimize.

Oradaydı işte, kalbimdeki salınışın yansımasıyla duruyordu karşımda. Bir el etsem, gelir miydi yanıma? Hiç sanmazdım Onunla böyle yabancı olacağımızı, kaybettiği duyguların içinde boğulacağımızı. İçimden mısralar dökülüyordu önüne, toplasa alsa ne olurdu yüreğine?

Değişsede siması, boyu endamı,

Geçmez bu yüreğimdeki sızısı.

Her gördüğümde bin kez daha vurulurum,

Haberi olmadan büyür sevdası.

Kalmış, değişmemiş hareketleri,

Yine yüzündeki açan gülleri.

Kazar bir mezar benim için,

Her güldüğünde gömer yanağına bedenimi.

Çekse, çıkarsa beni bu derin sevdadan,

Kurtarsa beni gözlerinde boğulmaktan.

Kendi kendime avunurum ses çıkarmam,

İzlerim, dayanamasam da uzaktan.

"İyi günler, ben Dilyar'ın babasıyım. Sizinle paylaşıyordur iç dünyası, iyi bir baba mıyım onu öğrenmeye geldim." dedim sesimi bile zorla duyarak. Kulaklarım duymazdan geliyordu artık sesimi, bir Ona açıktı sanki. Tanımayacağını bildiğim için rahatlıkla dalabiliyordum gözlerine. Gözlerinden akıp giden nehirlerde yüzüyordum çırpınarak. Kısa süreli bir sessizlik oldu ve beni şaşırtan gözlerle bana baktı. "Tahir.."

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin