Tahir Mavioğulları

122 6 0
                                    

Bugün hastane çok yoğun sayılmazdı ve işlerimi bitirdikten sonr biraz dışarı çıkıp hava almak için koridora çıktım. Biraz ilerledim ve sıra bekleme koltukların birinde Dilyar Hanıma benzeyen birini gördüm. Şaşırmamıştım, çünkü hemen hemen bir haftadır herkesi ona benzetiyordum. O değildir diye düşünsemde gidip bakmak istedim. Yanına gidip seslendiğimde evet oydu. Bitkin görünüyordu. Acısından neredeyse iki büklüm olmuştu.Hemen muayene ettim. Durumu kötü olduğu için onu birkaç ilaçla gönderemezdim. Hemen bir oda hazırlatıp onu oraya götürdüm ve ilaç tedavisine başladım. Ciğerlerini bu kadar üşütecek ne yapmıştı ve midesini bu kadar şişirecek nasıl bir üzüntü yaşamıştı? Ateşler içinde yanıyordu ve onu bırakıp hiçbir yere gidemezdim. İşlerimi bitirdikten sonra yanına bir sandalye attım ve oturdum. Bir şeyler sayıklayıp muhtemelen ilaçların etkisiyle uykuya dalmıştı. 'Özür dilerim' diye sayıklamasına bir anlam verememiştim. Muayene ederken ki sözleri aklımı karıştırmıştı. Sahil deyip durmuştu. İyi ama neden sahil demişti? En iyi uyandığında kendisine sormaktı. Sabaha kadar başında beklemiştim ve annesini telaşlandırmak istemediğim için ona haber etmemiştim. Merak etmiş olmalıydı çünkü iki kere telefonu çalmış, tam yetişeceğim sıra telefonu kapanmıştı. Saat 7.35'di. Çıkmam gerekiyordu ama onu yalnız bırakamazdım. Bir şeyler mırıldanıp uyanır gibi oldu. Anlamsız bir şekilde telaşlanmıştım. Tam o sırada telefonu çaldı ve ekranda ❤Aşkım❤ yazıyordu. Sinirlenmiştim. "Telefonum mu çalıyor?" dedi. Başımı onaylar bir şekilde sallayıp telefonu eline verdim. "Anne!" diye telefonu açmıştı. O günde aşkım dediği annesi miydi? Çok seviyorlarsa birbirlerine aşkım diyebilirlerdi elbette. Yanlış anlamış olmama inanamıyordum. O kadar da bir sorun olup olmadığını sormuştu ve ben söylememiştim. Bu da demek oluyordu ki sevgilisi yoktu. İçim epey rahatlamıştı. Konuşması bittikten sonra soracaktım. Ve onu bir akşam yemeğine davet edecektim.

"Telefondaki anneniz miydi?" dedim. "Evet, beni merak etmiş. Biz birbirimize çok bağlıyızdır da." dedi sıcacık bir ses tonuyla. Onu dinleyen buz kalplilerin bile içini ısıtırdı ses tonu. Bir insanı çok sevebileceğimi tahmin edebiliyordum ama ses tonunun kalp atışlarımda değişikliklere neden olacağını tahmin etmiyordum. "Öyle mi? Ne kadar güzel." dedim. Senin gibi birine nasıl bağlanılmazdı ki? Bir kere o gözlerini gören bir daha unutur muydu seni? "Şimdi daha iyisinizdir umarım." "Evet, çok daha iyiyim. Siz bütün gece burada mıydınız? Hay Allah işinizden alıkoymadım sizi değil mi?" dedi. "Yok hayır, alıkoymak gibi bir şey değil. Ama içim rahat etmeyeceği için sizi yalnız bırakamadım diyelim." "Tüh mahçup oldum şimdi bakın size karşı." "Hiç olur mu efendim öyle şey, sizde bana birgün yemek ısmarlarsınız olur biter." dedim. Dedim ve dediğime pişman oldum. "Lütfen, elbette. Bu akşam müsait misiniz? Hay Allah benimki de soru siz nöbetten çıkacaksınız başka bir zaman mutlaka davetlimsiniz." "Peki sizin sıhhat durumunuz nasıl? Dün biraz kötüydünüz kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" "Ben iyiyim nasıl etkili ilaçlar verdiyseniz. Ama benimle yemeğe çıkmak istemiyorsanız orası ayrı." Ne diyeceğimi bilemeden "Hayır öyle değil sizinle elbette yemeğe çıkmak isterim. Ayrıca hiç sorun değil. İki saat uyusam kâfi. Bu akşam yemekler benden olsun başka zaman siz ısmarlarsınız. Olur mu?" dedim şirin görünmeye çalışarak. Öyle göründüğümü hiç sanmıyorum ama samimi gülüşünden daha az umrumdaydı rezilliğim. Bu akşam için sözleşmiştik. Onu otelinden alıp yemeğe götürecektim ve çok heyecanlıydım. Daha önce elbette bir kadınla yemeğe çıkmıştım. Ama yanlarında eşleri yani dedem ve babam da vardı. Özel olarak ilk defa çıkaracaktım ve bu konuda acemiydim. Eve gidip hazırlanmam, akşama çok şık olmam lazımdı.

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin