Telefondaki ses Dilyar'ın sesiydi. Anladığım kadarıyla psikolojik danışman olmuştu. Yıllar sonra kader bizi yeniden bir araya getiriyor olmalıydı. Dilyar'ın annesiyle ve benimle konuşmak istediğini söylemişti. Telefonu kapattıktan sonra hemen araştırmıştım. Bilinen bir sevgilisi yoktu, evlenmemişti de ama bir erkekle bu zamanlar çok yakın olduğunu öğrenmiştim. Buluşmayı erteleyebildiğim kadar ertelemiştim ama artık kaçamazdım. Bir gün ayarlayıp, bir kafede buluşmak için sözleşmiştik. Her gün okula gidip Onu görüyordum uzaktan ama ertesi gün yüzünü görecektim, gözlerine bakacaktım. O gözlere dalıp gidecektim yıllar sonra. Hasretiyle cebelleşmiştim yıllarca, özlemiyle, kavrulmuştum adeta. Her gün, her saat, her dakika, her saniye aklımdan bir an çıkarmamıştım Onu. Gece hayaliyle, sabah hayaliyle uyanmıştım yıllardır. Bu hasretlik yarın sona erecekti.
Menekşe ile anlaştığımız kafede buluşmak için yola çıkmıştık. Kafe sessiz, nezih bir yerdi. Tam Dilyar'ın zevki diye geçirmiştim içimden. Bir heyecan basmıştı yüreğimi. Sanki ilk gün gibiydi buluşma heyecanım. Onunla ilk buluşacağım zamanda böyle hissediyordum. Ama o zaman bu kadar değildi yüreğimdeki hasreti. Bu kadar ağır değildi. Onun hasreti bile güzeldi, nazını çekiyordum hasretiyle sanki. 'Babaa' diye bir ses gelmişti ve Dilyar koşup boynuma atlamıştı. "Merhaba." demişti sesini sevdiğim ben Dilyar'a sarılırken. Kafamı kaldırıp baktım yüzüne. O kadar değişmiş, güzelleşmişti ki. Onunla hep ayrılıklar yaşamıştık. Ayrılıklarla dolu bir ilişkimiz vardı. Beni gördüğünde, şaşkın bir şekilde öylece kalmıştı. Birkaç saniye, asırlar olmuştu gözümde. Asırlardır gözlerine hapsolmuştum. Dilyar'ın sesiyle irkilmişti. Oturmakla gitmek arasındaki ikilemi Dilyar bozmuştu. Karşıma geçmişti, taktığı beyaz şalıyla dışarıdan gelen sonbahar güneşinin yüzüne yansımasıyla çok güzel görünüyordu. Zaten bende Onu sonbaharda sevmiştim. Uzun süre Ona bakıp, dalıp buralardan gitmek istiyordum. Hasretliğimi, uçsuz bucaksız gözlerinde, derince yüzdüğüm denizinde gözlerinin, dindirmek istiyordum. Ona olan hasretim elbette bitmezdi. Uzun uzun konuşurken ki sözleri kulağıma melodi olarak geliyordu. Bütün tertemiz duygularını ne kadar da özlemiştim. Bana bakışını, konuşurken ellerini sürekli kullanmasını, 'Tahir' deyişini. Onun kadar kimseyi sevememiştim, zaten sevmeyi de hiç denememiştim. Dilyar'ı, annesinden bile çok önemsiyordu. Meğer ne çok şey varmış Dilyar'ın iç dünyasında bilmediğim. "Sevgilim, işin bitmedi mi? Aramadın, anneni çok bekletmedik mi?" Bu o adamdı, Dilyar'ın peşinden koşan, bu aralar çok samimi olduklarını öğrendiğim adam. 'Sevgilim' demişti ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bu kadar ciddi olduklarını bilmiyordum. "Canım kusura bakma, saatin nasıl geçtiğini anlamamışım. Bende şimdi kalkıyordum." 'Canım.' demişti. Ne ara 'Canı' olmuştu? Birlikte geçmişlerdi önümden öylece.
Benim sevgime bir gülmeyi bile çok görmüştü ama şuan başkası için ağlıyordu. Ağlıyordu ve ben karşısında öylece duruyordum. Öyle uzaktı ki bana, elimi uzatsam dokunacak mesafedeydim ama uzatamıyordum. Aramıza dağlar girmişti. Karşısına oturmuş, Onu izliyordum. Biraz sakinleştikten sonra ayağa kalmaya çalışırken sendelemişti. Tam kolundan tutacakken izin vermemişti bana. Benden bu kadar nefret etmesinin sebebi neydi, anlayamıyordum. Arkasından bakakalmıştım ve arabasına binip hızlıca gitmişti.
Telefon çalıyordu ve arayan Dilyar'ın okulundandı. Telefonu açmıştım, Dilyar'ın benimle konuşmak istediğini söylemişlerdi. "Efendim kızım?" "Baba, beni buradan al." Daha önce Dilyar benden böyle bir şey istememişti. Öyle ki Dilyar'ın anlattığına göre okulda o kadar dışlanmasına rağmen beni bir kez bile aramamıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak, "Neden kızım, kötü bir şey mi oldu? Sen iyi misin?" dedim telaşla. "Ben iyiyim baba ama Dilyar öğretmenim iyi değil herhalde. Okula hiç gelmemezlik yapmazdı. Müdire Hanım'da bir şey söylemiyor, baba lütfen gel." Dilyar'ı sakinleştirdikten sonra telefona müdireyi istemiştim. Bu arada arabanın anahtarını alıp arabaya binmiştim bile. Müdire Hanım bana, Dilyar'ın kaza yaptığını, durumunun kritik olduğunu ve Dilyar'ın Ona olan düşkünlüğünden çok üzüleceği için bir şey söylemediklerini söylemişti. Arabayı çok hızlı sürüyordum, aklım başımdan gitmişti. Hangi hastanede yattığını öğrenip, hastaneye gitmiştim. Evdeki çalışanlarımdan birini de Dilyar'ı alması için okula göndermiştim. Başhekimi olduğum hastaneye kaldırılmıştı. Hastaneye geldiğimde, danışmaya yönelip Dilyar'ı sormuştum. Dilyar'ın iç kanaması olduğunu ve ameliyata aldıklarını öğrenmiştim. Ameliyathanenin bekleme alanında Dilyar'ın annesi, arkadaşları ve Yağız vardı. Yağız beni görünce kafasını başka yöne çevirmişti. Uzun bir ameliyat olmuştu ve biraz daha dişini sıkması için saatlerce Ona sabırla dua etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahilde Bir Bank
RomanceDilyar, hayatı boyunca annesi ve teyzesi tarafından sevgi görüp, dışlanmış bir genç kız. Tahir, hayatı boyunca tek bir kadına kendini adamak için beklemiş yetenekli, yakışıklı bir doktor. Geriye dönüp baktığında çokta güzel anısı olmayan bir genç kı...