"Çok güzel bir gün olmadı mı ama?" dedi Yağız bana kapıya kadar eşlik ederken. Gülümsedim başımı öne eğerken. "Tamam, kabul. Eğlendim. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim." dedim. "İşte şöyle, açık ol biraz." dedi ve biraz yaklaşıp, "Benimleyken duygularını gizlemek zorunda değilsin." dedi. "Sen iyi bir arkadaşsın, teşekkür ederim." dedim. Gülümseyerek, "Ne demek efendim, her zaman." dedi. Yorulmuştum ve temiz hava çarpmıştı sanırım. Çok derin bir uyku çekmiştim. Kalktığımda saat akşamın 12'siydi. Su almak için mutfağa gitmiştim ve annemi mutfakta otururken görmüştüm. "Anne, iyi misin? Ne yapıyorsun burada?" "Oturuyorum kızım, uyku tutmadı da." Düşünceli görünüyordu. "Bana anlatmak istediğin bir şey var mı peki?" dedi. Annemle küçüklükten alışkanlığımızdı. Yatmadan önce dertleşir, hiç olmadı hayal kurardık. Birbirimizle konuşmayınca uyuyamazdık bir türlü. Belki de beni uykumdan uyandıran da buydu. İki saat kadar konuşmuştuk. Konu konuyu açmış, konu Tahir'e gelmişti. Tadım kaçmıştı. Böyle güzel bir günün sonunu Tahir'den konuşup, canımı sıkmak istemiyordum.
Unutmuş muydum, bilmiyordum. Artık sevmiyor muydum, bilmiyordum. Belki de artık eskisi gibi acımadığından yüreğim, öyle zannediyordum. Göz görmeyince, gönül de katlanıyormuş. "Aklına geliyor muyumdur arada sırada? Düşünüyor mudur dersin beni?" demiştim anneme. Gözünü, küçük mutfak penceresinin önündeki saksıdaki kaktüslere çevirdi. Derin bir nefes aldı ve, "Unutmak zor sevdiğini. Gerçekten sevmişse, çok zor. Gelirsin aklına, bir çiçeği suladığında ya da bir dolmuş durağındaki insanlara bakarken. Seni benzettiği birinin ardından bakarken mesela. Kuşların cıvıltısında, parkta oynarken düşüp ağlayan bir kız çocuğunda. Seven insan, sevdiğini asla unutmaz. Hatırlatır Ona her şey sevdiğini. Bir kitap okuduğunda ya da bir yere bir şey not aldığında. Bir kere girdin mi bir kalbe, çıkışın olmaz. Kapılar ardından kapanır, gün bir daha yüzüne doğmaz. Her şeyi geçtim, elini yüreğine koyduğunda, gelirsin yeniden aklına. Çünkü seven insan, unutmaz. Götürür her yere yüreğinde sevdiğini." Şiir gibi konuşmuş, şiir dinler gibi dinlemiştim Onu hayranlıkla. Bir ayrılık acısı, böyle güzel anlatılabilirdi herhalde. "Peki bir şey soracağım. Çıkıp gelse bir gün karşına, 'Ben geldim' dese. Ne yapardın?" Annem güzel soru sorardı. Zeki insan verdiği cevaptan değil sorduğu sorudan anlaşılır demiş bir bilgin. Acı gülümsememi takmıştım yüzüme, "Gelmez. Bitti bizim hikayemiz." demiştim. "Nereden biliyorsun?" Bilmiyordum, sadece öyle hissediyordum. Gelmeyeceğini bildiğimden, hazırlamamıştım da bu duruma kendimi. Önüme bakmaya çalışsam da onu da beceremiyordum. "Bence artık hayatına birinin girme zamanı geldi." dedi annem. Bunca zamandır böyle bir şey söylememişti ve Onun düşünceleri benim için çok önemliydi. Eğer öyle düşünüyorsa, öyle olması gerektiğindendir diye düşünmüştüm. "Söz ver bana. Şans isteyen biri olursa, hemen reddetmeyeceksin." Olumlu anlamda kafamı sallamıştım. "Hadi geç oldu artık yatalım. Yarın da tatil, bir şeyler yaparız." Kalkıp yataklarımıza geçmiştik ama uyuyamamıştım. Annemin yanına gidip, kıvranmıştım yanına. Küçükken de uyku tutmadığında birlikte yatardık. Annemin yanı huzur veriyordu bana.
Tatilde annemle bolca geçmiştik. Şimdi çocuklara dönmenin zamanıydı. Dilyar, yine sınıfta bir köşede yalnız başına oturuyordu. Dilyar'da benim gibi gözlük takıyordu ve bu ona çok yakışsada, arkadaşlarının alaylarına maruz kaldığı için, hiçbiri onunla oynamak istemiyordu. İlk başlarda bu Onunda zoruna gitse de, artık alışmıştı ve kendi başının çaresine bakıyordu. Tıpkı benim gibiydi. Yanına gittiğimde, bana pas vermemişti. "Adaşım, hayırdır? Yüzümüze de bakılmıyor artık." dedim gülerek. Kafasını kaldırmadan, "Sizde beni yalnız bıraktınız." demişti. "Olur mu hiç öyle şey? Aşk olsun Dilyar, ben seni nasıl yalnız bırakırım?" Başını bana doğru kaldırdı ve yüzü hala asık bir şekilde, "Evet, bıraktınız işte. Benimle eskisi gibi ilgilenmiyorsunuz artık. Hep Yağız öğretmenle ilgileniyorsunuz." Belli ki kıskanmıştı. "Sen benim arkadaşımsın değil mi?" Kafasını onaylar bir şekilde sallamıştı. "Ve seninle ilgilenmem gerekiyor, öyle mi?" "Evet." "Yağız da benim arkadaşım. Oda benim Onunla ilgilenmemi istemiyor mudur? Onunla ilgilenmezsem Oda üzülmez mi?" Biraz sessiz kaldıktan sonra boynuma sarıldı. Çok içten bir sarılıştı bu. Ağlamaya başlamıştı. "Neden ağlıyorsun birtanem?" Öylece durduğu yerden, "Ben çocuğum, artık böyle şeyleri kaldıramıyorum." demişti. "Hadi anlat bana tatlım." Onun o haline çok üzülmüştüm. "Annemle babamın kavgaları artık çok daha şiddetli. Babam annemin bana bakmamasına o kadar kızıyor ki. Birkaç gündür başka bir yerde kalıyoruz hatta. Sanırım boşanacaklar." Kendime çok kızmıştım. Nasıl olur da Onu bu kadar yalnız bırakırdım? Başını okşayıp, yanağına bir öpücük kondurmuştum. "Üzülme, büyük insanlar sinirlenebilirler. Ama sakinleştiklerinde daha doğru karar vereceklerdir. Senin kötülüğünü isterler mi hiç Onlar?" Başını sallamıştı dudak büzerek. Saçlarını tepeden iki topuz yapardı ve bu Ona çok yakışırdı. "Öğretmenim." dedi çok tatlı bir ses tonuyla. Öğretmen değildim ama bana öğretmenim demesinden çok hoşlanıyordum. "Efendim canım?" "Siz sadece çocuklar için mi eğitim aldınız? Büyüklere de iyi gelebilir misiniz?" Ardından gelecek isteği çok merak ediyordum. "Hayır, sadece çocukları çok sevdiğimden buraya atanmak istedim." dedim. "Peki sizden bir şey istesem yapar mısınız?" "Nedir?" "Annem ve babamla bir konuşsanız, olur mu? Onların arasındaki anlaşmazlığı çözebilir misiniz?" Biraz düşündükten sonra Dilyar için yapamayacağım şeyin olmadığını hatırladım ve, "Sen mutlu olacaksan denerim. Onlar kabul ederler mi ki peki?" Yine başını eğmişti öne. "O zaman yarı dönemin sonuna doğru velileri çağırdığımızda konuşurum, tamam mı? Yüzünde tarif edilmez bir mutluluk vardı ve gözleri parlamıştı adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomanceDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...