ALTIN OĞUL

2.2K 251 272
                                    



Namjoon Seokjin'in elini bırakmıyordu. Sanki bıraktığı an yok olup gidecekti. Bir kuş misali uçacak ve Namjoon'u tekrar o korkunç yalnızlıkla baş başa bırakacaktı.

Namjoon yavaşça odaya girerken onu da kendisiyle birlikte götürdü. Seokjin odasını görünce bir an nefessiz kaldı. Her yerde kendi fotoğrafları vardı ve yatağın üstündeki fotoğrafın üzeri yorganla örtülüydü.

Namjoon şaşkınlığına gülümsedi. "Ne sanıyordun ki? Seni unutacağımı mı?"

Seokjin'in boğazında bir sızı peyda oldu. "Kimse bir ölünün ardından bu kadar beklemez ki."

Adamın sesi titredi. "Senden başkası asla olmayacaktı. Seni asla terk etmedim."

Jin yutkundu. Karşısındaki adama her şeyi anlatmak istiyordu. Onsuzken nefes alamadığını, özlemiyle kavrulduğunu ve affedilmek için elinden gelen her şeyi yapabileceğini göstermek istiyordu. Ama o sadece "Seni seviyorum, Joon." dedi. "Yemin ederim, seni terk etmek istemedim."

"Sana kızgınım." diye fısıldadı adam. "Sana kırgınım. Düşündükçe öfkeleniyorum ama geldin ya, sonunda geldin. Burada olman için gururumu son kırıntısına kadar harcamaya hazırım."

Seokjin'in gözyaşları durmuyordu. "Seni çok özledim." Hıçkırdı. "Yemin ederim, gitmek istemedim. Seni bırakmak istemedim. Bir amacım vardı, Joon. Gitmek zorundaydım. Seni seviyorum, hep sevdim. Senden ayrıyken içim parçalandı. Bir fotoğrafın için bile çokça bedel ödedim. Haberini alabilmek için çok uğraştım. Yemin ederim, Joon, senden başkası olmadı. Eğer bir amacım olmasaydı, seni bırakmazdım. Özür dilerim."

Namjoon sonunda Seokjin'in elini bıraktı ve yüzünü büyük ellerinin arasına aldı. Alnını sevgilisinin alnına dayayıp gözlerini kapattı. Kokusunu çok özlemişti. Seokjin o kadar güzel kokuyordu ki! Teninde erguvanlar hayat buluyordu sanki. "Ağlama." diye fısıldadı, gözlerini açıp. Sevgilisinin gözlerinin en derinine baktı. O da gözyaşlarını tutamıyordu. Ama Namjoon, mutluluktan ağlıyordu. "Ağlama, sevgilim. O kadar güzelsin ki, gözyaşları sana yakışmıyor."

"Ama vicdan azabından kurtulamıyorum, Joon. Hiç kurtulamadım. Seni bıraktım. Yoongi'yi, Taehyung'ı... Jungkook'u zaten seneler önce terk edip gitmiştim. Kendimi nasıl affettireceğim? Taehyung beni affetmeyecek." Daha fazla dayanamadı ve Namjoon'la birlikte yere çöktü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. "Taehyung beni affetmeyecek. Sen sevgilimsin, Jungkook kardeşim, Yoongi dert ortağım ama Taehyung? Bana sadece hayrandı ve ondaki yerimi yıkıp geçtim."

"O da anlayacak. Mantıklı açıklamaların olduğuna eminim." Namjoon uzanıp onu dudaklarından öptü. Bu, ikisinin de kanayan yaralarına merhem oluverdi. Özlemli ama masum bir öpücüktü. Gerçek olamayacak güzeldi. "Ne anlatırsan inanacağım, Seokjin. Ne dersen inanacağım. Yeter ki konuş benimle."

"Sana yalan söylemeyeceğim, Joon. Seni yıllar sonra kazanmışken, sana yalan söylemeyeceğim." 

Sonra ayağa kalktılar ve yatağa uzandılar. Uzanmadan önce Namjoon yataktaki fotoğrafı eline aldı ve gülümsedi. Tekrar Seokjin'e baktığında gülüşü genişledi. Artık bir fotoğrafla avunmak zorunda değildi. Yatakta birbirlerine dönük uzanırken, özlemle birbirlerini incelediler. Sevgileri çok büyüktü.

"Lütfen, ben uyandığım zaman, yanımda ol." dedi Namjoon. "Eğer seni göremezsem, bu sefer kaldıramam."

"Yanında olacağım, sevgilim. Sen uyandığında, yanında olacağım."

Namjoon tekrar gülümsedi ve iki yıl sonra ilk defa, gözlerini mutlulukla kapattı.

///

"Neden benim evime gitmedik?" diye sordu Jimin.

ALTIN PİÇLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin