-Bölüm uzun olduğu için azıcık ucundan ikiye böldüm. Bunu yayımladıktan on, on beş dakika sonra diğerini yayımlayacağım. İyi okumalar elma şekerlerim.-
"Senin o çok bilmiş katil uşağın, Luhan denen bebek suratlı psikopat bana uyku ilacı verip tüm sırlardan ve entrikadan uzak kalmama neden oldu, o Jimin denen sarı yelloz bile yumurta kabuğundan daha yeni çıkmışken benden daha çok biliyor, durup durup her gördüğüm insana Seokjin yüzünden I see dead people diyorum ve tüm bunlara rağmen özür dileyip tüm sırları bir bir bana anlatacağın yerde kalkmış fosur fosur sigara içiyorsun!" Heechul nefessiz kalınca hafifçe öne doğru eğildi ve karnını tutarak derin nefesler aldı. "Ay yoruldum." diye fısıldadı zorlukla. "Bu güzelliğime zararsınız, yemin ediyorum."
Taehyung sigarasından bir nefes daha çekti. "Bitti mi?"
"BİTMEDİ!" diye gürledi Heechul. Sonra da Taehyung'ın yakalarını kavradı. Ona ters, katı bir ses tonuyla "Ya söylersin," dedi. "Ya da seni burada hadım ederim."
Taehyung sigarasını bitirip izmariti yere atarken ne yakasındaki eller umurundaydı, ne de çocuğun öfkeli ses tonu. O sadece Jungkook'u görmeye gelmişti ve dakikalardır Heechul'den yakasını kurtaramıyordu.
Gerçekten kurtaramıyordu.
"Heechul." dedi sonunda, çocuğun gözlerine bakarak. Tüm samimiyetiyle devam etti. "Keşke bilmeseydim, dediğim o kadar çok şey var ki. Keşke öğrenmeseydim, dediğim. Sana gerçekleri anlattığım zaman mutlu olmayacaksın. Her biri sırtında bir yük olarak kalacak. Gerçekler acıtacak."
"Victory..." diye fısıldadı Heechul, dudak bükerek. "Tek amacımın dedikodu olduğunu mu sanıyorsun? Bu dediklerini bilmediğimi mi sanıyorsun? Biliyorum, bildiklerin yüzünden boynun bükülmüş. Anlat bana, paylaşalım. Tek başına taşımak zorunda değilsin."
Taehyung gülümsedi. "Senin tatlı kalbini kazanmak için ne sevap işledim, Heechul."
"Sen beni bir duvarın dibinde ağlarken yalnız bırakmadın, Victory. Ölsem bile bunu unutmam. Lafın kısası:" Derin bir nefes aldı. "HAVADİS VER!"
"Çekil manyak!" Taehyung yakasını ellerden hızla kurtardı. Biraz ilerisinde, Pembe Prens'in önünde bir hareketlenme sezince de "Sana her şeyi sonra anlatacağım!" diyerek kafenin önüne yürümeye başladı.
"Anlatsan iyi edersin! Dedikodu yoksunluğundayım!"
Taehyung da karşıya geçerken bağırdı. "Golden shot yapacaksın, Heechul! Bekle!" Çocuğun sesi artık duyulmazken Taehyung çoktan gözüne başka birini kestirmişti. Kafenin kapısında, arkası Taehyung'a dönük şekilde duruyordu. Taehyung ters ters seslendi. "Ayı Yugi."
Yugyeom duyduğum sesle arkasına doğru yavaşça döndü. "Victory." Sesi biraz titredi. "Nereden çıktın sen?"
"Ay bu da soru mu?" diye Taehyung'ın arkasından atıldı Heechul. Sonra şaşkın Taehyung'a bakıp sırıttı. "Evet, gitmedim." Tekrar diğerine döndü. Ama bu kez yüzü asıktı. "Sen kardeşlerden birine nasıl böyle bir soru sorabilirsin, avam?"
Taehyung gözlerini devirdi. "Ayı Yugi, burada ne işin var?"
"Ay V, bu JK'in eskisiydi, değil mi? Aa. Onun kapısında ne işi var ki?"
Taehyung çocuğa ters bir bakış atıp tekrar önüne döndü. "Evet, açıklama bekliyorum."
"Ben..." diye geveledi, Yugyeom. "Şey... Kook beni çağırdı da. Konuşmak için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanfictionBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...