ALTIN BULUŞMA 2

4.5K 388 411
                                    





Jung Hoseok kafenin olduğu sokağa girerken birkaç gündür olanları düşünüyordu. Jimin'i neredeyse tehdit ederek Taehyung'a haber vermesini istemiş, mesaj V'ye ulaşınca da onu gaza getirip Jungkook'u dövdürtmüştü.

Dışarıdan bakınca kötü bir iş yapmıştı.

Fakat bunları yapmasının milyonlarca sebebi vardı. Kelebek etkisine inanıyordu. Hoseok bir kelebekti, sadece kanat çırpmıştı ve dünyanın bir ucunda fırtınanın kopmasını bekliyordu.

"Ah!" Ara sokaktan çıkan araba ona çarpamadan dursa da Hoseok korkmuştu. Sürücü koltuğuna baktı ve kaşlarını çattı. Sima tanıdıktı. "Dikkat etsene!"

Sürücü arabadan inip öfkeyle kapıyı kapattı. "Siktir olup cehenneme gitmek istiyorsan söyle de kafana sıkayım, arabamı kirletme!"

Hoseok öfkeyle güldü. "Ooo. Min Suga. Hep çok kibar olduğunu duyardım ama bu kadarını beklememiştim." Adamı baştan ayağa süzdü. Siyah yırtık pantolon; v yaka, siyah bir triko; siyah deri ceket... Siyahlar içinde doğmuşa benziyordu. Göğsünden boynuna doğru bir alev dövmesi uzanıyordu ve dudağının ortasında bir piercing takılıydı. Bu karmaşada sadece sarı saçları Hoseok'a gülümsüyordu.

Yoongi ağır adımlarla ona yaklaştı. Evet, bir katilin yüzüne sahip, diye düşündü Hoseok, duyup bildiklerini onaylayarak. Yaydığı hava biraz korkutucuydu ama Hoseok sağlam durmaya çalıştı. Adam ondan birkaç santim uzundu. Aralarında beş yaş olmalıydı. Beş yaş ve iki ceset. Yoongi diliyle dudağındaki küpesiyle oynadı, gözleri, oyuncak edinmiş bir çocuğunki gibi parladı ama çabucak söndü. Şimdi olabildiğince soğuk ve cansız bakıyordu.

Hoseok'un gözleri bir an adamın dudaklarında oyalandı.

Yoongi ve Namjoon'un neden bunca sene arkadaş kaldıkları anlaşılıyordu. İkisi de çok... Karizmatik görünüyorlardı.

"Adın ne?"

Hoseok çenesini dikleştirdi. "Neden soruyorsun?"

Yoongi'nin dudağının kenarı bir an kalkıp indi. "Cesur musun, aptal mı?"

"Suga, bence konuyu uzatmayalım. Kavga etmek için güzel bir akşam değil."

"O sikik beyninden çıkan tavsiyelere ihtiyacım yok benim."

Hoseok öfkeyle nefes aldı. Min Yoongi, tahmininden daha sinir bozucuydu. "Sana iyi bir haberim var, o zaman. Pembe Prens'te seni çok güzel bir sürpriz bekliyor. Gereksiz tavsiyelerimi duymak zorunda değilsin."

Yoongi bu alakasız cümleyle kaşlarını çattı, sonra dedikleri beyninde bir yılan gibi ilerleyip öfkelenmesine neden oldu. Ne diyordu bu çaylak? "Ne saçmalıyorsun?"

"Git ve bak, Min Yoongi." Hoseok yanından sıyrılıp kafeye doğru ilerlemeye başladı. Ellerini ceplerine sokmuştu ve tüyleri diken diken olsa da belli etmemek için derin nefesler alıyordu. Arkasında kalan Yoongi birkaç saniye bakakaldı, sonra olayın ciddi olduğunu anlayınca arabasına atladı.

Hızla Hoseok'un yanından geçip gitti. Oysa ki Hoseok bir an Yoongi'nin onu ezeceğini sanmıştı.

Suga arabasını Pembe Prens'in önünde durdurdu, arabadan indi ve kafeye girdi.

Hoseok çok nadir yaptığı bir şeyi yaptı, gülümsedi. Ve koşmaya başladı. Hızla kafeye girdiğinde Yoongi'yi içeride, tam kapının önünde dikilirken buldu.

Kapıdan bakınca biraz yoğun olan kafede birkaç şey dikkat çekiyordu. Öncelikle kapıya bakıp muzaffer bir edayla gülümseyen Taehyung. Sonra barın arkasında bir kahveye süsleme yapmayı kesmiş Namjoon. Onun hemen önünde kahve bardağını dudaklarına götürüp şaşkınlıkla içemeden kalmış Jackson. Sonra Bambam arkasını dönüp kapıya bakmış, Jimin utançla yüzünü saklamış, Jungkook sorgulayan gözlerini Yoongi ile Taehyung arasında uzun bir seyahate çıkarmıştı.

ALTIN PİÇLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin