Dilyar Güzel

149 6 0
                                    

Aklım geçen günki adama takılmıştı. Yüzü, ses tonu tanıdık geliyordu. Belki de o anda annemin telaşından birine benzetmiştim. Ben otelin balkonunda kahvemi yudumlarken bir yandan da doğan güneşi seyrediyordum. Genelde çok uykucu olduğumdan gün doğumunu izleyemezdim. Zaten bizim evde buna müsait değildi. Genişti.. Büyük iki ayrı bahçesi vardı. Eve iki ayrı kapıdan giriliyordu. Büyük, müstakil bir evdi. 3 oda ve büyük bir salona sahipti ve mutfağı da diğer evlerin mutfağına nazaran daha genişti. Fakat yıllardır anlamadığım bir şey var ki oda beni o kadar büyük eve nasıl sığdıramadıklarıydı. 3. sınıfa kadar öğlenciydim. Bunun için geç yatmam sorun olmuyordu çünkü geç kalkabilirdim. Geç yatıyordum çünkü televizyonlu bir odaydı ve dedem tvyi kapatmadan hayatta odasına gitmezdi. Despot bir adamdı. Kel, sakallı, kısa boyluydu. Ama zamanında çok iyi beslendiği için güçlüydü de. Aynı odada ben, annem, Afife teyzem ve ninemle kalıyorduk. Annemle ben bir çekyatta diğerleri diğer çekyatta yatıyorlardı. Bizim yattığım çekyat 30 senelik olduğu için üstüne bayağı kalın yataklar sermek zorunda kalıyorduk çünkü belimiz ağrıyordu. Ninem çok horlardı ve ben uyumakta güçlük çekerdim. O yüzden o yatmadan uykuya dalmam gerekirdi. Çünkü uyuduktan sonra uyanmam zordu. Hep geç kalkmak zorunda kaldığım için okula da geç giderdim. Geç kalmazdım çünkü okulla evimiz çaprazdı. Ama sıra oluşturduğumuzda hep en arkada kalırdım ve andımızı söyleyemezdim. Bu beni yıllarca çok üzmüştü. Anneme ağlayarak anlatırdım. Annemin çok üzüldüğünü farkettim birgün ve artık her şeyi anlatmayacaktım. Tek başına çocuk büyütmek ona zaten ağır geliyordu. Birde böyle şeyler için canını sıkmayacaktım.

14-05-2005
O gün bir karar alıp annemden beni çok erken uyandırmasını söyledim. Ertesi gün zorla yataktan kalktım ve annem saçlarımı alelacele yaptıktan sonra okula koştum. Şanslıydım. En ön sırada kimse yoktu. Kimse çantasını da koymamıştı. Bugün andımız için hoca beni görecek ve 3 yıllık istediğim nihayet gerçekleşecekti. Bir süre bekledikten sonra arkadaşlarım gelmeye başladı. Yüzümde 'ilk sırayı ben kaptım çok heyecanlıyım' gülümsemesi hakimdi. O sırada sınıfın cırlak kızlarından Ayfer geldi ve önüme geçti. Ben ona "Burası benim sıram, sen bu tarafa geç" diye yanımı işaret etmiştim. O da öyle yaptı. Daha sonra diğer kız Ganime geldi ve önüme geçti. Olsun ikinci sıradayken de görürdü hoca beni boyum uzundu çünkü. Ardından Pelinay, Fatma, Pınar derken yine en arka sıralara sürüklenmiştim. O yıllar çok sessizdim. Konuşmayı bırak yaşamayı bile kendimde hak görmüyordum. Çünkü onların babaları vardı ama benim yoktu. Hep beni dışlarlar, tenefüste yalnız bırakırlardı. Yalnız bıraktıkları yetmiyormuş gibi arkamda dolaşırlar, nereye gitsem peşime gelip "Dilyar senin baban nerede? Hani göremiyoruz biz? Haha onun babası yokki! Onunla konuşmamamız lazım çünkü o ..." derlerdi. Hayatım alaylarıyla geçen günlerden, haftalardan ibaretti. Çok yorulmuştum. Annem erkek kuzenimin eski beslenmesine evden bir şeyler koyardı. Çikolatayı çok sevdiğim için çikolatalı ekmeği en sona saklardım ya da yaptığı o güzel kol böreğini. Ama onu da ben yiyemeden çalarlardı ya da zorla alırlardı. Oyun oynarken beni aralarına almazlar, annem geldiğinde alır gibi yapar annem gittiğinde ilk beni elerlerdi. O günde öyle oldu. Annem bu kızların nasıl olduğunu bildiği için beni kontrole gelmişti ve beni göremeyince kızlarla tartışmıştı. Ön sıralardaki cırlak kızlardan biri üstüme yürüyüp "Dilyar, biz seni arkaya mı ittik ha! Söylesene! Sen gittin ya pısırık!" demişti ben tek kelime edemeden ağlamaya başlamıştım. Annem zorla ön sıraya getirmişti ve öğretmenle konuşup neler çektiğimi anlatarak beni andımızı okumaya çıkartmaya ikna etmişti. Bende gözyaşlarımı silip çıkmıştım ve yıllarca hergün için hayalini kurduğum andımızı okutmuştum.

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin