ALTIN FLÖRT

3.7K 285 224
                                    












Taehyung bir süre daha, kucağındaki Jungkook'un kaslı karnını okşarken karşısındaki duvarı izlemeye devam etti. Yapması gereken bir sürü iş vardı ama Jungkook bu kadar yakınındayken kendini mayışmaktan alıkoyamıyordu. Çocuk hemen önünde, yarı uyuyordu. Gözleri kapalıydı, ağzı hafif aralıktı ama Taehyung, düzensiz nefeslerini duyabiliyordu. Onu kandırmaya çalışıyordu.

Gülümsedi. "Namjoon yok, demiştin, değil mi?" diye fısıldadı, kulağına.

Jungkook birkaç saniye sesini çıkartmadı. Gözlerini aralayıp sesini bulabildiğinde utançtan yerin dibine girebilmeyi diliyordu. "Evet. Seni aramaya gitmişlerdi."

"Güzel." dedi Taehyung. Yerinden istemeden de olsa kalktı. Teni uzaklaşınca Jungkook ürperdi ama bunu elbette dile getirmeyecekti.

Taehyung birkaç çekmece ve göz karıştırdı. Sonunda temiz bir şort bulup Jungkook'a yöneldi. Sadece gözlerinin içine bakarak, oturur haldeki çocuğun şortunu çıkarttı. Bir kez daha libido artışına vakti yoktu, bu yüzden ne karşısındaki ne de kendini azdırıyordu.

Yeni şortu bacaklarından geçirip geri çekilirken Jungkook'un gözlerindeki arzunun hayal kırıklığı ile yer değiştirdiğini gördü. Sanki elinden pamuk şekeri alınmış bir çocuktu. Taehyung başını okşamak istedi ama bu, şimdilik fazlaydı.

Her ne kadar ona mastürbasyon yapmış olsa da, başını okşaması fazlaydı işte.

"Namjoon'un odası yanda, değil mi?"

Jungkook yavaşça başını salladı. Taehyung kapıya dönünce onu takip etti. Ne istiyordu? Tuhaf davranıyordu. Jungkook anlayışlı davranması gerektiğini düşündü. Şimdilik yaptıklarını sorgulamayacaktı.

Gerçi, sorgulanmayacak gibi değildi.

Taehyung koridordan geçip Namjoon'un odasına girdi ve ışığı yaktı. Başta yanlış gördüğünü, aklının ona oyun oynadığını sandı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Aklındaki pek çok taş yerine oturdu. Namjoon'un Seokjin'e ne kadar aşık olduğuna bir kez daha tanık oluyordu.

Her yer Jin'in fotoğraflarıyla doluydu.

Kahverengi dolabın kapaklarında Namjoon ve Seokjin'in olduğu pek çok fotoğraf vardı. Komodinin üzerindeki çerçeveler onların yüzleriyle süslüydü. Krem rengi duvarlar gülüşleriyle kaplanmıştı.

Çoğu fotoğrafı Taehyung, istemeye istemeye çekmişti.

Ama en çok canını yakan fotoğraf yatağın üzerinde duruyordu. Acıtan şey, fotoğrafın içeriği değildi. Seokjin her zamanki güzelliğiyle o kağıdın üzerinde yine gülümsüyordu. Acıtan şey şuydu ki, Namjoon, fotoğrafı yastığa doğru yatırmış ve üzerini örtmüştü.

Sanki Seokjin oradaymış gibi...

"Her gece fotoğrafa bakıp 'İyi geceler Seokjin.' diyor." Jungkook Taehyung'ın arkasından açıkladı.

Taehyung sadece hayrandı, değil mi? Seokjin'e sadece hayrandı. Belki hayrandan biraz fazlasıydı ama kesinlikle aşık değildi. Bunu ancak şimdi görebiliyordu. Namjoon'un Seokjin'e hissettiklerinin yanında onunkiler çok çocukça kalıyordu.

Yine üzerinde çerçeveli fotoğrafların durduğu uzun komodine yaklaştı ve ilk çekmeceyi açtı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu. Sadece Namjoon'u ancak şimdi anlayabiliyordu ve bu yüzden kafasında onlarca soru işareti belirmişti. Eşyalara bakarak, anılarını görerek belki de soru işaretlerinin bir kısmından kurtulabilirdi.

Onu gerçekten tanımaya bile çalışmamıştı, değil mi? Bir ağabey gibi gördüğü doğruydu ama aşık olduğu adamın sevgilisine ne kadar ağabey gözüyle bakabilirdi ki insan?

ALTIN PİÇLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin