Seokjin, sevdiği adamı uyandırmaya kıyamıyordu. Yüzünü okşuyor, burnuna dokunuyor ama bir türlü "kalk" diyemiyordu. Onu öyle özlemişti ki, varlığı onu sarhoş ediyordu. Gülümsedi. Namjoon, bu hayatta sahip olduğu en güzel şeydi.Kapısı usulca tıklanınca saate baktı. Gece yarısına geliyordu. Bu saatte önemli bir şey olmasa rahatsız edilmeyeceklerini biliyordu. Kaşlarını çattı ve kapıyı açtı.
Ren onu görünce ilk gördüğünde yaptığı gibi derin bir nefes aldı. "Üzgünüm, hala alışamadım." diye açıkladı. "Ama gelmene çok sevindim." Durdu. "Sen yokken her şey çok kötüydü, Jin. Monster çok mutsuzdu. Sürekli... Seni gördüğünü söyleyip duruyordu." Şüpheyle Seokjin'e baktı.
"Onun yanına hiç gelmedim." dedi Seokjin, üzüntüyle. "Hiç karşısına çıkmadım. Hep uzaktan izledim."
"Artık döndüğüne göre, Monster iyi olacak." Ren'in dudaklarında silik bir gülüş vardı. Dediklerine inanmak istiyordu. Biraz öksürdü. "Aşağıya gelmeniz gerek. Baekho ve Chanyeol geldiler. Yanlarında sana bir hediye getirmişler."
Seokjin kaşlarını çattı ve başını salladı. "Peki, iniyoruz."
Hızlıca Namjoon'u huzurlu uykusundan uyandırdı. Ona gülümsedi ve misafirlerinin olduğunu söyledi.
"Uyandığım en güzel uyku." dedi Namjoon, mahmur gözlerini açmaya çalışarak. Ve gülümsedi.
Kafeye indiklerinde Baekho ve Chanyeol'ü kahve içerken buldular. Baekho Luhan'la sohbet ediyordu. Chanyeol ise sessizdi. Bir iki kez kahvesine üfledi ve küçük bir yudum aldı.
Ama Chanyeol Jin'i görünce sessizliğini bozdu ve ayağa kalktı. Baekho da ona eşlik etti. "Tanışamamıştık." diyerek elini uzattı, dev. "Ben Park Chanyeol. Kim Kai'nin bombacısıyım." Sonlara doğru fazlasıyla utanmıştı.
"Memnun oldum, Chan." diyerek elini sıktı Jin. Gülümsüyordu. "Byun Baekhyun sevgilindi, değil mi?"
"Evet, Jin. Olanlar için üzgünüm. Baekhyun kötü biri değildir. Sana bağladığı o bomba, tehdit sonucuydu."
"Biliyorum, Chan. Kai'nin tehdit etmeye ne kadar meraklı olduğunu biliyorum." Diğerine baktı. "Sen de Baekho olmalısın."
"Evet, evet, öyleyim." Baekho'nun ağzı şaşkınlıkla açıktı ve merakla Seokjin'i inceliyordu. "Üzgünüm, hayatımda ilk defa dirilen birini görüyorum."
Jin küçük bir kahkaha attı. Sonra duruldu ve yüzünde sadece iç aydınlatan bir tebessüm bıraktı. "Seni anlıyorum, Baekho." Etrafını taradı. Bir masada, ağzından salyalar akarak uyuyan Heechul'ü görünce merakla sordu: "Ona ne oldu?"
Luhan hemen atıldı. "Çok fazla konuşuyordu, ben de vitamin diye kandırıp uyku ilacı verdim."
Jin anlayışla başını salladı. Namjoon da gelenlerle el sıkıştı. O sırada Jungkook merakla aşağıya iniyordu. "Ne oldu?"
Jin "Beni ziyarete gelmişler." dedi. "Sen uykundan olma."
"Hayır." Jungkook Seokjin'e yaslanıp beline sarıldı ve göğsüne sığındı. "Seninle biraz daha vakit geçirmem lazım." diye mızmızlandı.
"Pekala, öyleyse sen de bizimle kal." Chanyeol'e baktı. "Sanırım bana bir hediyeniz varmış."
"Ah, evet, onu mutfağa bıraktık. Çok beğeneceğinize eminim. Ama önce Victory de gelsin ki kutlamayı hep birlikte yapalım." Herkeste bir sessizlik oluşmuş ve yüzler düşmüştü. Chanyeol bunu fark edince tedirginlikle sordu. "Ona haber vermemeli miydik?"
"Elbette, vermeliydin!" Taehyung Jimin'le birlikte kafeye girerken kendinden emin görünüyordu. Mekandaki herkesin yüzünü tek tek inceledi ve yavaş yavaş onlara yaklaştı. "Eğer benim bu işlerden elimi ayağımı çekeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
Hayran KurguBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...