-15-

22 6 4
                                    

Lauren'in Ağzından

"Lauren bekle diyorum!" arkamdan geldiğini duyduğum Daniel'ı takmamaya çalıştım.

Anlamıyordum o an belki ama şu an anlıyordum. Daniel kimseyi sevmezdi, en azından o anlamda. Kendisi söylememiş miydi? Benden daha güzel kızlarla yatmıştır, benden güzel ve benden ilginç kızlarla tanışmıştır. Ben neden özel olduğumu düşündüm ki? Beni orada öpseydi benden uzaklaşacaktı ya da diğer kızlar gibi beni de becerip bir daha yüzüme asla bakmayacaktı. Ben bir hiçliktim. Ben Lauren Maxwell'dim, ne bir eksik ne de bir fazla. Ben asla "yeterince iyi" olamayacaktım. Ben kendini bile öldüremeyen zavallının tekiydim. Nasıl Daniel için özel olduğumu düşünmüştüm ki?

Benim ailem bile beni reddederken nasıl aramızda kan bağı olmayan birinin beni sevmesini beklemiştim ki?

"Lauren?!" Hışımla arkamı döndüm.

"Ne var Daniel? Ne?" dedim ellerimi belime koyarak. Hayal kırıklığım yüreğimde derin kesikler açmış, içten içe kanatıyordu beni. Dün akşam yaşadıklarım ve Daniel'ı o halde görmek... Hepsi bünyeme fazla ağır gelmişti ve ne yapabileceğim konusunda hiçbir fikrimin olmaması beni deli ediyordu.

"Anlamıyorum, neden bu kadar öfkelisin bana karşı? Bak ben cidden dün annemin yanına gitmek zorundaydım, sana yalan falan söylemedim."

"Dünya senin etrafında mı dönüyor sanıyorsun Daniel? Neden illa sana kızdığımı düşünüyorsun? Kendini çok sevdiğini biliyordum ama kendine aşık bir narsist olduğunu düşünmemiştim."

Benden yaklaşık iki metre uzakta durmuş bana bakıyordu. Yüzünde üzgün (?) olarak nitelendirebileceğim bir bakış vardı.

"Ne oldu Daniel, yoksa gerçekleri görmek seni üzdü mü?"

"Lauren bak-" Bana doğru adım atınca kollarımı kaldırıp geriye doğru iki adım adım attım:

"Daniel, lütfen beni yalnız bırak. Şu an seninle konuşmak istemiyorum. Cidden. Okulda görüşürüz. Ve peşimden gelme!" dedim önüme dönmeden önce.

Sokağın bitimine geldiğimde Daniel'ın nefesini arkamda hissedeceğimi düşünmüştüm ama arkama baktığımda gitmiş olduğunu gördüm.

"Ne bekliyordun Lauren, çocuğa gitmesini söyledin." dedim kendi kendime. Geldiğim yeni sokağa baktığımda neresi olduğunu anlamadım. Yanlış kısımdan gitmiştim. Sola değil, sağa dönmem lazımdı. Yeni mahalleyi incelerken birkaç adım daha attım ve önümde duran siyah, spor bir arabaya baktım. Bir Porsche'ydi bu. İyi de neden önümde durmuştu?

Porsche'nin siyah camı açıldı ve bir eli direksiyonda, diğer eli güneş gözlüğünde sarı saçları altın gibi parlayan ve yüzüne mıhlanmış gibi duran şeytani perileri andıran gülümsemesiyle bana bakan Caleb'ın sesi duyuldu:

"Ee süper zeka, kayıp mı oldun?"

"Denebilir. Peki Bay Zengin kendimi çok severim Smith, beni okula bırakma nezaketinde bulunacak mısınız?"

Caleb, elini direksiyondan çekip eğilebildiği kadar eğilip kapıyı açarken:

"Oo birileri Bayan Maxwell 'i epey kızdırmış anlaşılan."

Moralim yerlerde sürünüyor olsa bile hafif bir tebessüm edip arabaya bindim. Popom deri koltuğa değip kapıyı kapatır kapatmaz Caleb arabayı gazladı.

"Ee Matmazel Maxwell, biraz kahve ve çikolatalı kruvasan eşliğinde kahvaltımızı yaparken bana neden bu kadar sinirli olduğunu anlatacak mısın?" dedi Caleb gülünç bir Fransız aksanı ile.

Violet EmbraceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin