Oh Sehun, dört saat on iki dakika boyunca dövdüğü çete liderinden sonunda beklediği cevabı alınca öfkesi biraz dindi ve odanın köşesindeki lavaboya yürüdü. Ellerini yıkarken suyun kırmızı rengi alıp kirli mermere çarpışını izledi. Lavabodaki su, küçük bir girdap oluşturup delikten kayıp gidiyordu.Yok olan öfkesine gülümsemek istedi. Dün akşamdan beri Namjoon'un adını duymak için uğraşıyordu. Suikastçinin geldiği yolları tek tek incelemiş, kamera kayıtlarını kontrol etmiş, kayıtlarda bulduğu yandaşının peşine düşmüş, Altın Piçler Şehri'nin altının üstüne getirmişti. Adamı bulup buraya getirirken duyacaklarını zaten biliyordu ama suikastçinin yandaşı sağlam çıkmıştı. Namjoon onu nasıl tembihlediyse tam dört saat on iki dakika boyunca şiddetle dayak yemeye razı gelmişti.
Sehun'dan değil de Namjoon'dan korkmuştu ve bu, Sehun'u daha çok öfkelendirmişti.
Koltuklardan birine çökerken yerde baygın yatan adamdan gözlerini bir süre ayıramadı. Namjoon artık hakkı olanı almalıydı. Kai onları kullanacak ve bu kez sağ bırakmayacaktı. Sehun bunun için yemin etti.
"Çocuğu almalıyım." Diye mırıldandı, basitçe. O kadar sıradan söylemişti ki insana, markete gidip süt alacağı izlenimini veriyordu.
"Namjoon'un kardeşini mi?" Diye sordu, Luhan. Masalardan birinin üstüne kurulmuştu. Elindeki lolipopu yalıyordu. Karşısındaki vahşeti saatlerce izlemişti ama etkilenmişe benzemiyordu.
"Evet." Dedi Sehun, tek bir mimiğini dahi oynatmadan. "Çocuğu alacağım."
"Bunu konuştuk, SeSe. Çocuk son zamanlarda Namjoon'un düşmanı Victory ile sıkça görülmüş. Victory bir plan yapıyor olmalı. Kim ağabeyinin düşmanıyla görüşür ki? Çocuğun Monster'a ait olmadığı çok açık."
Sehun bir yabancının işlerine karışmasından daima nefret etmişti ama konu hayatını kurtaran, dün geceden beri ettiği laflarla onu aydınlatan Luhan olunca, öfkelenememişti. Hatta durum saçma bir şekilde hoşuna bile gitmişti.
"Bir kandırmaca bu." Sehun kaşlarını çattı. "Bilginin değeri zamanla artar. Yeni bilgiye göre hareket etmeyeceğim. Ne olursa olsun, Jeon Jungkook Monster'ın kanına ait ve ne olursa olsun, benim işime yarayacak."
Luhan gözlerini devirirken son kez lolipopunu yaladı. Şekeri yanındaki kırık çöp kovasına atarken ayağa kalktı. Bacaklarını açıp Sehun'un kucağına oturdu. Saçlarını okşuyor ve hissiz gözlerine hülyalı bakışlar atıyordu.
"Bu kadar gerilme. Sürekli arkanı kollamak, intikam almak ve plan yapmak zorunda değilsin. Tüm hayatın böyle geçti, biliyorum ama bir şeyleri değiştirebilirsin. Ve bence bugünden başlayabilirsin." Dudaklarını kibarca karşısındaki adamın dudaklarına bastırdı.
Sehun aldığı zevkle bir an gözlerini kapattı. Kuru bir öpücüktü ama diğer yarısını ilk görüşünde bulduğunu düşünen Sehun için çok şey ifade ediyordu. Rahatlatıcı, kurtarıcı, müşkül halini unutturucu bir dokunuştu."Sürekli arkamı kollamak zorundayım Luhan çünkü her zaman yanımda olamayabilirsin. Beni ölümden kurtaramayabilirsin."
"Kurtaracağım, Sehun. Seni kimsenin ellerine bırakmayacağım. Sen bana aitsin."
Sehun hüzünle gülümsedi. "Tanışalı bir gün bile olmadı."
"Önemli olan ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız SeSe. Önemli olan ne hissettiğimiz... Bu birkaç saatte, Kim Kai'nin bile bilmediği çok şeyini öğrendim. Mesela elinin üzerindeki şu iz, çocukluğunda bisikletten düşünce oldu. Farkında değilsin ama toza alerjin var. Kahve sevmiyorsun çünkü baban kahveye bayılırdı." Sehun'un gözleri genişleyince gülümsedi. "Seni görüyorum, sevgilim. Seni tanıyorum. Seni hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanficBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...