Hoseok, Bogum'un Vadisi'ndeki ofiste, iki kişilik deri kanepeye oturmuş, şehri izliyordu. Apartman ışıkları, araba farları, sokak lambaları ve ay, şehri ışıklarla giydiriyordu. Eskiden Suho'nun olan tüm bu yerler, bugün itibariyle el değiştirmişti. Şaşırtıcıydı ve dünyanın döndüğünün iyi bir kanıtıydı.Hoseok'un başlarda kafası karışıktı ama şimdi, taşların yavaş yavaş yerine oturduğunu ve kafasındaki soru işaretlerinin yok olduğunu görebiliyordu. Şehrin el değiştirmesini umursamıyordu. Artık tek umursadığı şey , Taehyung'ın güveniydi. İçine düştüğü bu müşkül durumdan kurtulmasının tek yolu buydu.
Yoongi konusunu şimdilik görmezden gelecekti.
"Ne düşünüyorsun?" Diye sordu Bogum, bir fincan kahveyi ona uzatırken. Ağzındaki sigarasının külleri yine etrafa saçılıyordu. Elinde bir viski bardağı vardı. Yavaşça Hoseok'un yanına oturdu.
"Bugün çok tuhaftı, Bogum." Hoseok kahveyi elinden aldı. "Taehyung'ın güçlü olduğunu biliyordum ama iki gündür, beni çok şaşırtıyor. Sandığımdan daha... Daha..."
"Deli." Diyerek umursamazca lafını tamamladı adam. "O tam bir deli. Dragon'ın varisi olduğunu söylemeye başladılar. Kandan gelen bir hakla değil, ruhtan gelen bir hakla... Çok cesurca bir yakıştırma bu. Bu şehir için fazla ağır."
"Onun yolunu sevdim." Hoseok burukça gülümsedi. "Asi oluşunu, herkesten farklı düşünmesini... Aslında bomboş yüzüme bakıyormuş gibi hissederdim. Hiçbir şey bilmediğini, bir çocuk olduğunu sanırdım."
"Ama Victory, sana saçmalarken bile gizli gizli planlar kurabilen biri."
Çocuk başıyla onayladı. Bu gerçek ona acı vermişti. "Evet. Öyle."
Bogum sigarasını ağzından indirdi ve kurumuş dudaklarını yaladı. "Luhan ve Baekho denen adamlarını elçileri ilan etmiş. Gelip Suho'nun yerine Victory'e haraç vermemizi istediler. Olayın neresine takılacağımı şaşırdım. Vakit kaybetmeden elçi göndermesine mi, yoksa bu elçilerin arasında senin olmamana mı?"
Hoseok öfkeli bir gülüş takındı. "Komik." dedi sadece. Aslında komik falan değildi, espri de içermiyordu ama gülmek istedi.
"Bir şey yapıp güvenini sarstın." Dedi Bogum, bir teşhiste bulunur gibi.
"Varlığım bir güvensizlik verdi bence. Bir şey yapmama gerek kalmadı. Bir anda karşısına çıktım. Durduk yere adamı olmak istedim. İnanmaması normaldi."
Bogum kaşlarını nazikçe çattı ve dudakları kuruyunca tekrar sigarasını ağzına aldı. "Kimin için çalışıyorsun?"
Hoseok kıkırdadı. Keyifsiz, öylesine bir kıkırtıydı. "Mühim mi?"
"Şu anda benim yanımda oturuyorsun. Mühim olmalı. Victory'e karşı gelmedim. Bir yönetim gider, bir diğeri gelir. Ama Kai'nin emrinde olsaydı, bu kadar kolay boyun eğmezdim. Bari onun adamı olmadığını söyle."
"Ne fark eder, Bogum? Bu bir ajan olduğumu değiştirir mi? Sorun ajan olmam değil mi?"
Bogum başıyla reddetti. Elindeki kadehi sehpaya bıraktı. Uzanıp Hoseok'un elindekini de alıp kendininkinin yanına koydu. Viskinin yanındaki kahve, masumca salınıyordu. Bu Bogum'u gülümsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanficBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...