Dilyar Güzel

113 5 0
                                    

Otele geldim ve odama çıktım. İçim sıkılıyordu ve sanki bir şeyleri yanlış yapmış gibiydim. Annem de düşünceliydi. Evden bizi sürekli arıyorlardı. Dedemin ilaçlarını, ninemin bez raporunu, maaşı, ödemeleri halledemediklerini söyleyip duruyorlardı. Annemin üstüne yüklenmeye iyi alışmışlardı ve bütün işleri anneme yıkıyorlardı. Benim de okuyup uzak bir yere atanmak istememin yapı taşlarından biri de annemi rahata erdirmekti. Hala ev tutmadığımıza kadar laf ediyorlardı. Annemi öyle görmekten, bu olanlardan çok sıkılmış, bunalmıştım. Birkaç gün böyle devam etti ama en sonunda arayıp 'Artık dayanamıyoruz gelin 2-3ayı orda mı geçireceksiniz?' demişlerdi. Bardağı taşıran son damlaydı. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu ve hava almak için dışarıya kendimi zor atmıştım. Uzunca bir zaman yürüdüm ve ayaklarımın beni sahile getirdiğini farkettim. Burası bana özel mi yapılmıştı? Burda nefes alıyordum. Aklıma küçükken çektiklerim film şeridi gibi gelip, geçiyordu. İyice boğulmaya başlıyordum. Arkamda birini hissettim ve dönüp baktığımda karşımda Tahir'i gördüm. İstemsizce gözlerimin doluluğu daha da bir dolmuştu. Bulunduğum kuyudan elini uzatmıştı bana sanki. Bankın yanına kaydım ve oraya oturması için dua ettim. O kadar yaptığım kabalıktan sonra beni bırakıp gider miydi? Yanıma oturdu ve birkaç dakika öylece kaldık. Beni alıp bu dünyadan başka bir dünyaya götürmesini isteseydim, götürür müydü? Çok yorgundum. Başımı yaslayıp ağlayabileceğim birine ihtiyacım vardı ve onu bulduğuma inanıyordum.

"Neyin olduğunu söylemeyecek misin?" dedi. Sesinden merak ettiği anlaşılıyordu. Onu kırmıştım ve ona baktıkça kendimden utanıyordum. "Çok küçükken annemle yalnız kaldık ve babasının evine benimle döndü. Türlü müdaceleyi annemle savaşarak verdik. Onca insanların onca söylediklerine karşı annemin hatrı için hepsini yuttum. Ailenin hemen her ferdi beni o eve çok gördü. Bir tek göz oda için yapmadıkları kalmadı. Her giydiğimi eleştirdiler, her yediğimi saydılar, her güldüğümün sonunda ağlattılar. İyi bir liseye gidebilmek için çok çalıştım, çabamı görmediler. Dört yıl sabah erken kalkıp yaz kış, sıcak soğuk demeden,uykusuzluk çekerek bir saatlik yolu gidip geldim. Arkadaşlarım, her güvendiğim onu yazmaz dediğim ne kadar insan varsa aynen de onları yaptılar. İnsanlar güvenimi yıktılar, onardım hayata devam ettim. Her seferinde aynı olayları farklı mekanlarda farklı kişilerle yaşadım. Öğretmenlerim bana gıcık olup dersten bıraktı, yılmadım. Hayatta sadece olsun diye dua ettiğim bir şey vardı. O da anlayışlı, hoşgörülü bir eş. Onu da tam buldum derken saçma sapan davranıp kalbini kırdım. Yoruldum, çok yoruldum. Tek hayalim omzuna başımı dayayabileceğim bir arkadaş, bir dost, bir eşti. Onu da beceremedim. Beni affeder misin?" Yüzüne baktığımda yüzü ıslanmıştı. Gözünden damlalar süzülüyordu. Onu üzmek istememiştim.  "Bunları bana neden anlattın? Bunları duyunca senden vazgeçeceğimi mi sandın? Öyle düşündüysen tamamıyla yanlış düşünmüşsün. Bunlar benim sana olan sevgimi azaltmaz daha da çoğaltır. Seni şimdi bin misli daha fazla seviyorum!" İlk defa biri beni sevdiğini söylüyordu. Şimdi ne yapılması gerekiyordu? Benimde onu sevdiğimi söyleyip kavuşmamız mı gerekiyordu? Nasıl olacaktı ki, ben sevgisiz kalmış bir kız o ise zengin ve saygın bir doktor. Bu imkansızlığı söylemeye şuan için ne takatim ne de cesaretim vardı. Şuan tek ihtiyacım sevgisini hissetmekti.

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin