ALTIN ÖZGÜRLÜK

2.7K 271 209
                                    




Homicidal Bar, emsalleri gibi izbe ve karanlık bir yerde değildi. Bilakis kapısı, Cl'in bölgesindeki en işlek sokaklardan birine açılıyordu. Ana yola çıkan çift şeritli yolun sağında kalıyordu. Yanındaki apartmanlar genellikle birkaç katlıydı ama bar onların yanında, iki katlı yapısıyla, küçük bir kardeşi andırıyordu.

Barın kapısının üzerinde afilli bir neon tabela asılıydı. Akşama doğru tabela yanar, pembe ve mavi renkleriyle ışıldardı. Birkaç çizerin yaptığı grafitiler dış cepheyi süslerdi. Çizimler ve yazılar genellikle özgürlük üzerine olurdu. Suho bunları komik bulduğu için sildirmemiş, hatta yakaladığı bir çizerin omuzunu sıvazlayarak hayal gücünün genişliği hakkında ona övgüler dizmişti.

Suho, özgürlüğe inanan birisi değildi.

Oh Sehun da öyle.

Duvara yeşil bir boyayla yazılmış freedom yazısını gördüğünde sırıtmıştı. Bu şehirde özgürlük, sadece kardeşlerin belirlediği yerde yaşanırdı. Daha fazlasını düşünenler ya hayalperestti ya da deli.

"Bunu görüyor musun?" diye sordu, Sehun, yanındaki adamlarından birine. Hangisine sorduğunun bir önemi yoktu. Bu yüzden sorusunu duyan herkes başını sallayıp gülümsedi. "Komik." dedi sonra, basit bir analiz yapar gibi.

Homicidal Bar'a gelişi fazla şatafatlı olmuştu. Adamlarının pek çoğunu toplayıp gövde gösterisi yapmış, en lüks arabalarına binmiş, karşısına çıkan herkesin yapacaklarından haberdar olmasını sağlamıştı. Victory'nin Suho'yu öldürmesinin bir önemi yoktu. O hala 4. Nesle ait olan, saf, küçük bir çocuktu. Acınacak haldeydi. Yaşadığı tüm bu masal, Sehun'un kan damlayan kalemiyle noktalanacaktı.

En azından Sehun, bir taş yağmuruna tutulmadan önce böyle düşünüyordu.

Çok ani olmuştu. Çift şeritli yol, Sehun'un adamları ve arabalarıyla doluydu. Sokağa girmek isteyen diğer arabalar onu görünce geri çekilmişti. Ama bir grup insan, sokağın iki yanından akın etmeye başladığında, Sehun özgürlükle ilgili yaptığı tüm şakalara son vermek zorunda kalmıştı. Şaşırmış, tedirgin olmuş ve kaşlarını çatmıştı.

İlk taşı da kaşını yedi.

Gelen herkes, ellerindeki taşları ona ve adamlarına fırlatmaya başladı. Adamlar Sehun'u korumak için etrafına dizilirken taşlardan nasiplerini almışlardı. Sehun şaşkınlığı üzerinden atınca hızla doğruldu ve kalabalığa karşı bağırdı. "Siz kimsiniz?! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?! Benim kim olduğumu bilmiyor musunuz?!"

İnsanlar taş atmaya bir an için ara verdiler. Sehun akıllandıklarını düşündü. Artık onu tanıdıklarını, birazdan ayaklarına kapanıp af dileneceklerini zannetti. Kanayan kaşını sildi. Kalabalığa tekrar bakındı.

Jackson'ın tayfası sırıtarak ona bakıyordu. Diğer yanda, Sungjae'nin tayfası, ellerindeki taşları bir ellerinden diğerine geçirerek onu izliyordu. Minho, ölüm saçan gözlerini ona dikmişti. Kalabalığın çoğunu sokak piçlerinden çocuklar oluşturuyordu. Bir kısmı da esnaftı. İçlerinde ev hanımları bile vardı. Bir tanesi elindeki tavayı döndürüyordu.

Jackson Wang kalabalığı yararak ona yaklaştı. Gayet ciddi ve öfkeli görünüyordu. "Senin kim olduğunu biliyoruz, Oh Sehun!" Elini kolunu sallayarak ona diklendi. "Seni bu şehirde tanımayan anasına bile tanımaz, adamım! Kim Kai'nin elçisisin! Tecavüzcü, kardeş katili Kim Kai'nin!" Kalabalıktan destek nidaları yükseldi. Jackson yere tükürdü. "Her şeyin aynı gideceğini mi sanıyorsun, seni gerzek! Adamlarını alıp istediğin gibi at koşturacağını mı sanıyorsun? Her şey değişti, Oh Sehun! Her şey değişti!" Kalabalık bir kere daha galeyana gelip sesini yükseltti. Sehun şaşkınlıkla gözlerini irice açtı. "Bu bar, Victory'nin! Biz ondanız! Eğer bir kardeşi savunmamız gerekiyorsa Victory'i savunuyoruz!"

ALTIN PİÇLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin