Park Jimin, kütüphanenin penceresinden yeni gelen baharı izliyordu. Kar varlığını sileli birkaç hafta oluyordu. Ağaçlar tomurcuklanmıştı. Başka bir zamanda bu anı yaşasaydı, havanın ne kadar güzel ve umut dolu olduğuna dair hayaller kurabilirdi. Sıkıntıyla siyah saçlarını karıştırdı ve dersler yeni başlamasına rağmen ders notlarını düzenleyen Jeon Jungkook'a baktı.
"Bir an beni unuttun sandım." Dedi Jungkook. Hala dikkatle kağıtlara bakıyor, birini diğerinin üzerine koyuyordu.
"Asıl ders çalışırken sen beni unuttun." Çocuk dudak büktü. "Hava çok güzel. Sen geleli altı ay oldu mu Jungkook? Immm... Geçen dönemin sonuna doğru gelmiştin. Eminim şehri gezmemişsindir. Buraya tıkılıp kaldık. Bir şeyler yapalım."
"Şimdiden derslere odaklanmam lazım. İşle notlar bir arada yürümüyor. Hem bana muhtaç değilsin ki. Sevgilinle git."
Jimin ensesini kaşıdı. "Bana kızgın mısın?"
"Okulun en belalı tipiyle tatilde çıkmaya başlayıp benden sakladığın için mi?" Omuz silkti. "Hayır, değilim."
"Jungkook." Jimin Kook'un elindeki notları kapıp onun dikkatini çekti. Çocuğun gözleri nihayet onu bulmuştu. "Üzgünüm, tamam mı? Lütfen, çok ani oldu. Sana hiçbir şey söyleyemedim çünkü belalı tipleri sevmediğini biliyorum."
"Elbette belalı tipleri sevmiyorum. Bunun için milyonlarca nedenim var, Jimin."
"Dediğim gibi, ani gelişti." Jimin elindeki notları masaya bıraktı. Burun kemiğini sıkıyordu. Sıkıntıyla iç çekti. "Tae iyi biridir."
Jungkook alayla sırıttı. "Eminim öyledir. Tanıştır o zaman."
"Ben... Ben... Bak. O biraz kıskanç."
"Burada baş başa olmamız da onun için sorun olmalı."
"Tabi. Belki... Sanırım." Çenesini ellerine dayadı. Çok sevimli görünüyordu. "Biraz anlayış dileniyorum."
"Anlayışlıyım zaten." Jimin'in önündeki kağıtları aldı. "Hem de fazlasıyla."
Jimin düşünüyordu. Taehyung buraya geldiği an kavga çıkartabilirdi. Ya da Jungkook'a kanı ısınabilirdi. İkisinde de başı belaya girerdi. Jungkook ve Taehyung karşı karşıya gelmemeliydi. Jimin'in bildiği ve Jungkook'un bilmediği milyonlarca şey vardı.
Telefonu titreyince cebinden çıkartıp mesaja baktı. Hoseok "Neredesin?" diye soruyordu.
"Kütüphanedeyim."
"Kim var yanında?"
Telaşlandı. "Neden?"
"Haberler çabuk yayılır."
"Kütüphane bomboş. Nasıl haberin oldu?"
"İstihbaratım sağlamdır. Jeon Jungkook'un sağlığını düşünüyorsan Taehyung'u ara ve nerede olduğunu açıkla. İlk benden duyarsa çıldırır, biliyorsun."
"Saklayamaz mısın Seok? Lütfeeeennnn."
"İmkanı yok."
Jimin Jungkook'a belli etmemeye uğraşarak sıkıntıyla iç çekti. Çocuğun notlarla uğraşması işine geliyordu. Taehyung'a hemen bir mesaj attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanficBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...