Dilyar Güzel

209 10 0
                                    

Annemin bana müjdesini söylemesini merakla bekliyordum. "Evet anne, hadi söylemeyecek misin? Müjden ne?" dedim. Annem "Tatil sana yaramış mı yaramamış mı tam anlayamadım Dilyar. Hiç iş başvurularına baktın mı tercihlerin açıklanmış mı açıklanmamış mı diye?" Aman Allah'ım tamamiyle aklımdan çıkmıştı. Merakla beklediğim haberi nasıl olur da unuturdum?. Hemen telefonun internetini açıp baktım. Ve o da ne?! "Yerleşmişim!" Evet artık işe başlayabilecektim ama 2-3 ay beklemem gerekecekti ama nasıl bekleyecektim? Hemen eve dönüp evrakları hazırlamamız gerekiyordu. "Anne, eve dönmemiz lazım. Evrakları.." derken annem ellerindekileri havaya kaldırdı ve "Hazır bile!" dedi. Yerleştiğim yer bulunduğum yere çok yakın olmasada yakındı. Annemle kaldığım otele gidip eşyalarımı bavuluma yerleştirip otobüs terminaline gittik ve gideceğimiz yere iki bilet aldık. Annemle yolculuk yapmak çok eğlenceli ve çok huzurluydu. Annemle kendimi bildim bileli hep yolculuktaydık. Anneme başımdan geçen olayları, Funda'yı, bebeğini, yaşlı çifti ve gördüğüm güzel yerleri yol boyunca anlattım. Artık o bağırış dolu eve gitmeyeceğimizi bilmek en azından bekleme süresince olsak da biraz daha sabredebileceğimi bilmek beni sakinleştirmiş, içimin bir huzurla kaplanmasına vesile olmuştu. O sahte insanları artık görmek zorunda değildim. Ama aklımda hep düşünceler vardı. Hayatım boyunca sadece ailedeki fertlerden değil arkadaşlarımla da imtihan olmuştum. Hep hor görüldüm. Arkamdan iş çevirmeler, iftiralar, yalanlar, dolanlar. Umarım yeni iş yerimde gerçekten dost olabileceğim arkadaşım olur.

12-11-2015
Sınıfımı değiştirmiştim ve iki yıldır bu okulda okumama rağmen bu sınıftan çokta arkadaşım yoktu. Bir kız grubu arkadaşım vardı onlarda birbirleriyle oturuyordu ve benim kaderim en ön sıra ve tek oturmaktı. O günlerde Gamze diye bir arkadaşımın en yakın arkadaşı babasının tayininden dolayı gitmişti ve o da yalnız kalmıştı. Birkaç kez takılmıştık ve kafa kızdı. Kafa dediğim bana uyar gibiydi. O sıralar kaza geçirmiştim ve dizim zarar görmüştü. Tam bükemediğim için aşağıya inip çıkmak da zor oluyordu. Gamze bana "Dilyar, hadi gel kantine inelim. Hem arkadaşlarım da orda gel seni onlarla tanıştırırım." dedi. Onlar da diğer sınıftandı ve biri erkekti. Okan. Karizma ama uçarı bir çocuktu. Kendine yakışan bir egosu vardı ve okulun kızlarının gözdesiydi. Bende ondan hoşlanmaya başlamıştım ama sert biri gibi göründüğüm için benim hakkımdaki fikirleri pek de iç açıcı değildi. Onu gördüğümde yüzüm kızarıyordu ve o yüzden onun yanında pek bulunmuyordum. "Yok Gamze sen git benim ayağım kötü hem." deyip onu aşağıya, kantine yolladım. Her güne 2 kişi sınıf listesinden seçilip nöbetçi öğrenci seçilirdi ama kimse üstüne düşen görevi yerine getirmez o günün ertesi günü de bugün benim günüm değil derlerdi. Her sınıfta olduğu gibi bu sınıfın da belalı kızları vardı elbette. 4-5 kişilerdi ve içlerinde benimle aynı serviste olan bir kız bile vardı. İlçeler arası hergün okula gidip geliyorduk ve günümüzün çoğu servis ve okulda geçiyordu. Serviste genelde yanımda oturan ve kilosundan dolayı sürekli alay konusu olmasına rağmen benim 'Servisin Belalı Çocuğuna' karşı bile gelmiştim. Ama o kız sınıfta bambaşka insana dönüşürdü. Okulun içinde biz prensesiz kimse bize karışamaz diye geziniyorlardı. O gün sıra bendeymiş ve bunu bilmiyordum. İçlerinden biri "Hey! Dilyar, bugün sen süpüreceksin. Senin sıran." dedi. Bende " Benim toza hassasiyetim var, bunun için okula rapor bile ilettim. Ben süpürmeyeceğim." dedim. Onlarla aslında o kadar da kötü anlaşmıyorduk. Ben hep uzak kalırdım aramızda herhangi bir sorun olmazdı bu yüzden de. Ama kızların çirkinleştiğini gördüğümde neye uğradığımı şaşırdım. Seslerini yükseltiyorlar, üste çıkmaya çalışıyorlardı. "Oldu canım, prenses misin sen? Senin okulda torpilin mi var? Biz eşek gibi süpürüyorsak sende eşek gibi süpüreceksin!" Sinirlerime hakim olmaya çalışarak "Hayır! Süpürmeyeceğim." dedim. Ama kararlılardı. Onların olduğu kadar bende kararlıydım ama. "Süpürmeyeceğim işte! Hadi gelde süpürttür! Al eline süpürgeyi, ver elime zorla süpürttür!" Çok kızmıştım. Ben kızdığımda içimden canavar çıkardı ve bundan onlar da korkarlardı. En sonunda önümden yavaşça süzülerek çıktılar. Aradan biraz zaman geçtikten sonra müdürün beni çağırdığını söylediler. Sakat ayağım ağıra ağıra indim müdürün yanına. Odasının kapısını tıklattım  "Giir!" diye bir ses geldi içeriden. Okula ilk başladığımız müdür daha anlayışlı, sakin olmasa da daha yumuşak bir yüze sahipti. Ama bu müdür çok katıydı. "Kızım Dilyar Güzel sen misin?" dedi tok bir sesle. "Evet efendim, benim." dedim. Benimde onunki gibi kendine güvenliydi ses tonum. "Okulun kuralları var, bu kurallardan biri de öğrencilerin belirli günlerde sınıfın tertibini sağlaması. Duyduğuma göre sen bu görevini yapmıyormuşsun. Bunun hakkında ne diyeceksin?" dedi. Yüzü kızgın bir ifadede değildi. Sadece yoğun iş temposundan gergindi. "Tam olarak öyle değil efendim. Ben okulun ilk yıllarında da tarafınıza yani müdürlüğe yazılı bir rapor vermiştim. Toza aşırı hassasiyetimin olduğuna dair. Eve gittiğimde direkt hastalanıyorum." Odada bir süreliğine sessizlik hakim oldu. Müdür beni anlayış içerisinde sınıfıma gönderdi. Konunun kapandığını sanmıştım ama yanılmışım. Çünkü kızlar beni sınıf hocamıza şikayet edip üstüne o hocanın 3 dersinden hocayı doldurarak bıraktırmışlardı.

Sahilde Bir BankHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin