Enrique Iglesias- El Perdedor (Çok alakalı değil ama bu şarkıya bayılıyorum. Taehyung da bir El Perdedor -kaybeden- O yüzden bu güzel şarkı Altın Piçler Şehri'nin Altın Piç'ine gelsin. ^.^)
Saçma ödevle ilgili detayları belirlerlerken Namjoon onlara kahve ikram etti. Taehyung kahvesinde zehir olup olmadığını bir süre tarttı, sonra Namjoon'a gülümseyerek bardağını Jungkook'unkiyle değiştirdi.
Jungkook Taehyung'un yaptıklarını gayet normal karşılıyordu. Yaptığı her delice davranış aslında ona göre mantıklıydı. Onun kafasından çıkabilecek saçma fikirler silsilesi... Jungkook tuhaf karşılamayacağına ve işine odaklanacağına yemin etti.
Namjoon Hoseok'un karşısına gelecek şekilde oturdu. "Sen buradaki lisede mi okuyorsun?"
Hoseok kısaca "Evet." Dedi.
"Seni ilk defa görüyorum."
"Silik bir tipimdir. Yıllardır burada yaşıyorum."
"Silik tipler beni hep korkutur. Beklenmedik bir potansiyelleri vardır."
Taehyung solunda kalan adama döndü. Burnundaki yeni piercingi ve sağ kaşının ucuna iliştirilmiş orta boyuttaki canavar boynuzları dövmesini yeni fark ediyordu. "Ben de öyle düşünüyorum. Beklemediğimiz insanlar beklemediğimiz şeyler yapıyor."
Namjoon biraz durdu. Şüphe ve tedirginlikle onu izliyordu. Jungkook bir şeyler karalıyordu. Adam mırıldandı: "Ya sen Taehyung? Sen de beklenmedik şeyler yapar mısın?"
Çocuk sırıttı. "Canım yanarsa neden olmasın?" Ona namıyla seslenmemesini görmezden gelmeye çalışıyordu. Saygın bir çete lideri ya da üyesi, bir diğerine, namı olduğu halde adıyla seslenmeye devam ederse onu çete dünyasından saymıyor demekti. Taehyung kaşlarını çattı. İkinci tanışma merasimlerinden sonra elbette namının Victory olduğunu söylemişti ama Namjoon ısrarla adını kullanıyordu.
Bu saygısızlıktı.
Taehyung merak ederek önüne döndü. Acaba Namjoon o günden sonra hiç Taehyung'ı düşünmüş müydü? Ne yapıp ettiğini araştırmış mıydı? Onun çetesindeydi ve azledilmişti. Çete dünyasında kendi çetesinden kovulanlar hoş karşılanmazdı. Üstelik kovulma nedeni o zamanlar mantıklı gelse de şimdi yeterince iyi gözükmüyordu. Namjoon, hoş karşılanmayacağını ve Taehyung'ın zorbalığa uğrayacağını bildiği halde onu hiç merak etmemiş miydi?
Ondan bir ağabey şefkati beklediğini fark edince ellerini masanın üzerinde birer yumruk yaptı. Önüne odakladığı bakışlarını kaldırıp Namjoon'a bakınca acıyan gözlerin kendisini delip geçtiğini gördü. Namjoon ona, boş ama derinliklerinde insanı delirtecek kadar yoğun bir acımayla bakıyordu.
"Adımın Victory olduğunu söylemiş miydim?"
Namjoon alayla dudağının bir kenarını yukarı kırıp hıhladı. "Bu önemli mi?"
Taehyung da onun gibi güldü. "Değil mi, Monster?"
"Konu bitti." Diyerek araya girdi Jungkook ve kağıdı Taehyung'un önüne bıraktı. Gerilimi görmezden geliyordu çünkü şu birkaç ayda öğrendiklerinden biri de Namjoon'un pek çok kişiyle arasının açık olduğuydu. Umursamayacaktı, umursamayacağına söz verdi. "Bugünlük bu kadar. Çalışmam lazım. Gitseniz iyi olur."
Taehyung üzgünce dudak büktü. "Tanımasam bizi kovduğunu düşüneceğim, kurabiye."
"Tanımıyorsun. Ve sizi kovuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanfictionBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...